ugan Mürze Baranovskiy
Türkistan’ın İşgal Sürecinde Ruslar Ahalteke’de (1879)
OKUYUCULARIN DİKKATİNE BİRKAÇ SÖZ…
Söz konusu harekâta katılmam bende iki türlü duygu uyandırıyor. Bir yandan bu sebeple kendimi şanslı sayarken, diğer yandan da üzüntü veren hatıralar hiç aklımdan çıkmıyor.
Kendimi şanslı saymamım nedeni, birkaç ay boyunca askerlerin arasında olduğumdan, onların ruh yüceliğine ve özverili mücadelelerine tanık olduğumdur.
Bende üzüntü yaratan duygular ise harekât sırasında çok önemli durumlardan haberdar olmamla birlikte, dağıtılacağına kesin gözüyle baktığımız düşmandan geri çekilmeye mecbur olmamızla ilgilidir.
Bu harekât hakkındaki yazılarımı yayınlamakla, en başta, bende cesurca hareket etmeye istek uyandıran durumları okuyuculara anlatmayı bir borç görüyorum.
1879 yılı sonlarında Ahalteke Askeri Harekâtından dönüp geldiğim sıralarda, bir süre sonra bu konudaki hatıralarımı az-çok kâğıda döküp halka sunmak gibi bir düşünce içinde değildim, desem doğrudur. Çünkü o devirde Pereyaslav Bölüğünün rütbeli bir mensubu olmam, konu hakkında yazmamı teklif edenleri reddetmemi gerektiriyordu.
Bununla birlikte, konu hakkında fikir yürütenlerin pek çoğunun, daha yeni tamamlanmış bu seferden asla haberleri yoktu ve sadece Rus ordusunun yenilgiye uğradığını biliyorlardı. Pek çoğu da doğrudan doğruya harekatın yetkililerini, komutanlarını suçluyordu; bütün suçu askerlerin üzerine yükleyenler de az değildi.
Hadiseler hakkında ayrıntılı bilgilere sahip olmadıkları halde fikir yürütenlerin bu görüşlerini duyduğumda üzülüyordum, içim daralıyordu. Bu asılsız iddialar bende adaleti korumak duygusu uyandırdı.
Bu sebeple V.V. Komarov’a başvurdum. Ayrıca “Göktepe Savaşı ve Ordumuzun Geri Çekilmesi” hakkında “S. Petersburg Vedomosti” gazetesine kısa bir röportaj vermeye mecbur kaldım.
28 Ağustos 1879 yılında Göktepe Kalesini ele geçirmek için yapılan savaşı bir yenilgi olarak görmek doğru değildir. Rus askerinin şöhretini düşürmemiştir. 12 saat devam eden bu savaşta az sayıda Rus askeri son demine kadar dövüşmüş, çocuklarının öldürülüşünü görerek yaklaşan 30 bin öçlü düşmana, Tekelere karşı durmuştur. Bu amansız vakitte Şıpka’dakinden de Kars kalesini zapt ederken de daha az kahramanlık göstermemişler, askerlik görevlerini hakkıyla yerine getirmişlerdir.
Kaleyi ele geçiremeyişimiz hakkında şunları söylemek mümkün: Bu durumu, düşmanın gücünün daha baskın çıkmasıyla anlatmak gerekir. Daha doğrusu askerlerimizin üçte biri savaş meydanında kalmıştı, bu yüzden geri çekilmeye mecbur kaldık. Aksi halde yapılan baskınlarla bütün ordumuz yok olabilirdi. Yani araziden çıkamazdık. Açlıktan ölmemek ve yaralılarımızı tedavi etmek için Göktepe’den çekilmiştik. Çünkü askerler için azık, atlar için ot-yem sadece iki gün yeterliydi. Kaleyi ele geçirmek, başarılacak iş değildi.
Göktepe Savaşı zaferle sonuçlanmadı ancak yine de Rus askerinin kahramanlığını bir kez daha gösterildi.
Göktepe’den geri çekilirken ikinci mola yerinde, Erivan Birliğinden Feldfebel’in söylediği sözler, şu an bile kulaklarımda çınlıyor. Yanına varıp selam verdiğimde, selamımı almadı; şu sözleri yüzüme haykırdı:
–“Vah, it maskarası olduk! Geri döneceğimize, orada hepimiz ölüp kalsaydık.
–“Askerler görevlerini yerine getirdiler. Hiç kimse askeri suçlayamaz.” diyerek onu rahatlatmaya çalıştım ama o:
–“Vah, bayım! Söz başka yere varıyor.” Dedi ve ekledi:
–“Sonuçta Göktepe’yi alamadık. Mesele bu…”
Ardından yanımdan uzaklaşan askerin bu basit cevabı, Rus askerinin bir söze bile ne kadar anlamlı bir karşılık verdiğini göstermişti. Mesele göreve gitmek, elinden geleni ortaya koymak değil sonuca varmaktı.
