girdikleri delikten geçebilecek kadar zayıf olup olmadığını anlamak için sık sık gidiyor, deliğe bakıp geliyormuş.
“Arkadaşım tilki.” demiş kurt. “Neden bu kadar huzursuzsun ve neden böyle sebepsiz koşup duruyorsun, lütfen söyle bana.”
“Olur da biri gelirse diye, dışarıyı gözetliyorum.” cevabını vermiş kurnaz tilki. Ardından tilki, kurda: “Gel artık, yeterince yedin.” demiş. Kurt ise: “Hiçbir yere gitmiyorum. Burayı boşaltmadan gitmek aptallık olur!” diye cevap vermiş.
Bu arada tilkinin koşuşturduğunu duyan çiftçi, ne olup bittiğini görmek için kilere gelmiş. Tilki, adamı görür görmez bir hoplayışta delikten kaçarak ormana doğru gitmiş. Kurt, tilkinin peşinden gitmeye çalıştıysa da açgözlülüğünden o kadar şişmiş ki deliğe sıkışıp kalmış. Kasap da sopasıyla onu, oracıkta öldürmüş. Tilki güvenli bir şekilde ormana ilerlerken açgözlü, yaşlı kurttan kurtulmanın sevincini yaşıyormuş.
Kurt ve Adam
Tilkinin biri, bir gün kurtla insanlar hakkında konuşuyormuş. “Hiçbir hayvan…” demiş. “İnsana karşı koyamaz. Onlara karşı durmak için kurnaz olmak gerek.”
Kurt ise: “Ola ki bir insan görürsem hemen ona saldırırım.” demiş. Tilki de böyle bir durumda ona yardım edeceğini söylemiş. “Yarın erkenden bana gel, sana nasıl olduğunu göstereceğim!” diye ilave etmiş tilki.
Tilki, erken uyanan kurdu ormanda her gün bir avcının geçtiği yola götürmüş. İlk önce eski, yaşlı bir asker gelmiş. “Bu bir insan mı?” diye sormuş kurt. “Hayır.” diye cevaplamış tilki. “Bir insandı.”
Sonra okul yolunda küçük bir erkek çocuğu belirmiş. Kurt yine: “Bu bir insan mı?” diye sormuş. “Hayır, insan olacak.” diye cevap vermiş tilki.
Sonunda sırtında silahı ve yanında av bıçağı ile bir avcı görünmüş. Tilki, kurda: “Bak! Bir insan geliyor. Ona saldırabilirsin ancak ben deliğime kaçacağım!” demiş.
Kurt, kendisini görünce: “Hay aksi! Tüfeğimde mermi yok!” diyen adama hiç düşünmeden saldırmış. Avcı, silahını kurdun yüzüne ateşlemiş. Kurt yüzünü ekşitmiş fakat öyle kolay kolay korkmamış ve tekrar saldırmış. Sonra avcı ona ikinci kez ateş etmiş. Yara almayan kurt, avcıya yeniden saldırmış. Adam, parlak avcı bıçağını çıkarmış ve kurda koca bir kesik atmış. Kurt, kanlar içinde tilkiye koşmuş.
“Peki, kurt kardeş.” demiş tilki. “İnsanla anlaşabildiniz mi?”
“Ne yazık ki!” demiş kurt. “İnsanın böylesine güçlü olabileceğini hiç düşünmemiştim. İlk önce omuzundan bir sopa çıkardı ve üfledi, korkunç şekilde gıdıklayan bir şey yüzüme çarptı, sonra tekrar ona üflediğinde tıpkı bir dolu gibi gözlerime ve burnuma geldi. Sonra vücudundan parlak bir kaburga çıkardı ve beni ölüden beter hâle getirinceye kadar bana salladı.”
“İşte görüyorsun.” demiş tilki. “Ne çok böbürleniyordun. Bak, sonunda baltayı yanlış taşa vurdun!”
Kurt Gossip ve Tilki
Dişi kurt, bir yavru doğurmuş ve tilkiden vaftiz babası olmasını istemiş. “Ne de olsa yakın akrabalarımızdan biri.” demiş. “Algısı iyi ve pek de yetenekli, küçük oğluma ders verebilir ve büyüdüğünde ona yardım edebilir.”
Tilki de oldukça dürüst davranmış ve demiş ki: “Değerli Bayan Gossip, bana bahşettiğiniz bu onurdan dolayı teşekkür ederim; ben de öyle şeyler yapacağım ki karşılığını alacaksınız.”
