Lara E. Fielding

Yetişkin Olmak


Скачать книгу

olur. Birçok klasik araştırmada gösterildiği üzere, bize bir durumun gerçek olmadığı söylense bile, duygusal tepkilerimiz kontrolü ele geçirebilir ve unuturuz! Artık ne mantık kalır ne akıl yürütme.

      Belli bir andaki duygusal halimiz, renkli camlı gözlükler takmaya benzer. Nasıl ki mavi lensler yeşil ve kırmızıyı görmeyi zorlaştırır, mor gibi benzer renkleri öne çıkarır, biz de üzgün, öfkeli ya da kaygılı olduğumuzda olumsuzluk eğilimi denen şeyi gösteririz. Belli bir biçimde hissederiz, sanki çevremize de bu biçimde hissetmemize neden olacak bir gerekçe bulmak için bakarız. Öyle tahmin ediyorum ki bunu deneyimlerinizden biliyorsunuz. X, Y ya da Z’nin olduğundan, olacağından ya da olmayacağından kesinlikle, tümüyle emin olduğunuz bir zaman olmadı mı? O zamanı hatırladınız mı? Sonra yanıldınız hani? Evet, güçlü duygularımız ya da inançlarımız olduğunda zihnimiz bizi böyle aldatabilir işte.

EYLEMLER: EN GÜÇLÜ MÜTTEFIKINIZ

      Bir davranış psikoloğu olarak eylemlerimizin zihin sağlığımızı etkileme gücü karşısında gerçekten de dudaklarım uçukluyor. Çünkü eylemlerimiz (ayaklarımız, ellerimiz ve sesimizle yaptığımız şeyler) gerçekten kontrol ettiğimiz yegâne şeyler. Hiçbir betimlemeye gerek yok. (Güçlenme ve bağımsızlık hissinin artması, duygularımızın buyruğundan kurtulmamız yan etkiler arasında sayılabilir.) Yüz ifadesi ve bedenin duruşundaki küçük değişikliklerden tutun gündelik sağlık alışkanlıklarımıza ve büyük resimle ilgili tercihlerimize varıncaya dek her şey zihin sağlığımız üstünde güçlü, hatta biyolojik etkiler yaratabilir.

      Bu etkiyi görmezden gelmek kolaydır, çünkü yaptığımız her eylem hayatımızın sahilindeki bir çakıl taşına benzer. Bazen bir tercihin mutluluk manzaramıza katkısını açıkça görebiliriz. Ama istediğimiz ya da istemediğimiz hayat sahilini kuran şey, daha da sıklıkla, zaman içindeki birçok küçük eylemin birikimidir.

      ARA Küçük eylemlerin ruh halinizi nasıl etkileyebileceğini hissetmek için bu deneyi yapın. Şimdi bedeniniz ve yüz ifadenizle üzüntüyü canlandırın: Biraz kamburlaşın, dudaklarınızı bükün, belki biraz da kaşlarınızı çatın. Zihninizde nasıl hissettiğinizin fotoğrafını çekin. Şimdi duruşunuzu değiştirin, düzgünce dik durun, omuzlarınızı indirip arkaya atın, gözlerinizi biraz açın ve yavaşça, hafifçe (zorlamadan) dudaklarınızın kenarlarını kaldırın. Zihninizde nasıl hissettiğinizin bir fotoğrafını çekin.

      Araştırmacıların ne bulduğunu muhtemelen fark ettiniz (Draft ve Pressman 2012): Eylemlerimiz, duruşumuz ve yüz ifademizdeki küçük değişiklikler mutluluğumuzun sahiline bir çakıl taşı ekleyebilir. Bu, eylemlerinizin ruh haliniz üstünde gösterebileceği muhteşem etkinin küçük bir örneğidir sadece. Bu güçlü, iki yönlü duygu-eylem etkileşimi nedeniyle eylemleriniz en güçlü aracınız olacak. Başka bir deyişle nasıl ki duygular bazı davranışların itici gücüyse, bazı davranışlar da bazı duyguların itici gücüdür.

ARACIN KONTROLÜNÜ ALMAK

      Ama işler çetrefilleşir, çünkü duygularımızın dalgası epeyce güçlü olabilir, biz de gerçekten kontrolden çıkmış gibi hissedebiliriz! Duygularınız bu mesajı verdiğinden, duygularınızın size yapmanızı söylediğinden farklı bir şey yapmak doğru gelmeyecektir. O duyguya denk düşmeyen bir eylemde bulunmak sahteymiş, yapmacıkmış gibi gelecektir.

      Bu nedenle beceri sahibi olmanın en zor yönü ve beni görmeye gelen insanlara söylediğim ilk şey şudur:

      Duygular güçlü olduğunda, becerilerinizi gerçekten, ama gerçekten kullanmanız gerektiğinde, bunu hiç mi hiç yapmak istemeyeceksiniz!

