başını önüne eğerek ona bakmadan yürüyüp gitti. Öte yandan Jingui onu büyük bir hevesle izliyor, çok sıcak bir şekilde selamlıyordu. Bu da genç adamı huzursuz etti. Ama bu konuya sonra döneceğiz.
Xue teyze ve Baochai, Jingui’nin birdenbire ne kadar sessizleştiğini ve herkese karşı çok sevimli davrandığını fark ettiler. Bu değişim büyük bir sürpriz oldu ama hiçbir şey Xue teyzeyi bu kadar memnun edemezdi. Kendi kendisine mantık yürüttü.
“Pan evlendiği gün şanssız bir yıldıza rastladı herhâlde, sonraki bütün talihsizliklerinin nedeni bu olmalı. Neyse ki maddi kaynaklarımız ve Jiaların çabaları sayesinde bu davada felaketi engellemeyi başardık; belki de Jingui’nin bu ani değişimi, Pan’in yıldızının iyiye döndüğünün bir işareti olabilir…”
Bunun bir mucize olduğunu düşünerek, bir gün yemekten sonra Tonggui’nin koluna girip Jingui’yi ziyarete gitti. Dairesinin önündeki avluya girdiklerinde, bir erkekle konuştuğunu duydu.
Tonggui akıllıca davranıp, “Hanımefendi, Bayan Xue sizi görmeye geldi!” diye seslendi.
O sırada kapıya kadar gelmişlerdi. Onlar yaklaşırlarken, Jingui’nin konuştuğu erkeğin kapının arkasına kaçtığını gördüler. Xue teyze dehşet içinde irkildi.
“Lütfen gelip otur, anne.” dedi Jingui. “Yabancı değil, benim üvey kardeşim Xia San. Köyden geldi, pek kalabalığa alışkın değil. İlk defa geliyor buraya, kimseyle tanışmıyor. Saygılarını sunmak için size de uğrayacaktı.”
“Kardeşinse tanışmak isterim.” dedi Xue teyze.
Jingui kardeşini saklandığı yerden çağırdı. Genç adam eğilerek selam verip saygılarını sundu. Xue teyze de kibarca karşılık verip oturdu.
“Ne kadar zamandır başkenttesiniz?” diye sordu sohbet olsun diye.
“İki ay önce aileye katıldım. Annemin ev işleriyle ilgilenecek birisine ihtiyacı vardı. Şehre önceki gün, buraya da bugün, yeni kardeşimle tanışmaya geldim.”
Xue teyze biraz kaba saba bir genç olduğunu anladı, çok uzun kalmak istemedi.
“Ben de gideyim artık. Siz kalkmayın.” dedi. Sonra Jingui’ye dönüp, “Kardeşin ilk kez geldiğine göre, yemeğe kalsın.” dedi.
“Tamam, anne.”
Xue teyze ayrıldı.
O odadan çıkınca, Jingui, Xia San’a döndü.
“Otursana. Efendi Ke herhangi bir şüphe duymasın diye bağlantımızı açığa çıkardım. Kentten benim için almanı istediğim bazı şeyler var. Kimse bilsin istemiyorum.” dedi.
“Tabii ki kardeşim. Bana bırak. Sen para ver, her istediğini getireceğimden emin olabilirsin.”
“Dur bakalım! Dalavere çevirmemeye dikkat et, yoksa almam.”
Biraz daha bu şekilde şakalaştıktan sonra Jingui Xia San ile yemek yedi, delikanlıya siparişleriyle beraber bazı talimatlar verdi ve Xia San gitti. O günden sonra sık sık Jingui’nin evine gelmeye başladı. Yaşlı kapı görevlisi, Bayan Pan’in kardeşi olduğunu bildiğinden, resmî anonsa gerek duymadan onu içeri alıyordu. Bu ziyaretler daha sonra bazı sıkıntılara neden oldu ama şimdi bu konuya girmiyoruz.
Bir gün Xue Pan’den bir mektup geldi. Xue teyze açtı ve okuması için Baochai’i çağırdı. Şöyle diyordu mektupta:
Sevgili anne,
Hapishanede bana iyi davranıyorlar, için rahat olsun. Ama dün bir yamen memurundan kötü bir haber aldım, valilik mahkemesi savunmamızı kabul ettiği hâlde -sanırım rüşvet verdiniz- davam bölge mahkemesine gidince, bölge yöneticisi reddetti. Buradaki yamen sekreteri çok yardımcı oldu ve hemen bir af dilekçesi yazdı. Ama bölge yöneticisi, resmî bir beyanatla, yerel mandarini görevini kötüye kullanmakla suçlamış. Bölge mahkemesine çıkmamı istiyor. Eğer bunu yaparsam, yine başım derde girecek. Şimdiye dek bölge yöneticisine kadar çıkmamıştık. Mektubum sana ulaşır ulaşmaz bunu yapalım. Kuzen Ke’yı hemen buraya gönder. Herhangi bir gecikme, benim gözetim altında bölge mahkemesine gönderilmeme neden olacak. Hiçbir masraftan kaçınmayın! Çok acil bir konu!