Tilki, törenden sonra: “Sevgili Bayan Gossip, çocuğa bakmak bizim görevimiz; onu güçlü kılacak, iyi şeyler yemesini sağlamalıyız. Gidip lezzetli bir parça et alıp getirebileceğimiz bir ağıl biliyorum.” demiş. Kurt memnun olmuş ve tilkiyle çiftliğe doğru yola koyulmuş. Tilki uzaktan ağılı göstermiş ve: “Sen görünmeden oraya sürünerek girebilirsin, bu arada ben de bir tavuk kapıp kapamayacağımı görmek için diğer tarafa bakacağım.” demiş ancak söylediğini yapmak yerine, ormanın girişinde oturup dinlenmiş.
Dişi kurt ağıla doğru sürünmüş. Orada, yerde yatan köpek öyle bir gürültü koparmış ki çiftçiler koşarak gelmişler ve Kurt Gossip’i yakalayıp güçlü, yakıcı bir karışımı tepesinden dökmüşler. Sonunda kurt, zar zor kaçmış.
Tilki yakınıyormuş gibi davranarak orada uzanıyormuş ve demiş ki: “Ah Sevgili Bayan Gossip! Ne kadar da hastalandım, çiftçiler bana saldırdı ve tüm bacaklarım kırıldı; olduğum yerde kalıp, çürüyüp gitmemi istemiyorsan beni alıp götürmelisin.”
Kendisi güç bela yürüyen dişi kurt, tilki için endişelendiğinden onu sırtına alıp yavaş yavaş da olsa sağ salim eve taşımış. Sonra tilki, kurda: “Elveda Bayan Gossip, dilerim yanıkların acımıyordur.” diye alaycı bir şekilde gülerek koşa koşa uzaklaşmış.
Kırmızı Başlıklı Kız
Bir zamanlar herkes tarafından çok sevilen, tatlı mı tatlı, küçük bir kız varmış. Annesi, kızına kırmızı kadifeden bir başlık dikince kız, başka bir şey giymez olmuş; bu yüzden de insanlar ona Kırmızı Başlıklı Kız demişler.
Bir gün annesi ona: “Gel Kırmızı Başlıklı Kız, bu kekleri ve şurup şişesini büyükannene götür; zayıf düşmüş ve hasta. Bunlar ona iyi gelecek. Acele et ve iyice sıcak bastırmadan yola koyul, sakın koşma yoksa düşüp şurup şişesini kırarsın ve büyükannene içebileceği bir şurup kalmaz. Odasına girince ‘günaydın’ demeyi unutma.” demiş.
“Sen merak etme anneciğim.” demiş Kırmızı Başlıklı Kız ve yola koyulmuş. Büyükannesi ormanda, köyden yarım saatlik bir yürüme mesafesi uzaklıkta yaşıyormuş. Kırmızı Başlıklı Kız, ormana varınca kurtla karşılaşmış fakat kurdun ne kadar kötü bir hayvan olduğunu bilmediği için korkmamış.
Kurt: “İyi günler, Kırmızı Başlıklı Kız.” demiş.
“Çok teşekkürler, kurt.” diye cevaplamış Kırmızı Başlıklı Kız.
“Bu kadar erken saatte nereye gidiyorsun Kırmızı Başlıklı Kız?”
“Büyükanneme.”
“Önlüğünün altında ne taşıyorsun?”
“Kek ve şurup; büyükannem çok bitkin ve hasta. Bunlar ona iyi gelecek, onu güçlendirecek.”
“Büyükannen nerede yaşıyor Kırmızı Başlıklı Kız?”
“Buraya on beş dakikalık yürüme mesafesinde; evi, üç meşe ağacının altında. Fındık ağacı çalılıklarından, orayı biliyor olabilirsin.” demiş Kırmızı Başlıklı Kız.
Kurt kendi kendine düşünmüş: “Bu saf küçük kız, lezzetli bir lokma olabilir; mutlaka tadı da yaşlı olandan daha iyidir; bir şekilde ikisini de kandırıp yemenin bir yolunu bulmalıyım.”
Kurt, bir süre Kırmızı Başlıklı Kız’a eşlik ettikten sonra demiş ki: “Kırmızı Başlıklı Kız! Etrafındaki şu güzel çiçeklere bir bak, kuşların şarkısını dinlediğini hiç sanmıyorum, okula doğru yürüyormuş gibi yanlarından geçip gidiyorsun. Oysa bunlar, bu ormanın enfes sesleridir.”
Kırmızı Başlıklı Kız etrafına bir bakınca ağaçların üzerinden oraya buraya vuran güneş ışınlarını ve her yerde açan muhteşem çiçekleri görmüş, kendi kendine: “Küçük bir çiçek demetini büyükanneme götürsem çok memnun olur. Hem zaten şu an çok erken,