Amy Blankenship

Kalbe Meydan Okuma


Скачать книгу

kaynamaya başladığını hissedecek kadar öfkelenmişti. Ne yapacağını görmek için bekledi ve açtığı mesafeyi kapatarak daha yakınına gelip durduğunda sakinleşti. Kendisinden korkmasını istemiyordu.

      “Kyoko,” sesi kararlı ve sertti, “sana asla zarar vermeyeceğimi biliyorsun.” Ellerini yanlarında yumruk yaptı. “Bunu bildiğini biliyorum,” sesinde soru tonu vardı.

      Kyoko sesindeki ifadeyi duyunca alt dudağını ısırdı. Evet, ona kasten zarar vermeyeceğini biliyordu… ama aynı zamanda Hyakuhei’nin kanına, öfkeli olduğunda son derece tehlikeli bir hale gelmesini sağlayacak bir şey yaptığını biliyordu. Düzenli bir şekilde nefes alarak ona doğru yavaşça yürümeye başladı. “Nerelerdeydin”

      Toya sesindeki endişeyi duyabiliyordu ve buna hayret ederek gözleri büyüdü. Onun için endişelenmiş miydi? Yaptığı şeyden sonra kendisinden sadece nefret edeceğini sanıyordu. Bunu düşünerek kendi kendisininmidesini bulandırdı.

      “Shinbe… nasıl?” adını anarken dişlerini gıcırdattı.

      Kyoko kaşlarını çattı, “yaşayacak. Ama geri dönecek kadar iyileşmesi zaman alacak. Ona ne olduğunu sorma fırsatım bile olmadı, neden sen söylemiyorsun? Bunu neden… yaptın?” Sesi bir an için kısıldı sonra fısıldadı, “Suki ve diğerleri öldüğünü düşündü.” Sesi şimdi suçlayıcı bir hal alarak birkaç ton yükselmişti, “onlara en azından nerede olduğunu söyleyebilirdin.”

      Adamın bakışlarından kaçınarak arkasındaki heykele baktı. Gözlerine bakmak şu an için kaldıramayacağı bir şeydi.

      Toya aynı anda hem sıcak hem de soğuk hissetti. Tek başına bu his rahatsız ediciydi. Tek düşünebildiği onun kendisinden nefret edeceğiydi ve başa çıkamayacağı yegane şey bu idi. Ayrıca onun kendi zamanında Shinbe ile yalnız kalacağı düşüncesi de hazmedilebilir gibi değildi. Özellikle de kardeşinin söylediği şeylerden sonra. Bu kızı tehdit etmekle aynı şeydi.

      Kyoko, şimdi düşüncelerle kararan altın rengi gözlerinde değişen duyguları izledi. Ödünü koparmaya başlayan bir biçimde son derece sakindi. Yanından geçip heykele gider gibi birkaç adım attı, ama adam önünü kesip sinirini daha da bozdu.

      “Bak, eğer bir şey söylemeyeceksen kardeşin Shinbe’ye verdiğin zararı kontrol etmek için geri gidiyorum,” diye bağırdı.

      Toya buna dayanamazdı. Göz açıp kapayana kadar onu kollarının arasına almış, tüm içgüdüleri zamanın kalbinden geçmesine izin vermemesini… güvenilmez koruyucuya gitmemesini söylüyordu.

      “Kyoko, bekle,” sesi hala biarz sertti ve kollarında katılaştığını hissederek bunu yumuşatmayı denedi. “Kyoko, neden kavga ettiğimizi bilmiyorsun. Neler söylediğini bilmiyorsun. Ona güvenemezsin. Ben ona güvenmiyorum. O değişti ve bu hiç holuma gitmiyor.”

      Kyoko, kendisini saran kolların sıkılaştığını hissetti ve ciddi olduğunu biliyordu. Toya ona hiç yalan söylememişti… ama bu hiç mantıklı değildi. Gözlerini görmek için kollarında geriye yaslanmayı denedi. “Ne demek istiyorsun? O her zamanki gibi.”

      Toya gırtlağından gelen bir sesle hafifçe homurdandı, “hayır Kyoko, bunu senden sakladı. Onda bir şey var ve ne olduğunu bilmiyorum ama bunu hissedebiliyorum. Bir şey saklıyor.” Toya sözlerini anlayıp, onu dövdüğü için bahane ürettiğini düşünmeyeceğini umdu.

      Kyoko kaşlarını çattı. Shinbe ile ilgili bazı ufak tefek şeylere dikkat etmişti. Ama ona göre bu değişiklikler kötü değildi, fakat Toya’nın çok iyi içgüdülere sahip olduğunu bildiğinden bunu tamamen reddetmeyecekti. Emin olmak için içini çekerek, “bunu yalnızca öpücük yüzünden söylemiyorsun değil mi?” diye sordu. Toya’nın, dayalı olduğu göğsünün titrediğini hissetti.

