target="_blank" rel="nofollow" href="#n9" type="note">9 M. Kussainova ve Zh. Abdigapbarova makalelerinde Cengiz Han’ın Kazak edebiyatı arasındaki ilişkiyi araştırmışlar. Han ve Kazak edebiyatı arasındaki ilişkinin tabiatı/doğası çok farklı. Aslında çok fazla bir eser de yok. Tursinkhan Zakenuly’nın tarihi romanı Bozkurdun Göz Yaşı’nda yazar Cengiz Han döneminin sonunu anlatıyor. Yazarın Doğu Türkistan Kazaklarından olması onun bakış açısını etkiliyor. Daha güneyde Türkistan şehrine yakın Otırar’da doğup büyüyen yazar-şair Muhtar Şahanov’un ona bakışı ise tamamen aksi istikamette ve günümüz dünyasında rastlanan “kötülük genlerinin” Cengiz Han’dan tevarüs ettiğini düşünüyor ve acımasız bir Han portresi çizmekten çekinmiyor.
Özbek edebiyatı içinde ise yapılan yüzeysel bir araştırma ondan bahseden yazar veya eser olmadığı gösteriyor. Aynı şeyi Türkmen edebiyatı için de söylemek mümkün. İleride yapılacak ayrıntılı çalışmalar bu konuya açıklık getirecektir. Azerbaycan coğrafyasında ise doğrudan Cengiz Han’ı anlatan telif eser olmasa da çeviri yoluyla okuyucuya sunulmuş birkaç kitap söz konusu. Azerbaycan Milli İlimler Akademisi, Nizami Edebiyat Enstitüsü öğretim üyesi Dr. Mehman Hasanlı, Azerbaycan romancılığında Cengiz Han konusunu incelediği yazısında birkaç yazar ve kitabından bahseder.
Azerbaycan’ın tarihî roman yazarı Ferman Kerimzade’nin yazdığı Tebriz Şerefi romanında Cengiz Han’ın tarihî imajı canlandırılmıştır. Ferman Kerimzade, Azerbaycan edebiyat tarihindeki yerini Çaldıran Savaşı, Hudaferin Köprüsü gibi tarihî romanların yazarı olarak almıştır. Dr. Hasanlı yazarın Tebriz Şerefi romanını, onun başarılı romancılığının devamı, yeni bir olgu, tarihe hitap etmesinin yeni bir sayfası olarak değerlendirir.
Azerbaycan’ın bir başka tarihî roman yazarı Yunus Oğuz’un Cengiz Han romanını zikretmek gerekir. Romanda Cengiz Han’ın Harezmşahlar ile yaptığı savaşlar yer alır. Romanda Cengiz Han’ın ölümünden önce gözünün önüne Celaleddin gelir: “Celaleddin ölmeden önce ata binmiş kartal gibi gözlerinin önünde durmuş, ata binmiş Sind nehrine atlıyordu… Celaleddin onu korkutan tek cesur adamdı.” Cengiz Han’ın büyükannesi Ala-Qoa, babası Yesugey, karısı Borte ve oğulları Cuci, Çağatay, Ugedey ve Tuluy hakkında belli tarihî gerçeklerin, hikâyelerin yapı sökümü ile karşılaştırmak mümkündür. Yazar, Cengiz Han’ın babasının Bayat kabilesinden olan Orhan adlı gencin oğlu olmasına ilişkin hadiseyi esere dâhil etmiştir. Aynı zamanda Borte’nin Çinli olması, Cengiz Han’la yabancı bir dilde konuşması da yazarın kurgusu olarak değerlendirilebilir.
Edebi eserlerde veya tarihi kaynaklarda Cengiz Han imajını incelerken veya araştırırken pek çok prensibi akılda tutmakta yarar vardır. İlki onunla edebiyat ilişkisine bakmak. Kendisi tarih yazan birisi değil, edebiyatçı hiç değildir. Edebiyat yapan olmasa da edebiyata konu olmayı başarmış birisi. Diğer taraftan yazmamış; ama tarih yapmış birisi. Tarihçilerin onu övmesi kadar doğal hiçbir şey yoktur.
searchgate.net/publication/279250741_The_Image_of_Historical_Figures_in_Kazakh_Literature (16.02.2022) DOI:10.7763/IJSSH.2016.V6.687 İnsanlar ve özelde sanatçılar adeta “Stockholm sendromuna” tutulmuş gibi onu öven eserler vücuda getirmişler veya getiriyorlar. Tarihçilerin övdüklerinin ötesine geçerek edebiyatçılar onu göklere çıkararak Gök Tanrı’ya bile ulaştırabilirler.
Türkiye’de Cengiz Han
Türkiye’de yazılmış ve yayınlanmış on bir roman var. Cengiz Dağcı’yı da sayarsak on iki oluyor. Dağcı’nın romanının adı Genç Timuçin, diğerlerinde ise Cengiz Han bir şekilde kullanılmış. Sadece iki romanın başlığında Cengiz Han kullanılmamış. Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun romanının adı Kızıl Tuğ; fakat ilk bölümün adı Çingiz Kaan ve dipnotta bunun karşılığının Cengiz Han olduğu belirtilmiş. Coşkun Mutlu’nun romanının başlığı da Bozkırın Hükümdarı; fakat okurlar bu hükümdarın Cengiz Han olduğunu kolayca fark ediyor.
