M. Turhan Tan

Hürrem Sultan


Скачать книгу

beraber nikâh gününü tayin etmiş değildi. Yalnız söz veriyor ve ilk fırsatta sözünü yerine getireceğine ant içiyordu. Mahidevran’a karşı kazandığı zaferle sarhoş olan Hürrem, efendisinin bütün gece ibzal ettiği nüvazişlerle, çeşit çeşit iltifatlarla kendinden geçecek hâle geldiği için nikâh meselesi üzerinde ısrar edecek kudreti kaybetmişti. Padişah bu lütfu da kendiliğinden yapıyor ve istenilmeyen şeyi vermeye kalkışıyordu. Fettan kız, şöyle durumda gaflet veya müsamaha göstermenin doğru olmadığını kavradığından yorgunluğunu, ruhi hazlardan doğan sersemliğini gidererek nazlı nazlı sordu:

      “O güzel gün çok uzak mı efem?”

      “Değil, çok uzak değil. Ana olmadan kadın efendi olacaksın. Yalnız biraz bekleyeceksin. Çünkü yapılacak işlerim var.”

      “Beni size unutturacak işler de var demek efem?”

      Sultan Süleyman, kelimelerinin bir kısmını sıcak bir sokulganlıkla kalbine fısıldayan Hürrem’in saçlarını okşayarak anlattı:

      “Seni ben ateş hattında unutmadım, düşündüm. Bundan sonra ateşin içinde olsam unutmam. Fakat halk bizim adımlarımızı sayar, ağzımızdan çıkan her söz teraziye vurularak miskal miskal tartılır. Hele vezir gidileri fırsat bulunca kâhya kesilir, yaptıklarımıza ve yapmak istediklerimize karışmaya kalkışır. Onun için biz, hesaplı davranmaya ve bir kanunu yıkarken yeni bir kanun kurmuş olacağımızı düşünmeye mecburuz.”

      Hürrem, maddi bir varlık olmaktan çıkıp da bir tutam ışık olmak ve efendisinin yüreğine akmak istiyormuş gibi biraz daha sokuldu:

      “Size…” dedi. “Kim karışır? İstemezsen güneş doğmaz, hoşlanmazsan yel esmez.”

      “Öyle değil Hürrem, öyle değil. Bize gün ışığını göstermeyecek, yelin estiğini sezdirmeyecek kuvvetler var. Mesela ocaklı! Onların her biri benim kulumdur, kölemdir. Fakat hepsi bir araya gelince durum değişiyor, kuvvet bizden onlara geçiyor. Ben dilediğim işi yaparım. Hakkımdır. Lakin ocaklının hoşuna gitmeyecek bir iş yaparsam sıkıntıya düşerim. Ben sıkılırsam elbet sen de üzülürsün. Onun için ihtiyatlı davranmak gerek. Ne yaparsam ses çıkarmayacak bir vezir buluncaya kadar sabredeceksin. Öyle bir vezir, ocakları da idare eder.

      “El altında böyle bir köle var mı efendim?”

      “İbrahim var, hasodabaşı. Onu vezir edineceğim, ardından seni nikâhlayacağım. İbrahim, bana candan bağlıdır. Kendisini yoktan var ettiğim gibi varken yok edeceğimi de bilir, her işime göz yumar, her dedikoduya siper olur.”

      “Ona çok güveniniz var efem? Sevginiz de güveniniz kadar çok mu?”

      “Severim külhaniyi Hürrem çünkü akıllıdır, anlayışlı da, okuyup yazması kuvvetlidir. Birkaç dil bilir. İyi keman çalar, güzel şarkı söyler.”

      Hürrem yüzünü ekşitti:

      “Demek, yüreğinizde bu çalgıcıya da yer veriyorsunuz. Hani o yürek bitevi benimdi efem?”

      Sultan Süleyman, bütün hassasiyetiyle sevip de riyasız ve hudutsuz bir samimiyetle okşayıp durduğu kadın tarafından şu soruyla istikbalin büyük bir faciasına temel atıldığını sezemedi, sürekli bir kahkaha kopardı:

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Tâcidar: Taç sahibi, padişah. (e.n.)

      2

      Ağu: Zehir. (e.n.)

      3

      Deragûş: Düşünce. (e.n.)

      4

      Sehhar: Büyüleyici. (e.n.)

      5

      Hatve: Adım. (e.n.)

      6

      Bu beyit, Sirozlu olup Cem Sultan’ın kâtipliğinde ve nişancılığında bulunan, o talihsiz prensle Avrupa’da dolaşan ve bir aralık derviş kıyafetinde İstanbul’a gelmişken tanınarak Galata’da çuvala konulup denize atılan Sadi’nin bir gazelindendir, gazelin bütünü de şudur:

      Eğerçi yeryüzü hurremdir ey dost

      Velî sensiz gönül pür-gamdır ey dost

      Gülü lâle biterse yeryüzünde

      Benim kanlı yaşımdan nemdir ey dost

      Bu dünyayı seninle sevmişim ben

      Benim sensiz bu dünya nemdir ey dost

      Senin sevgin benim canım içinde

      Bilirsin kim kati muhkemdir ey dost

      Perişandır firakında çü Sadi

      Anınçin gözleri pûr-nemdir ey dost.

      Sadi on beşinci asrın kuvvetli şairlerindendir. Veliyeddin oğlunu taklit eder gibi görünürse de üslubunda -hele sadelik ve tabiilik itibariyle- yine bir hususiyet vardır.

      7

      El’emrü fevkaledeb: Emir, edepten üstündür. (e.n.)

      8

      Kurtoğlu o sırada donanma amirali olup Sultan Süleyman’ın tahta çıkar çıkmaz başını kestirttiği Cafer Bey’in yerine bu işe tayin olunmuştu.

      9

      Refref, İslam ananelerine göre Peygamber Muhammet’in göğe çıkışında binmiş olduğu ilahi mahmildir, cennetten gelmiştir.

      10

      Eski Türk donanmasında başamiral gemisine baştarda ve onu takip eden birinci, ikinci, üçüncü amiral gemilerine kapitana, patrona, reale denirdi.

      11

      Fatih Sultan Mehmet’in son saltanat yıllarında yapılan Rodos muhasarasında Antuvan Meligalo adlı bir İtalyan’la Usta Jorj isimli bir Alman, Türklere casusluk etmişlerdi. Meligalo, ayağında çıkan bir yaranın kangren olmasıyla, Usta Jorj da Rodos’ta şövalyeler tarafından başının kesilmesiyle can verip gitmişlerdi.

      12

      Süleyman’ın “bizim kanunname” dediği, o sırada muteber tutulan ve Fatih tarafından tedvin olunan kanundur. Orada köftehor kelimesi şu ibarede görülüyor:

      “Zina