Неизвестный автор

Binbir Gece Masalları


Скачать книгу

yaşadıklarım hatırıma geldikçe ağlamaya, feryat etmeye başladım. Sesimi duyan bir adam, yanıma yaklaşarak:

      ‘Efendim, anladığım kadarıyla yabancısınız.’ dedi.

      ‘Evet, yabancı ve fakirim. Yolculuk ettiğim gemi kıyıya demir atınca inip şehri gezmek istedim fakat geminin bulunduğu yere gittiğimde beni almadan gittiklerini gördüm.’

      ‘Gelin ve bizimle yolculuk edin. Olur da geceyi burada geçirirseniz maymunlar size zarar verebilir.’

      ‘Elbette.’ dedim ve onunla beraber gemilerden birine bindim. Sonra da gemi, karadan bir kilometre kadar uzakta bir yere demir attı. Böylece geceyi denizde geçirdik.

      Gün doğduğunda tekrar kıyıya döndük ve herkes kendi işiyle meşgul olmaya başladı. Şehir halkı geceyi böyle geçirirdi; çünkü geceleyin şehirde kalmak, maymunlar tarafından öldürülmeye razı olmak demekti. Sabah oluncaya kadar bahçelerdeki meyveleri yiyen maymunlar, güneş doğar doğmaz dağlara geri döner ve şehre yeniden inecekleri gün batımına dek uyurlardı.

      Zenciler ülkesinin en uzak köşesinde olan bu şehirde başıma çok ilginç bir şey geldi. Geceleri kendisiyle birlikte gemide kaldığım bir arkadaşım bana sordu:

      ‘Belli ki buralarda yabancısınız. Kendinizi meşgul edip çalışabileceğiniz herhangi bir zanaatınız yok mu?’

      ‘Allah biliyor ya kardeşim, zanaat nedir bilmem. Ben ticaretle, parayla meşgul bir adamdım. Tek işim mal alıp satmaktı. Envaiçeşit malla yüklü bir gemim vardı ve içindeki insanlarla birlikte suya gömüldü. Benim dışımdaki herkes hayatını kaybetti. Bense yüce Allah’ın lütfuyla gönderdiği bir tahta parçası sayesinde hayatta kaldım.’

      Bunun üzerine bana bir torba verdi ve ‘Bu torbayı al ve içine sahilde bulunan çakıl taşlarından doldur. Ben kasaba halkına senden bahsedeceğim. Sen de onlar gibi yap ve rızkını çıkar. Böylece kendi ülkene döndüğünde yanında birazcık da olsa paran olur.’ dedi.

      Sonra beni kıyıya götürdü. Ben de torbaya irili ufaklı çakıl taşları doldurmaya başladım. Orada içleri taşlarla dolu, benimkine benzeyen torbalar taşıyan insanlar gördüm. Arkadaşım beni onlara tanıtıp emanet etti ve:

      ‘Bu adam bir yabancı, ona nasıl taş toplayacağını öğretin. Rızkını çıkarsın. Bu sayede Allah da sizi cennetiyle ödüllendirir.’ dedi.

      ‘Ona gözümüz gibi bakarız!’ deyip beni selamladıktan sonra geniş vadi boyunca bana eşlik ettiler. Burada yüksek ve gövdeleri düz ağaçlar gördüm. O kadar düz ki hiç kimse tırmanamaz…

      Bu ağaçlarda uyuyan maymunlar bizi görünce uyanıp kaçmaya ve dalların arasında gezinmeye başladılar. Bunun üzerine arkadaşlarım, çantalarında getirdikleri taşları maymunlara attılar. Onlar da ağaçlardaki meyveleri fırlatarak karşılık veriyorlardı. Maymunların attığı meyvelerin Hindistan cevizi olduğunu fark ettim. Ben de derhâl işe koyuldum ve üzerinde çok sayıda maymun bulunan irice bir ağaç seçip taşları fırlatmaya başladım. Sonra da yere düşen meyveleri topladım. Getirdiğim bütün çakıl taşlarını bitirip çok sayıda Hindistan cevizi toplamayı başarmıştım. Arkadaşlarım da taşıyabilecekleri kadar meyveyi topladıktan sonra hep birlikte şehre geri döndük.