Xue teyze ağlamaya başladı. Baochai ve Xue Ke, onu yatıştırmak için ellerinden geleni yaptılar, aynı zamanda da çabuk harekete geçmek gerektiği konusunda bastırdılar. Kadın bir kere daha yeğeninden ayrılmak zorunda kaldı. Çantalar hazırlandı, gümüş para tartıldı; Xue Ke o akşam aile dükkânındaki yardımcılardan biriyle yola çıkmaya hazırlandı. Çok telaşlı bir akşamdı, Baochai geç saatlere kadar ayaktaydı; hizmetçilerin hiçbir şeyi gözden kaçırmadıklarından emin olmak istiyordu. Hem sinirsel gerginlik hem de fiziki yorgunluk hassas bünyeli ve narin yetiştirilmiş bir kız için biraz fazlaydı. Ertesi sabah Baochai’in ateşi çıktı, ne su içebildi ne de ilaç. Yinger derhâl annesine haber verdi. Xue teyze hemen geldi. Baochai’in konuşamayacak hâlde, yüzü kıpkırmızı ve vücudunun ateş içinde olduğunu görünce panik içinde ağlamaya başladı. Baoqin onu sakinleştirmeye ve desteklemeye çalışırken, Xiangling Baochai’in görüntüsünden o kadar etkilendi ki yatağının kenarında durup ağlayarak ona seslendi. Baochai’in ne konuşmaya ne de elini kıpırdatmaya hâli vardı. Gözleri kupkuru, burnu tıkalıydı. Doktor çağırdılar, yazdığı reçete onu biraz kendine getirdi ve bu kriz de atlatılmış gibi görününce aile rahat bir nefes aldı. Haberler Rong ve Ning Konaklarına da ulaşmıştı. Xifeng bir hizmetçisiyle On Aromalı Canlandırıcı Haplar’ından birini gönderdi, bir başka hizmetçi de Wang Hanım’ın en kıymetli haplarından birini getirdi. Büyükanne Jia, Xing Hanım, Wang Hanım ve You Shi de dâhil her iki konağın diğer hanımları, nasıl olduğunu öğrenmek için hizmetçilerini gönderdiler ama hepsi hastalığının Baoyu’den gizlenmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Yedi sekiz gün boyunca çeşitli tedaviler uyguladılar ama pek bir ilerleme olmadı. Sonra Baochai kendi Soğuk Aroma Hapları’nı hatırladı ve bunlardan üç tane alınca iyileşmeye başladı. Baoyu’nün haberi olduğunda çoktan iyileşmişti, bu yüzden Baoyu ziyaretine gitmedi.
Xue Ke’dan bir mektup geldi ama Xue teyze, üzülmesin diye Baochai’e göstermedi. Kendisi okudu ve hemen Wang Hanım’dan yardım istemeye, aynı zamanda Baochai’in durumunu bildirmeye gitti. Xue teyze yattıktan sonra Wang Hanım kocasına ricasını iletti.
“Yüksek sınıftan memurlara tek kelime bile yeterli olur ama bölge yetkilileri için maddi teşvik gerekir.” dedi Jia Zheng. “Elimizi cebimize atmak zorundayız.”
Wang Hanım, Baochai’den söz açtı.
“Zavallı çocukcağız zor zamanlardan geçiyor! Ona karşı kendimi sorumlu hissediyorum. Bizim aileden sayılır. Baoyu ile ne kadar çabuk evlendirirsek o kadar iyi olur! Olanlar onun sağlığını mahvediyor.” dedi.
“Aynı fikirdeyim.” dedi Jia Zheng. “Ama şu sıralar ailesi büyük bir hengâme içinde. Üstelik kışın ortasındayız. Yeni yıl da geliyor. Kutlamalarımızı bir düzene koymamız lazım. Şöyle bir program yapmayı teklif ediyorum: Bu kış nişanı yapalım; baharda karşılıklı hediyelerini verirler; annemin yaş gününden sonraki bir gün için düğüne karar verilir. Ablana böyle söyleyebilirsin.”
“Tamam.” dedi Wang Hanım.
Ertesi gün Xue teyzeye anlatınca, kadın bu teklifi uygun buldu. Öğle yemeğinden sonra ikisi beraber Büyükanne Jia’ya gittiler.
“Yeni mi geldin sen, canım?” diye sordu Büyükanne Jia, karşılıklı selamlamalar ve hatır sormalardan sonra.
“Hayır, dünden beri buradayım.” dedi Xue teyze. “Ama çok geç olmuştu, size saygılarımı sunmaya gelemedim.”
Wang