güller solar, biz yine de onları gül diye hayal
ederiz
Yine çokça şey bizi yorar biz yine de dayanırız
Bir ruhun kuruyup kalması sadece söylenen şarkılarda
mı?
Sen bilemezsin
Ebediyen bilmemeye çalışırsın
Sonra ıssız bir çölde güllerle kucaklaşırsın
Burada iki gölge yatar toz toprak olmuş
Ona binip oynayanlar sevimli çocuklar
Sen yine de o çölden kaçıp kurtulmak mı istersin?
İSİMSİZ MEVSİM
Hiçbir şey anlamlı değil
Çıplaklaşsa yaprak gibi
Yükseklerden akan bir diyaloga gözlerimizi dikip
Çizmeye muktedir değilim
Sanatı, felsefe ya da başkasını
Fakat
Biz hepimiz çıplak bir geçmişi anlarız
Gerçi cümleler hamile olsa da
Onlar da insan gibi
Onlar da canlı
İkilemde koyma güneşi
Ya da
Doğmuş mu onlar aynı gecedeki hicrandan?
Bahar sona erdi
Yaz mevsimi bitirdi son dersini
Tefekkürü hazmetmemeye yemin etmiş olan için
Yollar çıplak
Sokaklar yapraklara asılı
Senin beni örtündüğün gibi
Bu son bahar havasında
Gel, biraz konuşalım!
Ben veya boşanmış, kaybolmuş cümleler hakkında
“Ağaçlar öldü” diye ıstırap çekme
Onlar da bizim gibi
Mühür gibi bir tarihi kalbinde gizlemiş
Yeter, yorma kendini
Lirik bir müzik dinleyelim biraz
Yeter, buralarda gürültü çok
İstersen senin o gözüne gizleyelim kendimizi
Bulamasın
Akşam çok içtikten sonra sokakta geceleyen şarapçı
Ben bencil birim
Yüz çeviririm her şeyden
Havadan
Sudan
Düzlükten, belki
Bütün sırlar ifşa olsa
Mevsimler yine tekrarlansa
Galebe için büyük senfoni çalınsan
Yine de hiçbir şey aklımda kalmaz
Ah! Kalsın bu dünya
Götür beni gözlerine
Orada çizelim bir isimsiz mevsim.
TABLET İLAÇ
Şanssızım
Belki uzun yol
Rüyana girmiş
Yerli tedavi
Batı tarzında analiz etmek
Yüksek teknoloji mi? hiçbiri yaramaz
Bizim bugünkü halimiz
Beyaz önlük giymiş ervah
Otobandaki kavşakta
Birbiri ile karşı karşıya
Tek bir noktaya dikilmiş olan.
BEŞİNCİ MEVSİM
Bahar
Deniz kenarındaki bir kadın
Oltasını atmış yakalayamaya güneşi
Kış
Sahilde bir erkek
Oltasıyla süzdü dolunayı
Kadın ve erkek
Bir nehrin yatağı şu an
Yolları bir tarihte karşılaşmış
Kadın ve erkek
Bir gemiden başlayan yol
Beşinci mevsimdeki rivayet onlar.
ZAMANI ÇİZMEK
Zamanı kesip geçiyorum
Ölüm ile hayat arasından
Altın renk yaprak gibi
Ayaklar altında ezilmiş
Ona yazılan mektup.
Zaman beni kesip geçer
Sevgiyle azabın sınırında
Rengi bilinmez
Şırıldayan yaprakların hasreti gibi
Onun bana gönderdiği mektup.
Zamanı okuyup duruyoruz
Kanatlarında çürümüş hasır otu çiçeği
Rengi atmış
Üzülmüş yaprak
Bizim ona gönderdiğimiz mektup.
Sen ve ben
Zamanı sevmiyoruz
Rengi belirsiz, anlamsız
Kurumuş yaprak gibi
Biz de ondan bekliyoruz mektubu
Ben gittim zamandan yavaş yavaş
Bir mektup okunmakta arkamdan
Zamanın gemisine sarılarak
Bir saray çiziyorum
Ah! bu hayat ilginç.
GÜZE GİRİŞ
Önümde bahar
Arkamda kış
Yakıp geliyorum hayatı her gün
Bazen giyinip kalın paltomu
Bazen de kalıyorum çıplak.
Karışla ölçülen dakikalarda
Uzanıp yatıyor cilveli bahar
Usandırıcı, sararmış orman
Nazlı, oynak, güleç yapraklar
Yazılıp tükense bu rivayet de
Ömrün gözüne girerim hemen
Bir tek soruyu sorarım daim
-Ey altın yaprak
Sen hakikaten kimi seveceksin?
SIFIRA KARŞI
Seni ektim, yetiştirdim
Ölüme sarılıp ağlıyor sokaklar
Ben eriyip yok olursam
Kahkahaya boğuluyor hayaller
Ben kendime karşı
İççice girmiş sokağın namusunda
Yüzyıl