line/>
Tanrı Dağlarının Zirvesi: Aytmatov
SUNUŞ
Tanrı Dağlarının Zirvesi, Aytmatov’a geç kalmış bir veda mektubu…
Salican Cigitov bu kitapta iki önemli makalesiyle yer aldı. “Cengiz Aytmatov edebiyat dünyasında boy gösteriyor” isimli makale Aytmatov’un edebiyat dünyasında adını duyurmaya başladığı yıllardan başlayarak dönemin canlı tanığı sıfatıyla Cigitov’un gözlemlerinden oluşuyor. Salican Cigitov’un ikinci makalesi “Cengiz nasıl çıktı” ise Aytmatov’un nasıl olup da sayısı üç milyonu bile bulmayan ve yeni yeni işlenmekte olan bir yazı diline sahip halkın içinden çıkarak dünyaca ünlü bir yazar olduğu sorusu üzerinde duruyor… Bu iki yazı Aytmatov’u anlamak için başucu kaynağı niteliğinde. Yıllarını Aytmatov araştırmalarına adamış olan Kırgızistan’daki en yetkin edebiyat araştırmacılarından Layli Ükübayeva’nın “Cengiz Aytmatov’un eserlerinde insan yazgısı ve sosyal meseleler” adlı eseri de Türkçe bir kitapta ilk defa yer aldı. Makalesine Kazak yazar Anvar Alimjanov’un Beyaz Gemi için söylediği “… çocuğun ölümüyle etraf tamamen karardı… Hiçbir şey kalmadı” cümleleri ile başlayan Ükübayeva Beyaz Gemi, Dişi Kurdun Rüyaları ve Elveda Gülsarı özelinde Aytmatov’un kahramanlarının yazgısını anlamaya çalışıyor. Georgiy Dmitriyeviç Gaçev’in “Romantik kahramanın Cengiz Aytmatov dünyasına yolculuğu” adlı çalışması Halit Aşlar’ın Rusçadan çevirisiyle kitapta yer aldı. Aytmatov’un kahramanlarını mercek altına alan bu yazı ile okur, Aytmatov okumalarına farklı bir perspektifle yaklaşma fırsatı bulacak.
Luis Aragon’un “Dünyanın aşkı anlatan en güzel hikâyesi” adlı ünlü yazısı da bu çalışmada yer aldı. Cemile’yi okuduktan sonra âdeta büyülenen Aragon, çevirmenlik yapmadığı hâlde kitabı Fransızcaya çevirmiş ve en az Cemile kadar ünlü bir giriş yazısı ile okuyanları büyülemişti. Aytmatov’un önce Fransızcadan daha sonra da başka dillere çevrilerek bütün dünyada tanınmasında Aragon’un katkısı büyüktür.
İdris Nebi Uysal tarafından kaleme alınan “Gölgede kalmış bir eser: Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek” adı geçen eser için yazılmış ufuk açıcı önemli çalışmalar arasında. İdris Nebi Uysal yazısında eserin farklı dönemlerde yapılan çevirilerine de kısaca değiniyor. Kambaralı Bobulov tarafından yazılan “Efsanevî bir aşk hikâyesi” adlı yazı ise Cemile yayımlandıktan sonra Kırgızistan edebiyat dünyasında meydana gelen polemiklerde Bobulov’un Aytmatov’u desteklemek için kaleme aldığı yazı olarak biliniyor. “Evli bir kadın kocasını bırakıp nasıl âşığının peşinden kaçar?” şeklinde özetlenebilecek düşünceye sahip olan Aytmatov karşıtlarına bu yazıda verilen cevap aynı zamanda ilk cevap niteliğinde.
Aytmatov deyince akla gelen önemli isimlerden birisi de Ramazan Korkmaz. Korkmaz’ın “Aytmatov anlatılarında ölümcül kaçış: İçki ve uyuşturucu” adlı önemli yazısı yine Aytmatov’un kahramanlarının yazgısını ele alıyor. Muhtar Avezov’un “Yolun açık olsun” adlı yazısının Aytmatov’un edebiyat dünyası içinde tanınmasında önemli bir payı var. Avezov yakın dostu Aragon’a Cemile’yi okuması için önermekle kalmayarak şiir gibi bir yazı ile onu koruması altına da almıştır. Kırgızistan’da meydana gelen sert polemiklerden Aytmatov’un zarar görmeden çıkmasında Avezov’un bu kısa yazısının önemi büyüktür. Edebiyat dünyamızca iyi bilinen, özellikle Sezai Karakoç’la ilgili yaptığı çalışmalarla tanınan Turan Karataş’ın Elveda Gül-sarı temelinde kaleme aldığı “Hangi at yolda yorulmaz” adlı yazısı çok önemli ve içten tespitler içeriyor. Cengiz Buyar’ın Aytmatov’un yakın arkadaşlarından Osmonakun İbraimov’la yapmış olduğu röportaj büyük yazarla ilgili merak edilen birçok sorunun sorulduğu ve cevabının alındığı önemli bir çalışma. Fatih Özdemir’in “Cengiz Aytmatov’un hikâyelerinde hayvana bakış” adlı çalışması da kitabın içeriğini zenginleştiren önemli yazılardan birisi. M. Safa Karataş tarafından kaleme alınan “Cemile: İmge ve kurgu. Aşk ve anlatıcı” adlı yazıda Cemile romanının kurgusu ve işlenen imgelere değinilerek