“Yoksa yanında biri mi vardı?”
“Saksı taşıyan iki delikanlı vardı.”
“Peki. Gidip benim adıma teşekkür et. Mektubunu okuduğumu ve düşünceliliğini takdir ettiğimi söyle. Saksıları odama gönder.”
Bu talimatlardan sonra Cuimo ile beraber Sonbahar Tazeliği Stüdyosu’na doğru yoluna devam etti. Oraya vardığında Baochai, Daiyu, Yingchun ve Xichun’ün kendisinden önce geldiklerini gördü. Kızlar onu görünce “İşte biri daha geldi!” diye heyecanla bağrışarak güldüler.
“Birden aklıma geliveren bu fikir pek de fena değilmiş! Bu kadar sevildiğimi bilmiyordum. Bakalım ne olacak diyerek öylesine birkaç davetiye yazmıştım. Sadece bir öneriydi. Herkesin hemen karşılık vereceği hiç aklıma gelmemişti.” dedi Tanchun.
“Keşke daha önce akıl etseydin.” dedi Baoyu. “Böyle bir kulübü çoktan kurmamız gerekirdi.”
“Geç değil!” dedi Daiyu. “Hepiniz bu kadar hevesliyseniz şiir kulübünüzü hemen kurun ama beni bu işe karıştırmayın, lütfen. Ben yokum.”
“Sen yoksan kim olacak?” dedi Yingchun gülerek.
“Tevazu göstermenin sırası değil.” dedi Baoyu. “Bu hepimizin hevesli olduğu ciddi bir iş. Birbirimizi cesaretlendirmeliyiz. Beraber tartışacağımız fikirlere ihtiyacımız var. Haydi, Bao! Önce seni dinliyoruz, belki sonra Kuzen Lin bir şeyler söyler.”
“Bu ne acele?” dedi Baochai. “Henüz herkes gelmedi ki.”
Lafını bitirir bitirmez Li Wan girdi içeri.
“Vay! Ne kadar da şiir severmişiz!” dedi gülerek. “Eğer bir şiir kulübü kuracaksanız başkanı ben olabilir miyim? Bu yılın başında bu fikir benim de aklıma gelmişti ama kendim şiir yazamadığım için teklifin benden gelmesi küstahlık olur diye düşündüm, sesimi çıkarmadım. Şimdi şairane Tanchun kardeşim aynı şeyi düşündüğüne göre ben de elimden geleni yaparım.”
“Eğer bir şiir kulübü kuracaksak, o zaman bu kulübün üyeleri olarak hepimiz eşit durumda ve şair olmalıyız. Artık birbirimize ‘kuzen,’ ‘kardeş’ ya da benzer şekilde hitap etmeyelim.” dedi Daiyu.
“Kesinlikle katılıyorum.” dedi Li Wan. “Kendimize güzel takma adlar bulalım; şiirleri bu adlarla yazar, birbirimize de öyle hitap ederiz. Benim adım Çeltik Çiftçisi olsun. Herhâlde başka hiç kimse istemez.”
“Benimki de Sonbahar Tazeliği Efendisi.” diye bağırdı Tanchun.
“ ‘Efendi’ ifadesinde sahte ve tuhaf bir şey var.” diye karşı çıktı Baoyu. “Etrafında bu kadar pavlonya ve muz ağacı varken neden onları kullanmıyorsun?”
“Peki o zaman.” dedi Tanchun. “Muz ağaçlarımı çok seviyorum, Muzların Altındaki Yabancı olsun.”
Herkes bunu daha orijinal bularak onayladı. Sadece Daiyu gülerek dalga geçti.
“Haydi canım!” dedi. “Tencereye koyup pişirin onu! Şarabımızla av eti iyi gider.”
Diğerleri şaşkın şaşkın bakınca gülerek açıklama yaptı. “Eski bir Taocu hikâyede, bir oduncu öldürdüğü geyiği muz ağacının altına saklar. Bu isim de o geyiği hatırlatıyor. Kuzen Tan kendine bu adı alınca kulüp üyelerine av eti olarak kendisini sunmuş oluyor.”
Herkes gülerken Tanchun araya girdi.
“Pekâlâ Bayan Zekâ! O zaman ‘Muz Düşkünü’ olsun. Ama dur sen! Seninle işim bitmedi.” dedi ve ötekilere dönerek devam etti. “Onun için de harika bir isim buldum. İmparator Shun öldüğünde iki karısı Xiang Nehri kıyısına gidip onu aramış. Efsaneye göre, iki kadın nehir tanrıçasına dönüşmüş ve gözyaşları nehir kıyısında büyüyen bambuların benekleri olmuş. Bu nedenle benekli bambulara onların adı verilmiş. O da Bambu Evi’nde yaşadığına ve sürekli ağladığına göre, bir gün avlusundaki bambular beneklenirse hiç şaşırmam. Bu durumda bence onun için en uygun takma ad ‘Nehir Kraliçesi’ olur.”
