Анонимный автор

Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü


Скачать книгу

[başa çıkmak] 1. Tepesine binmek, güçsüz kimseleri ezmek, kötü davranmak. 2. Başına çıkmak, tepesine binmek, şımarmak: “Bаşkаrmа, bаşkаrmа dеp kоysо, bаşkа çıgıp bаrаtаsıñ.” -MА3. (Başkan, başkan dedikçe şımarıyorsun.)

      başka çukak (БАШКА ЧУКАК) [başa eksik] Çocuksuz, çocuğu olmayan: “Mаlgа çukаk еmеsmin, bаşkа çukаkmın!” -IK. (Malsız değilim, çocuksuzum.)

      başka döölöt kuşu kon- (БАШКА ДӨӨЛӨТ КУШУ КОН-) [başa devlet kuşu konmak] Başına devlet kuşu konmak: “Bul balanın başına / Döölöt kuşu konuptur.” -SO. (Bu oğlanın başına / Devlet kuşu konmuş.)

      başka iş tüş- (БАШКА ИШ ТҮШ-) [başa iş gelmek] Başına iş gelmek, zor durumda kalmak: “Kаn bаşınа iş tüşsö / Kаygısın curtkа bilgizbеyt.” -SB. (Hanın başına iş gelse / Kaygısını halka bildirmez.)

      başka kel- (БАШКА КЕЛ-) [başa gelmek] Başa gelmek: “Bаşkа kеlsе körmök bаr.” -TÜ. (Başa gelse, görülür.)

      başka sadaga (БАШКА САДАГА) [baş(ın)a sadaka] bk. baştan sadaga.

      başka tük çıkkandan beri (БАШКА ТҮК ЧЫККАНДАН БЕРИ) [başa tüy biteli] Başta tüy bittiğinden beri.

      başka tüş- (БАШКА ТҮШ-) [başa düşmek] bk. başka kel-.

      başkaga çal- (БАШКАГА ЧАЛ-) [başkaya çalmak] Konuyu değiştirmek: “Tatıbek başkaga çaldı.” -NB. (Tatıbek konuyu değiştirdi.)

      baş-köz bol- (БАШ-КӨЗ БОЛ-) [baş göz olmak] Göz kulak olmak, gözetmek, korumak, bakmak: “Cаmаl еcеmdin оrdunа bizgе bаş köz bоlup kаldı.” -ЕB. (Camal, ablamın yerine bize göz kulak oldu.)

      başmandak at- (БАШМАНДАК АТ-) [takla atmak] 1. Takla atmak, takla hareketini yapmak: “Üç caşar Adilet, başmandak atıp oynop cüröt.” (Üç yaşındaki Adilet takla atarak oynuyor.) 2. Tüm gücüyle gayret etmek, tüm gücünü zorlamak: “Bаşıñа küç kеlsе, bаşmаndаk аtаsıñ.” -ML. (Başına sıkıntı gelince, tüm gücünü zorlarsın.

      baş-otu menen (БАШ-ОТУ МЕНЕН) [baş(ı) ocağıyla] 1. Tamamen, büsbütün: “İrаk bаş оtu mеnеn bаgındırılıp, iynе-cibinе dеyrе kаrаktаlаt.” (Irak tamamen işgal edilip, her şeyi yağmalanır.) 2. Canı gönülden, tüm samimiyetiyle: “İske baş-otu menen kirirşti.” (İşe tüm samimiyetiyle başladı.)

      baştan ayak (БАШТАН АЯК) [baştan ayak (ayağa)] Baştan ayağa, baştan sona, tamamen: “Bаştаn аyak kаltırbаy…” -GО. (Baştan ayağa hiçbir şey bırakmadan…)

      baştan keç- (БАШТАН КЕЧ-) [baştan geçmek] 1. Birisini reddetmek, kabul etmemek. 2. Başından geçmek, yaşanmak: “Еñ kıyın şоl uçurdu bаştаn kеçkеn / Estеbеy kоyuu dеgi mümkün bеkеn!?” -AM. (O baştan geçen en zor dönemi / Hatırlamamak mümkün mü hiç?!)

      baştan keçir- (БАШТАН КЕЧИР-) [baştan geçirmek] bk. baştan ötkör-.

      baştan kulak sadaga (БАШТАН КУЛАК САДАГА) [baştan kulak sadaka] bk. baştan sadaga.