Aytmatov’un ne derece usta bir anlatıcı olduğu dile getirilmiştir. Mert Öksüz, “Onun iki masalı vardı-Aytmatov’un büyülü gerçekleri ve Beyaz Gemi” adlı yazısında Beyaz Gemi romanındaki mitoloji-gerçek çatışmasının Aytmatov’un yazarlık kariyerindeki yerine dikkat çekiyor. Gökcan Çelik, “Orta Asya’dan yükselen kadın çığlıkları: Cengiz Aytmatov ve Muhtar Şahanov’un kaleminden çağdaş bir dram Sokrat’ı Anma Gecesi” adlı yazısında Aytmatov ve Şahanov’un kaleme aldıkları “Sokrat’ı anma gecesi” adlı dramayı ele almış, dramada işlenen konulara ve verilen mesajlara değinmiştir. Hüseyin Aksoy, “Kültür taşıyıcıları olarak Aytmatov’un romanlarındaki kadınlar” adlı makalesinde Aytmatov’un Beyaz Gemi, Toprak Ana, Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları ve Elveda Gülsarı romanlarındaki kadın karakterlerin hem tipolojik yönlerini hem de kültür aktarımındaki rollerini ele alıyor. Ferhat Uzunkaya, “Ekolojik tükenişe mersiye: Dağlar Devrildiğinde” çalışmasında Aytmatov’un Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı romanını ele alarak Caabars isimli kar parsı ve romanın başkişisi Arsen Samançin üzerinden insanın hem doğal hem de sosyal dengeyi bozarak kendi geleceğini tehlikeye soktuğunu belirtmiştir.
Bu çalışmanın edebiyat bilimi ile uğraşan öğrencilerimize, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatlarına gönül veren araştırmacılara ve bilim adamlarına faydalı olması dileği ile…
Salican CİGİTOV1:
CENGİZ AYTMATOV EDEBİYAT DÜNYASINDA BOY GÖSTERİYOR
Sevgili meslektaşım, kalem arkadaşım ve sırdaşım
Nisan 1952. Bişkek’teki beş numaralı ortaokulun sekizinci sınıfında okuyorum. Köyden geleli dokuz ay olmuş. Çoğunlukla Rus dilini öğrenmekle meşgul olmuş, sonunda masal okur, basit edebî eserleri okuyup anlar hâle gelmiştim. O zamanlar dükkânlarda, gazete bayilerinde kitaplar, dergiler ve gazeteler oldukça ucuz fiyatla satılıyordu. Bu yayınlardan ilgimi çekenleri satın alıyordum. Kesintisiz takip ettiğim bir süreli yayın Kırgızistan Komsomolü isimli gençler için çıkarılan Rusça bir gazeteydi.2
Bir gün bu gazetenin o günkü sayısında “Gazeteci Jüyo” isimli bir hikâyenin yayımlandığını gördüm. Yazarının “Cengiz Aytmatov” ve Bişkek’teki Ziraat ve Hayvancılık Enstitüsünde öğrenci olduğu bildiriliyordu. Hikâyeyi ilgiyle okudum. Bu hikâyede uzakta bulunan Japonya’da sokakta gazete satarak geçimini sağlayan Jüyo isimli bir çocuğun yeni bir savaşın çıkmasını önlemek için faaliyet gösteren gruplara nasıl katıldığı tasvir ediliyordu.
İşte o dönemde Sovyet yönetimi “Barışı Savunanlar Konseyi” isimli uluslararası bir birlik kurmuş, “dünyada barış olsun” sloganı ile siyasi kampanyalar yürütüyordu. Barışı Savunanlar Konseyi’nin yeni bir dünya savaşına karşı çıkılması yönünde yaptığı davetlerin sadece Sovyetler Birliği’nde değil, kapitalist ülkelerde de destek bulduğu şeklindeki haberler gazete ve dergi sayfalarında birbiri ardına yayımlanıyordu. Dünya halkı arasındaki barışın korunması konusunu işleyen, savaş ateşini körüklemeye çalışanları suçlayan şiirler, hikâyeler ve makaleler her gün yayımlanıyordu. Yani, Sovyet gazeteleri barışın korunması konusunda yazılan edebî eserlere muhtaçtı. Öğrenci Cengiz Aytmatov da süreli yayın sayfalarında genç bir yazar olarak görünmek için dönemin Sovyet ideolojisinde güncel bir önemi olan bu konuya değinmiş, görmediği, bilmediği Japonya’daki bir Japon çocuğu üzerine bir hikâye yazmıştı.
“Gazeteci Jüyo” hikâyesini ilk defa okuduğumda beni nasıl etkilediği hatırımdan çıktı, ancak bir Kırgız gencinin Rusça bir hikâye yazmasının beni şaşırttığı hâlâ hatırımda. Bu konuyla ilgili olarak bir de aklımda kalan, okulun yatakhanesinde benimle birlikte aynı odayı paylaşan arkadaşlarıma Cengiz Aytmatov isimli bir Kırgız öğrencinin Rusça bir hikâye yazdığının müjdesini vererek gazeteyi gösterdiğimde odada hararetli bir tartışmanın çıkmasıdır: “Bu Kırgız değil herhâlde, Kazak olsa gerek!” demişti biri. “Niye Kazak?” dediğimde o, “Adı da soyadı da Kazakça!”