şey gördüğünü söylüyor.”
“Hangi hizmetçi?” diye sordu Xifeng sert bir şekilde. O sırada anılan hizmetçi içeri girdi.
“Bu hortlak saçmalığı da nedir?” diye sordu Xifeng.
“Ben dışarıda, arka taraftaydım, hanımım.” dedi kız. “Mangallara koymak için kömür soruyordum kadınlara, küçük, boş binadan korkunç sesler duydum. Önce fare kovalayan bir kedi olduğunu düşündüm ama sonra sanki biri iç çekiyor gibi bir ses geldi. Çok korkup kaçtım.”
“Aptal şey!” dedi Xifeng. “Benim yanımda kimsenin böyle batıl saçmalıklardan söz etmesini istemiyorum. Kaybol gözümün önünden!”
Hizmetçi hemen kaçıp gitti. Xifeng, Caiming’i çağırtıp günün hesabını çıkarmasını istedi. Bitirdiklerinde saat dokuz olmuştu. Hep beraber bir süre daha oturup sohbet ettikten sonra Xifeng gece nöbeti tutacak hizmetkârları gönderdi, kendisi de yatmaya gitti. Saat on bire doğru, yarı uykulu bir hâlde yatağında uzanırken, birden teninde bir ürperti hissetti ve irkilerek uyandı. Gittikçe büyüyen bir dehşetle tir tir titreyerek yatarken, daha fazla dayanamayıp Pinger ve Qiutong’a seslendi; gelip yanında durmalarını istedi. İkisi de ne durumda olduğunu anlayamadı. Qiutong aslında Xifeng’a düşmandı ama You Erjie’ye eziyet edilmesinde rol aldığından dolayı Jia Lian’in gözünden düşüp, Xifeng tarafına çekilmişti. Onda Pinger’nın sadakati yoktu, sadece göstermelik bir nezaketi vardı. Şimdi hanımının sıkıntılı bir hâlde olduğunu görünce yatağının yanında durup ona çay verdi. Xifeng bir yudum aldı.
“Teşekkür ederim. Sen gidip uyu. Pinger buradayken sorun yok.” dedi.
Ama onu memnun etmeye çok hevesli olan Qiutong karşı çıktı.
“Eğer uyuyamazsan, nöbetleşe yanında oturmamız iyi olur, hanımım.”
Xifeng uykuya dalmıştı bile. Hizmetçiler uzaktan horozun öttüğünü duydular ve Xifeng’ın uyuduğunu görüp şafak sökene kadar kıyafetleriyle uzanıp uyudular. Sonra kalkıp sabah hazırlıklarıyla meşgul olmaya başladılar. Xifeng uyandığında, zihni hâlâ akşamki korkuya takılı durumdaydı. Keyifsiz hâline rağmen ne pahasına olursa olsun işleri sürdürme alışkanlığıyla büyük bir çaba gösterdi. Avluda bir hizmetçinin sesini duyduğunda, düşüncelere dalmış bir şekilde oturuyordu.
“Pinger içeride mi?”
Pinger içeriden seslenince, kız kapının perdesini kaldırıp odaya girdi. Wang Hanım Jia Lian’i çağırmak için göndermişti kızı.
“Yamenden bir haberci acil bir iş için geldi.” dedi kız. “Beyefendi gittiği için hanımefendi Bay Lian’i çağırıyor.”
Xifeng panik içinde nefesini tuttu. Bu acil çağrının nedenini öğrenmek için gelecek bölüme geç lütfen.
89. BÖLÜM
Kahramanımız, ölen hizmetçisinin el işini görünce duygulanarak şiir yazar.
Korkuya kapılan Daiyu açlıktan ölmeye karar verir.
Geçen bölümde Xifeng’ın kendisini kalkmak için nasıl zorladığını ve dairesinde düşüncelere dalarak otururken, birden bir hizmetçinin yeni bir kriz haberiyle geldiğini görmüştük.
“Ne oldu?” diye sordu dehşet içinde.
“Bilmiyorum, hanımım.” dedi hizmetçi. “Beyefendi için Bakanlık’tan bir haberci geldi. İç kapıdaki gençlerden biri hanımefendiye haber verince, hanımefendi de Bay Lian’i çağırmam için beni buraya gönderdi.”
Xifeng, Bakanlık meselesi olduğunu duyunca biraz sakinleşti.
“Hanımefendiye söyle, Bay Lian dün gece iş için dışarıdaydı, henüz eve dönmedi. Öteki konaktan Zhen Bey’i çağırsa daha iyi olur.”