      Davranış değişikliğinin zor olabilmesinin başka bir nedeni de zihninizin de sizi kışkırtmak için devreye girmesidir: Sorun yok. Bir seferden bir şey olmaz. Tekrar tekrar ortaya çıkan iki düşünce vardır: “(Otopilotun önüne geçmek için) bu kadar çaba sarf etmemem gerekirdi!” Ve bir de “Çok zor!” Evet, sizi anlıyorum. Bu kitapta öğrendiğiniz beceriler gayet basit olsalar da iyi pratik yapmış bir otopilotun önüne geçmek zor olabilir. Bu nedenle yeni bir beceri öğrenirken hep olduğu gibi, epeyce pratik yapmanız ve bağlılık göstermeniz gerekecek.

UYGULAMA SÖZÜ VERMEK

      Uyguladığımız şey haline geliriz. Günün sonunda, olacağınız yetişkin, bu hayat sırasında yaptığınız bütün büyük ve küçük eylemlerin toplamından ibaret olacak. Bu nedenle, bunu söylediğim için üzgünüm ama düşündüğünüz bütün o yaratıcı dâhiyane eylemlerle, hissettiğiniz derin duygularla, hatta gözlemci olan kendinizle bile hatırlanmayacaksınız. Bu ömür süresince ortaya koyduğunuz ifadeyi eylemlerinizle sergileyeceksiniz.

      Doğruymuş gibi gelen şeyi yapmakla yetişkinliğin ötesinde izinizi bırakmaya yarayan şeyi yapmak arasındaki bu ikilemde uzlaşma sağlarken, aradığınız değişikliğin sizin için neden önemli olduğunu bilmek önemlidir. Bundan sonraki sayfaları okurken – ararken, öğrenirken ve büyürken– bağlılığınız zaman zaman gevşeyebilir. Bu normaldir. Böyle olduğunda iş motora yeniden bağlanmakta yatar: Neden önemli bulduğunuzu hatırlayın! Kendinize biraz zaman ayırıp bağlılığınızı canlandırmak için aşağıdaki sorulara verdiğiniz cevapları günlüğünüze yazın. Karamsar hissetmeye başlarsanız ya da bağlılıktan kaçındığınızı hissederseniz, o sayfaya geri dönün ve kendi kendinize bu çalışmanın neden (benim için, ebeveynleriniz için ya da başka biri için değil) sizin için olduğunu hatırlatın.

      ARA Bu kitap sihirli olsaydı hangi değişiklikleri yapmanıza yardımcı olmasını isterdiniz? Bu değişikliklere erişmenizin önündeki en büyük engel sizce nedir? Sizin için bu engelleri aşmak ve yapabileceğiniz değişiklikleri yapmak neden önemli? On yıl içinde en iyi dostlarınız, eşiniz ya da meslektaşlarınızın cesaretiniz ve bağlılığınız hakkında neler söylemesini isterdiniz?

      ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

      Yolcular: Direksiyona Geçenler ve Zorbalar

      Hayat zordur. Bu büyük bir hakikattir, en büyük hakikatlerden biridir. Büyük bir hakikattir, çünkü ancak bu hakikati gerçekten gördüğümüzde onu aşabiliriz.

– M. SCOTT PECK, AZ SEÇILEN YOL

      “Bana saygısızlık ediyorsun!” diye ileri sürdü Amy, bir salı akşamı ofisimde normalden daha yüksek bir ses tonuyla. “Anlamıyorsun,” diye devam etti. “Ben olmasam bu bölüm fasaryadan ibaret olur! Senin bunu sorgulaman o kadar yersiz ki.” Açıktı, bam teline dokunmuştum. “Ah, özür dilerim Amy. İşyerindeki konumunla ilgili kafa karışıklığım seni üzüyor, bunu görebiliyorum,” dedim, daha etkili bir iletişim kurabilmek için onun hislerine değer vermekti amacım. “Neyi kaçırdığımı anlamama yardım et.” Sormaya devam ettim, çünkü insanlar ancak işitilmediklerini hissettiklerinde bağırır. Amy’nin içinde olup bitenlere kulak vermek için elimden geleni yapmaya, derine inmeye çalışıyordum.

      Gerçekten kafam karışmıştı, çünkü ilk kez birlikte çalışmaya başladığımızda Amy çok heyecanlıydı, bana yönetici asistanı olarak işe başladığını söylemişti. İlk işi olduğundan ilgi duyduğu bir sektörün işleyişini öğrenmek için büyük bir fırsattı bu. Şimdiyse kendisinin üstünde çalışan kişilerin Amy’yi kişiler arası ilişkilerdeki üslubundan ötürü patrona şikâyet etmeleri karşısında çok öfkelendiğini dile getiriyordu. Onlar da ona “saygısızlık ediyorlardı”. Başka bir şey mi oluyor diye merak ettim. Bu öfke ve asabiyet aslında, daha aşağıda çok daha acı verici bir şeyi haber veren, dikkati başka yöne çeken bir duygu olabilir miydi?

      “Biliyorum, benden daha uzun süredir buradalar,” diye açıldı. “Anlıyorum. Ama benim işim