reis söyleyeceklerimi anlamaz. İşittiğime göre hiç mektep görmemiştir. Mantıkta bir ‘tahlil, terkip’ vardır. Biliyor musunuz?”
Bucaklıların zaten bundan başka bildikleri şey yoktu; bağrıştılar:
“Biliriz.”
“Bir de ‘istidlal, istikra’ vardır. Biliyor musunuz?”
“Biliyoruz.”
Reis aptallaşıyordu. Çünkü o, vaktiyle mantığı inkâr etmiş olan bir nesle mensuptu. Mantık, hep laf, hep boş sözdü.
Cevabına güzel bir zemin hazırlamak için -mutadı veçhile- yanında duran genç bir Robert Kolejliye yavaşça sordu:
“Bu ‘istidlal, istikra’ ne demek?”
“Galiba ‘çıkarmak, sokmak’ olacak.”
Efruz Bey yumruğunu kürsüye vurdu:
“Pekâlâ… İstidlal mebdeden neticeye doğru yürümektir. Bu, riyaziyata mahsustur. Riyazi meselelerde bir mebdeden kalkarız, derece derece neticeye ineriz. Fakat tabii ilimlerde iş değişir. Tabiat sahasında usul ‘istikra’ya istinat eder. ‘İstikra’ neticeden ‘mebde’ye çıkmak demektir. Anlıyor musunuz?”
“Anlıyoruz.”
“Anlıyoruz.”
“Su gibi anlıyoruz.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.