Yunus Ozan’ın yazdığı Ateşin ve Ölümün Efendisi Cengiz Han romanında Cengiz Han, at üstünde Çin’den Avrupa’nın içlerine kadar hakimiyeti altına alan bir lider olarak betimleniyor. Moğol kabilelerini tek bayrak altında toplayıp büyük bir devlet kuran ve dünyaları fetheden Cengiz Han, askeri dehası, hırsı, gözü karalığı, cesareti ile romanda yerini alıyor. Aynur Beşkonak’ın ifadesi ile “… gazabı merhametinden büyük” ve aynı zamanda “… şiddetle kınanacak düzeyde zulmü” “adil” siyaseti ile övülen bir roman kahramanıdır.
Tarihi gerçekliklere uygun bir tarzda anlatılan ve Timuçin’den başlayıp “Cengiz Han”lığa kadar yükselen, avucunda bir parça kan pıhtısıyla dünyaya gelen çocuğun romanı. Belki de dünyanın en çok merak edilen kişisi hakkında pek çok bilgiyi bulmak mümkün. Hayatta kalabilmenin bile çok zor olduğu şartlarda çelik gibi bir kişilik yaratan, dağınık haldeki Moğol kabilelerini bir araya getirerek dünya fethine çıkan bir lidere dönüşen roman kahramanı bu kitabın satırları arasında yerini alıyor.
Ahmet Haldun Terzioğlu’nun Gök Moğolların Başbuğu Cengiz Han romanı da Mehmet Emrecan Yük’ün ifade ettiğine göre diğerleri gibi “… genel duygusal beklentinin aksine gerçekçi betimlemeler ile bozkırdaki huzursuzluğa ve Türk-Moğol halklarının temel dinamiği olan ‘gökte nasıl bir Tengri varsa yerde de tek bir kağan olmalı’ düsturuna dayanır. Eserde yalnızca Cengiz Han’ın hayatı veya çilesi değil aynı zamanda “mitoloji, tarih, folklor ve dil” gibi zengin unsurlar içermektedir. Moğol devletinin kuruluşu romanın ana konusunu teşkil eder. Olayların başlangıç kaynağı da tarihsel hakikati de Burhan Haldun dağlarıdır. Dağların eteğinde uzanan geniş bozkırda başlayan roman Timuçin’in “Cengiz Han” olmasıyla birlikte göçebe hayat yaşayan halkların kolektif bilinç dışına iner ve onların hayata tutunma mücadelesini anlatır. Bu anlatı Timuçin ve onun ailesinin etrafında gelişir ve bozkırdaki yaşamın dinamiklerini gözler önüne serer.
Kerem Alp Usal’ın Cengiz Han ile Barışmak romanı, Neslihan Karagöz’ün de ifade ettiği gibi “… yalnızca tarihi bir roman olmakla kalmaz ve bilim kurgu yönü ile Cengiz Han’ın ruh göçünü” modern dönemlere kadar taşır. Romandaki Ece karakteri önemli bir rol üstlenir ve “reenkarnasyon” yani “yeniden dirilme” inancı ile birlikte tarihin derinliklerine gömülmüş, sayfalarına isimlerini yazdırmış pek çok lider Cengiz Han ile özdeşleştirilir.
Roman üniversite öğrencisi gençler üzerinden kurgulanmıştır. Gürkan, Ece ve Anıl’ın yaşadıkları olaylar üzerinden “aşk, sevgi, şüphe, merak, güven, aldatma, intikam, bağışlama, ölüm, korku ve çaresizlik” gibi izlekler işlenir. Bu öğrenciler ve izlekler üzerinden tarihin karanlıkta kalmış sayfalarına dönen roman, zengin mekân tasvirleri ile Cengiz Han ve dönemini eleştirir. Ona işlediği kötülükleri itiraf etme fırsatı sunulur. Karagöz işlenen bu kötülüklerin Kant’ın “saf ahlaki olmayan” bir güdülenme yüzünden oluşur teziyle izah eder. Bu kötülük güdüsü “ahlaki amaçları uğursuz yollara” iteler. Gürkan, Cengiz Han’ın ailesini, topraklarını ve topraklarında yaşayan insanları koruma içgüdüsü ile kötülük yaptığını söyleyerek onu savunmaya çalışır. Tıpkı Kazak yazar-şair Muhtar Şahanov’un Cengiz Han’ın Sırrı romanında olduğu gibi “kötülük genlerinin” hiçbir zaman ölmediğini veya yok olmadığını, uygun bir ortamı bulduğunda yeniden sosyal hayatta kendine yer edindiğini gösterir. Romanın bu açıdan öne çıkan karakteri Ece, ruh göçüne ve Altan Kentil’in 21. Yüzyılın Cengiz Han’ı olduğu inancını terk etse de ondan intikam alamayacağını da bilir ve bu hakikati kabul etmek zorunda kalır.
Göksagun Eraltay’ın Savaşçıların Efendisi Cengizhan romanında