“Tamam, hanımefendi.” dedi hizmetçi ve gitti.
Çok geçmeden Kuzen Zhen, Bakanlık’tan gelen haberciyi karşılamak için Rong Konağı’na geldi. Meselenin ne olduğunu öğrenince, Wang Hanım’a bilgi vermek için içeri girdi.
“Haberci, dün Sarı Nehir Koruma Kurulu Başkanı’nın, Henan’daki su setlerinin yıkıldığını ve birkaç kent ve bölgeyi su bastığını söylüyor. Şehir duvarlarının yeniden yapılması için kaynak tahsis edilmiş. Bu da Bakanlık’taki kıdemli memurların daha fazla idari çalışma yapmalarını gerektiriyormuş. Sör Zheng’ı hemen bilgilendirmek istemişler.” dedi.
Kuzen Zhen bu açıklamayı yaptıktan sonra çıktı. Döner dönmez Jia Zheng’a rapor verildi ve kışın büyük bir kısmında çok çalışması, nerdeyse zamanının çoğunu Bakanlık’ta geçirmesi gerekti.
Baoyu için bu daha az çalışmak demek olsa da babasının kulağına gidebileceği korkusuyla okula gitmeye devam etti ve Daiyu ile fazla zaman geçiremedi.
Onuncu ayın ortalarında bir sabah, Baoyu her zamanki gibi kalkıp okula gitmek üzere hazırlandı. Hava birden soğumuştu, Xiren’in kışlık kıyafetlerle içeri girdiğini gördü.
“Bugün çok soğuk.” dedi Xiren. “İyice sarınman lazım.”
Giymesi için bir kıyafet seçti, bir tanesini de bohçaya koyup küçük hizmetçilerden birine verdi. Kız dışarı çıkıp Mingyan’e teslim etti.
“Bugün çok soğuk olduğundan, Efendi Bao giymek ister diye hazır tutacakmışsın.” dedi kız.
Mingyan bohçayı alıp Baoyu’nün peşinden okula doğru yola çıktı.
Okula vardıklarında Baoyu çalışmaya başladı. Kısa bir süre sonra pencere kâğıdının rüzgârda sallanışıyla dikkati dağıldı.
“Hava bozacağa benziyor.” dedi Dairu, pencereyi açıp bakarken. Kuzeybatıdaki kapkara bir bulut kümesi yavaş yavaş güneydoğuya doğru ilerliyordu. Mingyan sınıfa girdi.
“Hava soğuyor, Efendi Bao. Üzerine kalın bir şey giysen iyi olur.”
Baoyu başını salladı, Mingyan bir pelerin getirdi. Baoyu onu görünce düşünceler içinde kaybolup gitti.
“Neden bunu getirdin?” diye sordu. “Kim verdi?”
Mingyan, bunun Qingwen’in hasta yatağında tamir ettiği tavus kuşu tüyünden pelerin olduğunu hatırladı hemen.
“Hizmetçiler bohçaya koymuşlar, getirmemi istediler.” dedi.
“Tamam, üşümüyorum ben. Şimdi giymek istemiyorum. Tekrar bohçaya koyabilirsin.”
Müdür Bey Baoyu’nün böyle güzel bir kıyafeti yıpratmak istemediğini sandı ve bu tutumluluğu çok takdir etti.
“Lütfen giy, Efendi Bao!” diye yalvardı Mingyan. “Benim hatırım için! Eğer üşütürsen kabahatli ben olurum.”
Baoyu hiç istemeden omuzuna aldı pelerini, tekrar oturup kasvetli bir şekilde kitabına baktı. Müdür Bey tekrar çalışmasına daldığını düşündü ve bu konunun üzerinde fazla durmadı.
O gün, dersler bittikten sonra Baoyu kendisini pek iyi hissetmediğini söyleyerek ertesi gün için izin istedi. Dairu, son dönemlerde öğrencilerini, bu yaşında biraz zaman geçirmek için kendisine eşlik eden dostları gibi görüyordu. Kendi sağlığı da bozuktu ve gayet makul bir hastalık izniyle iş yükünün azalacağına memnuniyet duydu. Ayrıca Sör Zheng’ın çok daha önemli işleri olduğunu, Büyükanne Jia’nın da gözde torununu şımarttığını iyi biliyordu. Başını sallayarak Baoyu’nün ricasını kabul ettiğini bildirdi. Baoyu doğru eve gitti. Annesi ve büyükannesine uğradıktan sonra Bahçe’ye döndü; ikisi de hastalığının