İşte, böyle askerlerin yüksek görev anlayışından habersiz kişiler, onlara dil uzatıyorlar.
Bu ilk savaştan sonra yaklaşık 6 ay geçti. Göktepe, şimdi Rusların elinde… Tekeler perişan edildi.
Ben; ilk harekâta katılanlardan herhangi biri bu konuda veya askerlerimizin başından geçenler, karşı duran Tekeler ve yurtları hakkındaki hadiseleri topluma ulaştırır diyerek, bu sebeple bekledim. Ancak bu işi yapacak biri çıkmadı. Bunun Rus cemiyeti için bir eksiklik olduğunu düşünerek, bu zor işi yerine getirmeye, gücümün yettiğinde başarmaya çalıştım.
Okuyucumun üzerime aldığım bu görevden dolayı beni anlaması, tek tesellim olacaktır. Yazdıklarımda bir noksanlık veya fazlalık varsa, benimle bu savaşa katılan kişilerin düzeltmesini, tamamlamasını ümit ediyorum.
Ben gözlerimle gördüğüm ve başkalarından dinlediğim bilgileri, olayları kâğıda döktüm. Sadece anlatıcı, kaydedici olmaya çalıştım.
1. BÖLÜM
Tekelere karşı askeri harekât
Önceki girişimler
Harekâtın gerçek sebebi
Rusların 10 yıl içinde yaptığı seferler
Teke arazisi ve yaşayanlar hakkında yetersiz bilgi
Çekişler’in tarihi
Gemilerle kıyılar arasında bağlantı
Gemi iskelerinin kurulması
Siperlerin genişletilmesi
Çekişler’deki tüccarlar, esnaflar
Kıyıların durumu, su taşkınları
Toprak yapısı ve çevresi
Ak bayır
1879 yılı başında, Köpet Dağının kuzey yanı ile Karakum Çölü arasında uzanan Ahalteke bölgesinde yaşayan Türkmenlerin Teke boyuna karşı askeri harekât düzenleme kararı alındı.
Bu harekâtın kapsamı geniş düşünülmüş, ilgili hazırlıklara hemen başlanılmıştı. Bütün çalışmalar büyük bir gizlilik içinde yürütülüyordu. Katılacak askeri birlikler belirleniyor, askerlerin ücretleri konusunda gerekli anlaşmalar yapılıyordu. Hazar’ın doğu kıyısına önce gıda maddeleri, hayvanlar için yemler, top mermileri, buna benzer malzemeler ve her türlü ihtiyaçlar taşınıyor; sonra da askerler götürülüyordu.
Rusya’da yeni askeri harekâtı henüz hiç kimse duymamıştı. “Ahalteke Askeri Harekâtı” hakkında ilk bilgi, Mayıs (1879) ayının ortalarında kamuoyuna duyuruldu. Elbette ki harekâtın hangi maksatla yapılacağı hakkında sorular ortaya çıkıyordu.
Bölge insanlarının adı olan “Teke” kelimesini ilk defa duyanlar vardı. Hatta yaşadıkları ülkenin dünyanın neresinde olduğunu bile bilmiyorlardı. Yapılan hazırlıkların kapsamı, genişliği ve son savaşa katılan General Lazarev’in “komutan” seçildiği belli olduğunda, düzenlenecek harekâtın Hazar ötesindeki çöllük ülkede daha önceki yıllarda yapılmış olan askeri incelemeler gibi alışılagelmiş bir “keşif” olmadığı, bunun daha ayrıntılı bir operasyon olacağı herkes tarafından yeterince anlaşıldı.
Harekâtın sebepleri hakkında söz açıldığında, çok çeşitli durumlar gerekçe olarak gösteriliyor fakat gerçek sebebi hiç kimse söylemiyordu. Belki de insanlar bunun sebebini anlamamışlardır.
Bazıları:“Bu yürüyüşün sebebi ve son amacı, İngiltere’ye gözdağı vermekten ibarettir” diyerek, İngilizlerin en kısa zamanda Kabil’i ele geçirdikten sonra Herat’a yürümelerini önlemek gerektiğini savunuyor ve “Sadece Rusların kuvvetli askeri bölükleri, özellikle de çok meşhur olan generalin başkanlığındaki böyle bir bölük imkân olduğunca Kabil’in yakınında bulunursa amaca ulaşılır” şeklinde düşünüyordu.
Fakat İngilizler, kendilerinin Afganistan’daki durumlarını bizden daha iyi biliyorlardı. Afganları yenerek kazandıkları galibiyeti abartmış olsalar da Herat’ı ele geçirmek düşüncesinin gereksizliğini, o ülkeye ilk ayak bastıklarında anlamışlardı. Savaş