Лев Толстой

Savaş ve Barış I. Cilt


Скачать книгу

artık yok.”

      235

      “Götüreyim sizi, haydi. Ağlamayı deneyin. Birkaç damla gözyaşı kadar insanı rahatlatan bir şey yoktur.”

      236

      “Evet sevgili yavrum, hepimiz için büyük bir kayıp bu!”

      237

      “Sizden söz etmiyorum. Tanrı size yardım edecektir. Gençsiniz ve bu yaşta çok büyük bir servete sahip oldunuz. Umarım, bu konuda yanılmıyorumdur. Gerçi vasiyetname açılmadı henüz. Yeterince tanıyorum sizi ve biliyorum ki bu durum başınızı döndürmeyecektir. Ama yine bu durum size belirli birtakım ödevler de yüklüyor. Dolayısıyla da erkeklere yakışır bir şekilde davranmanız gerekmekte.”

      238

      “Ben orada bulunmamış olsaydım başımıza kim bilir neler gelirdi? Bunu belki bir gün sırası gelir de söylerim size yavrum… Biliyor musunuz ki daha evvelki gün Kont, Boris’i unutmayacağını söylemişti bana. Ama vakti yokmuş işte. Babanızın ödev bildiği bir şeyi sizin yerine getireceğinizi umuyorum sevgili çocuğum.”

      239

      “Acı bir şey bu ama iyi yanı da var: Kont ile asil ruhlu oğlu gibi insanların yaşadığını görmek insanı yüceltiyor.”

      240

      Prusya Kralı.

      241

      “Baba.”

      242

      “Demek siz de mektup yolluyorsunuz Prenses. Ben çoktan yolladım kendi mektubumu! Anneciğime yazmıştım.”

      243

      “Sizi uyarmam gerekiyor Prenses, Prens tartıştı yine…”

      244

      “Mihail İvanof’la tartıştı. Keyfi iyice kaçmış durumda, suratı bir karış! Benden söylemesi, gerisi sizin bileceğiniz iş…”

      245

      “Bakın, sevgili dostum.”

      246

      “Babamın ruhi durumlarından bana katiyen söz etmemenizi rica etmiştim sizden. Onun hakkında hüküm vermek bana düşmez. Bunu başkalarının yapmasını da istemem!”

      247

      “Ama bu başlı başına bir saray!”

      248

      “Hadi çabuk, gidelim…”

      249

      “Mariya çalıyor, öyle değil mi? Sessizce yürüyelim de sürpriz yapalım ona.”

      250

      “Prenses için ne büyük bir mutluluk bu, bilseniz!”

      251

      “Nihayet geldiniz işte! Kendisine haber vermeliyim.”

      252

      “Hayır, hayır, lütfen…”

      253

      “Matmazel Bourienne’siniz siz, görümcem sizi çok seviyor, sizi o anlattı bana hep.”

      254

      “Hiç beklemiyor bizi!”

      255

      “Ah güzelim!”

      256

      “Ah Mariya!”

      257

      “Bu gece rüyamda gördüm sizi…”

      258

      “Demek bizi beklemiyordunuz?”

      259

      “Mariya! Zayıflamışsınız siz…”

      260

      “Siz de tam tersine kilo almışsınız.”

      261

      “Prenses’i görür görmez tanıdım.”

      262

      “Ben de hiç tanımayacağınızı sanıyordum!”

      263

      “Ah, Andrey! Sizi henüz görüyorum…”

      264

      Sulu göz.

      265

      Ciddi.

      266

      “Beni burada bırakıyor, nedenini Tanrı bilir. Hem de terfi edebileceği bir sırada…”

      267

      Burada Prens, Napolyon’a karşı uygulanmak üzere General Winzengerode tarafından hazırlanan planı anlatmak istiyor. Michelson ile Tolstoy, Rus ordusunda görevli komutanlardandı ve Fransız ordusuna değişik yönlerden saldırmakla yükümlüydüler. Yükümlülüklerini de yerine getirdiler. Ama Napolyon’un Austerlitz Zaferi’ne engel olamadılar.

      268

      Malbrough savaşa gider, Tanrı bilir ne vakit döner! Eski bir Fransız şarkısının nakaratı. (e.n.)

      269

      “Tanrı bilir ne vakit döner!”

      270

      “Bu kadar gülünç olmak!”

      271

      “Kontes Apraksin’in de kocası öldü. Bilseniz ne çok ağladı kadıncağız, gözlerinin pınarları kurudu.”

      272

      Avusturya İmparatorluğu’ndaki Saray Askerî Şûrası’na Hofkricgstrat denilmekteydi. Suvorof, Avusturyalılarla aynı safta çarpıştığı için onların kurallarına uygun şekilde hareket ediyordu. Burada, yenilgiyi bu duruma bağlayan Prens Bolkonski, Hofkriegsrat sözcüğünü “Saray Askerî Selam Şûrası” anlamına gelen Hofkriegswurtschnapsrat şekline dönüştürerek Avusturyalılarla alay ediyor. (e.n.)

      273

      “Matmazel Bourienne.”

      274

      “O haydut İmparator’unuzun işte bir hayranı daha!”

      275

      “Biliyorsunuz ki ben Bonapartçı değilim, prensim.”

      276

      “Tanrı bilir ne vakit döner…”

      277

      “Babanız