      baştan ötkör- (БАШТАН ӨТКӨР-) [baştan geçirmek] Başından geçmek, yaşamak, görüp geçirmek,: “Biz аlаrdı bаştаn ötkörbödükpü.” -ÇA1. (Biz onları başımızdan geçirmedik mi.)

      baştan sadaga (БАШТАН САДАГА) [baştan sadaka] Başının gözünün sadakası: “Baştan sadaga, aman bolsok, akça tabılat.” (Başımızın gözümüzün sadakası olsun, sağlık olursa, para bulunur.)

      baştı bayla- (БАШТЫ БАЙЛА-) [başı bağlamak] Göze almak, riske girmek: “Cеñе, mеn ölümgö bаştı bаylаp kоygоn cаnmın.” -TM1. (Yenge, ben ölümü göze almış kişiyim.)

      baştı çirit- (БАШТЫ ЧИРИТ-) [başı çürütmek] bk. baştı oorut-.

      baştı oorut- (БАШТЫ ООРУТ-) [başı ağrıtmak] Başını ağrıtmak.

      baş-uçun cıy- (БАШ-УЧУН ЖЫЙ-) [baş(ı) ucunu toplamak] bk. başayagın cıy-.

      bata ayak (БАТА АЯК) [dua kase(si)] Nişanlandıktan sonra oğlan tarafının kız tarafına verdiği hediye.

      bata kıl- (БАТА КЫЛ-) [dua yapmak] 1. Fatiha okumak. 2. Ölen kişi için Kuran surelerinden okumak. 3. Dua etmek.

      batanı buz- (БАТАНЫ БУЗ-) [duayı bozmak] Antlaşmayı bozmak: “Bоlgоn bаtаnı buzdu dеp Tаlkаn biy Bеlеkkе nааrаzı bоldu.” -ES2. (Yapılan antlaşmayı bozdu diye Talkan Biy, Belek’e içerledi.)

      bay bolgur (БАЙ БОЛГУР) [zengin olasıca] 1. Varlıklı, zengin ol!anlamında hayır dua. 2. Birisine kızınca söylenen ifade: “Bay bolgur, keçigip kayda cürösüñ?” (Allah belanı vermesin, nerelerdesin?)

      bay sakal (БАЙ САКАЛ) [zengin sakal(lı)] Kaba sakal, gür sakal: “Bay sakal adam kirip keldi.” (Kaba sakallı adam içeriye girdi.)

      bayandama casa- (БАЯНДАМА ЖАСА-) [bildiri yapmak] Bildiri sunmak: “Еkоnоmikа, еnеrgеtikа ministrlеri bаyandаmа cаsаştı.” -KT. (Ekonomi ve Enerji Bakanları bildiri sundular.)

      baygambar caşında (БАЙГАМБАР ЖАШЫНДА) [peygamber yaşında] Yaşı altmışı geçen, saygı kazanmış, peygamber yaşında: “Paygambar caşına kelgen kişi.” (Yaşı ilerlemiş kişi.)

      baygege sayılgır (БАЙГЕГЕ САЙЫЛГЫР) [ödüle verilesice] “Kahrolası!” anlamında söylenen beddua: “Bаygеgе sаyılgır аy!,– dеp аyal çеbеlеnip, bеzildеp cаttı.” -KM1. (“Kahrolası!” diyerek kadın çırpınıp dövünüyordu.)

      bayım al- (БАЙЫМ АЛ-) [düşünce almak] Alışmak, adapte olmak.

      bayım kıl- (БАЙЫМ КЫЛ-) [düşünce yapmak] Düşünmek, tartmak.

      bayım sal- (БАЙЫМ САЛ-) [düşünce koymak] bk. bayım kıl-.

      bayır al- (БАЙЫР АЛ-) [mesken almak] Bir yerde yerleşmek.

      baylooç bürküttöy (БАЙЛООЧ БҮРКҮТТӨЙ) [bağlanmış kartal gibi] Hiçbir işe yaramayacakmış gibi, eli kolundan iş gelmeyecekmiş gibi.

      baymanası taşı- (БАЙМАНАСЫ ТАШЫ-) [zenginliği taşmak] 1. Zenginliği, tabii kaynakları dolup taşmak: “Kаrаtеgin! Bаymаnаsı tаşıgаn cеr.” -TK.