      Şehre ulaştığımızda vakit oldukça geçti. Bana meyve toplama işini tavsiye eden nazik adamın yanına gittim ve elimde ne varsa hepsini verip iyilikleri için ona teşekkür ettim fakat o teklifimi kabul etmeyerek:

      ‘Onları sat ve para kazanmaya çalış.’ dedi. Sonra da evindeki bir dolabın kilidini vererek ekledi: ‘Bu meyveleri dolaba yerleştir ve her sabah, tıpkı bugün yaptığın gibi, meyve toplamaya devam et. Kötü olanları satar, iyileri biriktirirsin. Bu sayede evine dönebilecek paran olur.’

      ‘Allah senden razı olsun!’ dedim ve tavsiyesine uyup diğerleriyle beraber meyve toplamaya devam ettim. Herkes beni birbirine tanıtıyordu. Bu sayede en iyi ağaçların yerini öğrenip bol miktarda meyve toplayabiliyordum.

      Bir süre hayatıma böyle devam ettim. Nihayet elimde çok miktarda kaliteli meyve ve sattıklarımdan kazandığım bir sürü para vardı. Bu iş sayesinde rahatlamıştım. İstediğim her şeyi satın alacak gücüm vardı artık. Hayat oldukça güzeldi ve şehirde yaşamak beni mutlu ediyordu. Bir gün sahilde gezinirken kocaman bir geminin kıyıya yaklaştığını gördüm. Gemi demir atınca çok sayıda tüccar karaya indi ve alışveriş yapıp mallarını Hindistan cevizleriyle takas etmeye başladılar. Ben de arkadaşımın yanına gidip ona gemiden ve ülkeye dönme niyetimden bahsettim. Bana:

      ‘Bu karar senin.’ dedi. Ben de yaptığı iyilikler için ona teşekkür ederek yanından ayrıldım. Sonra da geminin kaptanıyla konuşup Hindistan cevizlerim ve diğer eşyalarımla birlikte gemiye yerleştim.

      Aynı gün içinde gemi demir aldı ve farklı denizlerden geçerek çeşit çeşit adalara uğradı. Durduğumuz her yerde elimdeki meyveleri satıyordum. Yüce Allah bana kaybettiğimden bile daha fazlasını kazanmayı nasip etmişti. Gezdiğimiz bütün yerlerin arasında karanfil, tarçın ve biberleriyle ünlü bir ada vardı. Buranın insanları bana, her biber demetinin yanında koca bir yaprağın büyüdüğünü ve bu yaprağın, biberi güneşten korumakla kalmayıp yağmurlu havalarda biberin ıslanmasını engellediğini, yağmur dinince de bitkinin dibine düştüğünü anlattılar. Bunu duymak beni çok şaşırtmıştı. Bu adada Hindistan cevizlerim karşılığında çok miktarda biber, karanfil ve tarçın aldım. Sonra da El-Usirat Adası’na doğru yola çıktık. Oradan da Kanyakumarin Adası’na geçtik. İsmini hatırlamadığım bir adaya daha uğramıştık ki burada kokladığım hiçbir şeye benzemeyen nefis bir çiçek gördüm. Burada yaşayan insanların durumu gerek din konusunda gerekse diğer konularda ötekilerden daha vahimdi. Zinaya ve içkiye düşkünlükleriyle meşhurdular. Üstelik ne namaz ne de ezan bilirlerdi. Daha sonra inci toplayıcıların diyarına geldik. Dalgıçlara Hindistan cevizi verip: ‘Benim için de dalın ve kısmetimi bana getirin.’ dedim.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Siropa: Farsça kökenli bir sözcüktür ve sihler tarafından bir tür onur göstergesi olarak giyilen elbise ya da atkı benzeri giysidir. Toplumsal bir figür ya da kurum tarafından, kişiye, dindarlığının ve ahlaki özelliklerinin bir nişanesi olarak verilir (e.n.).

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/4QBaRXhpZgAATU0AKgAAAAgABQMBAAUAAAABAAAASgMDAAEAAAABAAAAAFEQAAEAAAABAQAAAFERAAQAAAABAAALElESAAQAAAABAAALEgAAAAAAAYagAACxj//bAEMABwUFBgUEBwYFBggHBwgKEQsKCQkKFQ8QDBEYFRoZGBUYFxseJyEbHSUdFxgiLiIlKCkrLCsaIC8zLyoyJyorKv/bAEMBBwgICgkKFAsLFCocGBwqKioqKioqKioqKioqKioqKioqKioqKioqKioqKioqKioqKioqKioqKioqKioqKioqKv/AABEIA5gCpwMBIgACEQEDEQH/xAAfAAABBQEBAQEBAQAAAAAAAAAAAQIDBAUGBwgJCgv/xAC1EAA