Ötekiler alkışlayarak bu adın Daiyu’ye çok uyduğunu onayladılar. Daiyu hiç sesini çıkarmadan başını önüne eğdi.
“Ben de Kuzen Baochai için bir isim buldum.” dedi Li Wan. “Daiyu’nünki gibi kraliyete ait değil ama soylu bir isim.”
“Neymiş?” diye sordu Xichun ve Yingchun.
“Alpinia Hanımefendisi’ne ne dersiniz?”
“Çok yakışır bence.” dedi Tanchun.
“Ya ben?” dedi Baoyu. “Kimse bana bir isim bulmayacak mı?”
“Sen mi!” dedi Baochai. “Senin zaten bir adın var. Boşa Telaşçı! Çünkü her zaman hiçbir şey yapmadan telaş içindesin.”
“Eski adını kullanabilirsin.” dedi Li Wan. “Çiçeklerin Prensi.”
“Gençlik patavatsızlıklarımı hatırlatarak beni utandırman şart mıydı?” dedi Baoyu, gülerek.
“Senin bir sürü takma adın var zaten.” dedi Tanchun. “Neden yeni bir tane istiyorsun? Beğendiğimiz bir tanesini kullanırız.”
“Yok, senin adını ben seçeyim.” dedi Baochai. “Aslında bir tane buldum. Belki biraz sıradan gelebilir ama bence sana çok uyar. Çok şanslı birisin sen; çok güzel bir ortamda, lüks içinde yaşıyorsun, bir sürü boş zamanın var. Üçüne birden sahip olacak kadar şanslı başka birileri olduğunu sanmam. Bu yüzden de ‘Şanslı Aylak’ senin için en uygun isim olur.”
“İltifat ediyorsun! En iyisi herkes benim için hangi adı uygun buluyorsa onu kullansın.” dedi Baoyu gülerek.
“Hayır, olmaz!” dedi Daiyu. “Kızıl Neşe Avlusu’nda yaşadığına göre neden ‘Kızıl Neşe Prensi demiyoruz?”
“Tamam!” dediler diğerleri. “Güzel.”
“Şimdi Kuzen Ying ve Kuzen Xi’ye ne diyeceğiz?” dedi Li Wan.
“İkimiz de şiir konusunda iyi değiliz.” dedi Yingchun. “Takma isim kullanmamızın bir anlamı yok.”
“Öyle bile olsa takma adlarınız olmalı.” dedi Tanchun.
“Yingchun Nergis Adası’nda yaşadığı için adı ‘Nergis Adalı’ olabilir. Xichun de Kokulu Lotus Köşkü’nde yaşadığına göre onun adı da ‘Lotus Sakini’ olsun.” dedi Baochai. “En basit çözüm buymuş gibi görünüyor.”
“Güzel.” dedi Li Wan. “Bu isimler çok yakıştı. Şimdi en büyüğünüz ben olduğuma göre, hepinizin kabul etmesini istediğim bazı şartlar teklif edeceğim. Ne olduğunu duyduğunuzda kabul etmekte zorlanmayacaksınız bence. İlki şu, bu kulübü kuran yedi kişi içinden üçü, yani Kuzen Ying, Kuzen Xi ve ben, şiir konusunda pek iyi olmadığımızdan, bizi şiir yazmaktan muaf tutmanızı ve kulübün memurları olarak görev yapmamıza izin vermenizi öneriyorum.”
“Kuzen Ying ve Kuzen Xi mi!” dedi Tanchun. “Kullanmayacaksanız takma isim bulmanın ne anlamı var peki? Bence bundan sonra bu isimleri kullanmamanın cezası olsun.”
“Her şeyin bir sırası var.” dedi Li Wan. “Önce kulübü bir kuralım da cezaları sonra konuşuruz. Kulüp toplantıları benim dairemde yapılsın çünkü en geniş oda bende. Ben şiir yazamam ama cahil birinin ev sahibiniz olmasına itiraz etmezseniz, sizin etkinizle zamanla ben de daha şairane ve incelikli biri olurum. Diğer bir şartım, beni başkan yapmanız. Bütün resmî işleri kendi başıma yürütemeyeceğim için iki başkan yardımcısı seçmem gerekir. Nergis Adalı ve Lotus Sakini’ni yardımcılarım olarak tayin ediyorum. Birisi temaları ve kafiyeleri belirleyecek, diğeri de