      “Şu öpücük,” Toya homurdandı ve eliyle çenesini kavrayarak yüzünü kendisine doğru kaldırmak için uzandı. Onu yiyip bitiren bir soru vardı. “Kyoko, seni kurtardığımda beni öpmedin de onu neden öptün? Anlamıyorum.” Bakışları bükülen dudaklarına indi ve reddedemeden önce dudaklarını onunkilere yapıştırıp ipeksi dudaklarını ilk defa hissetti.

      Duygularına karşı yapılan bu ani saldırı karşısında soluğu kesilirken Toya tepkisini ölçmek için öpüşünü derinleştirdi. Kalp atışlarının hızlandığını duyabiliyor ve aynı zamanda vücut ısısının arttığını hissediyordu.

      Kyoko her zaman istediği öpücüğü alıyordu ama zihninin gerisinde bunun yanlış bir nedenle olduğunu düşünmekten kendisini alıkoyamıyordu. Onu, Shinbe de öptüğü için mi öpüyordu? ‘Hayır, bu doğru değildi.’ Havasız kalmak dışında başka nedenlerle de adamın göğsünü itti.

      “Bekle Toya,” soluğu kesildi. “Dur, düşünemiyorum.”

      Toya, onu bırakmadan kollarını gevşeterek, bu iyi bir şey Kyoko” dedi. Öpücükle birlikte bir şey hissetmişti ve kızın da hissettiğini bilmesi kendisine iyi gelmişti. Belki de onu Shinbe’ye karşı kaybetmezdi. Shinbe’nin başına kaktığı tehdidi hatırladı.

      “Shinbe’ye tamamen güvenemezsin. Burada benimle kalıp şimdilik ailenin onunla ilgilenmesine izin vermeni tercih ederim,” derken gözleri sessiz bir yalvarışla onunkileri buldu.

      Kyoko kaşlarını çattı, “hayır geri dönmeliyim. Ben size onun iyileşeceğini haber vermek için buraya gelmeden yalnızca birkaç dakika önce uyanmıştı.” İçinden suçluluk duygusu geçti, “ayrıca kavga etmeniz benim hatammış gibi hissediyorum, bu yüzden iyileşene kadar ona ben bakacağım, sonra onu geri getireceğim.” Gözleri kısıldı, “ve eğer tılsımın geri kalanını bulacaksak iyi geçinmemiz lazım.”

      Göğsünü bir parmağıyla itip nihayet bir adım gerileyerek kollarından çıktı. “Bu artık kavga yok demek. Anlıyor musun? Neredeyse onu öldürüyordun.” Gözleri, gerçeği görmek için onunkileri aradı.

      Toya gergin bir şekilde, “o zaman ben de seninle geleceğim,” diyerek ellerini göğsünde kavuşturup uzun boyuyla dikildi. “Shinbe’den suçluluk kokusu geliyor ve sebebini bilmiyorum.” Yeni uyandığı göz önünde bulundurulursa henüz onunla baş başa zaman geçirmediği için içten içe memnundu. “Ona, seninle yalnız kalacak kadar güvenmiyorum.”

      Kyoko gözlerini kırpıştırdı, “şu anda hiçbir şekilde Shinbe’ye yaklaşamazsın. Hala çok canı yanıyor ve buna neden olan sensin.” Kabalaşmaya çalışmıyordu… yalnızca onları şimdilik ayrı tutmak istiyordu. “Seninle br anlaşma yapacağım. Eğer bana gruba geri döneceğine söz verirsen yarın geri gelip herkese güncel bilgileri aktaracağım.”

      Gözlerinde beliren inadı görüp bir an için yere baktı ve ağır bir şekilde fısıldadı, “hala bir grubuz… değil mi? Hala tılsımı Hyakuhei’den önce bulmamız gerekiyor.”

      Toya’nın gözleri tehlikeli bir şekilde parladı. “Eğer bir şey yapar da orada olmazsam… seni koruyamam ve,” sesi birkaç ton yükseldi, “senin koruyucun benim o değil!”

      Kyoko sözleri karşısında kafasını kaldırdı. Toya kalbinin görünmesine çok sık izin vermezdi ama kalkanının düştüğü anlarda bunu çok açıkça görebiliyordu.

      Onu sakinleştirmeye çalışarak gülümsedi, “bak, Shinbe herhangi bir şey yapmayı denemek için çok zayıf, bu yüzden endişelenme. Yarın döneceğim.” Zamanın kalbine doğru birkaç adım attı ve kendisini durdurmak için kıpırdadığını gördü.

      “Toya!” diye bağırarak elini kaldırdı ve Toya’ya bir uysallaştırma büyüsü yaptı.