Josh Shipp

Yetişkinler İçin Ergen Rehberi


Скачать книгу

başka birkaç arkadaşı ve ailesiyle birlikte Sabrina’nın salonunda oturuyordum.

      RJ lise son sınıftaydı ve zararlı ihtimallerle dolu bir yolda ilerliyordu. Okulu asıyor, kız kardeşlerinden para alıyor ve eski çete üyelerinden oluşan bir grupla takılıyordu. Sabrina’yı, oğlu öfkeyle karşılık verse ve belki onunla konuşmasa bile RJ’e gösterebileceği en büyük sevginin net ve doğrudan sınırlar koymak olduğuna ikna etmeye çalıştık. Bu, on sekiz yaşındaki oğlunu, böyle davranmaya devam edecek olursa evden atmak anlamına gelse bile.

      Çocuğunu önemseyen, yalnız yaşayan bir anne olan Sabrina ne yapacağını bilemiyordu.

      “O benim oğlum!” dedi, ağlıyordu. “Onu seviyorum. Bunu yapmam mümkün değil. Onu evden atamam.”

      Sabrina elbette RJ’i seviyordu. Onun kusurlarıyla yıkıcı davranışlarının ötesini, hâlâ orada olduğuna inandığı iyiliği görüyordu.

      Çatışmadan çekinen Sabrina gibi insanlar, özleri itibariyle uzlaşmacıdır. Ve bu harika bir şeydir. Ama bazı şeylerle uzlaşamazsınız işte. Bunun yerine onlarla yüzleşmek gerekir.

      Sabrina’nın, sevginin bir insanın yaptığı her şeyi onaylamak anlamına gelmediğini anlaması gerekiyordu. RJ’in de seçimlerinin tehlikeli olduğunu ve bu şekilde davranmaya devam edecek olursa Sabrina’nın evinde yeri olmadığını bilmesi gerekiyordu.

      Böylece Sabrina sıkıntısını oğluna açtı. Neler beklediğini anlattı. Sonuçları açıkladı. Dinleyip Sabrina’ya destek vermek için hepimiz de oradaydık. RJ mutlu değildi. Öfkeyle çıkıp gitti ve sineklikli kapı sertçe çarpılırken Sabrina gözyaşlarına boğuldu.

      “Kalbim çok kırıldı,” dedi.

      Ama RJ akıllı bir genç adamdı ve nihayet eve döndü. Sınırlar konusunda hemfikir oldu. Koşulları kabul etti. Artık iki işte çalışıyor ve itfaiyeci olmak için okula gidiyor.

      Daha sonra RJ’le konuştum, bana eve dönmesinin nedenini anlattı. Şöyle dedi: “Yaptığımın kötü bir şey olduğunu biliyordum ama kendi annem bana yaptıklarımı görmektense evde olmamamı tercih ettiğini söyleyene dek bunun ne kadar kötü olduğunu anlayamadım galiba. Bu beni derinden etkiledi. Aklımı başıma getiren de bu oldu çünkü onun beni koşulsuz sevdiğini biliyorum.”

3. EBEVEYN TUZAĞI: KONTROL TUZAĞI

      Her şeyin istediğiniz gibi gitmesi için her planı bilmek ve her detayı kontrol etmek.

      Yanlış İfade: “Tetikte kalmazsan kötü bir şey olur.”

      Hareket Tarzı: Buyurgan ve aşırı korumacı.

      Ergenlere İstenmeden Verilen Mesaj: “Hayatı kendi başına idare edemezsin.”

      Panzehir: Siz olmadan sorumlu davranmaları için gereken becerilerle onları hazırlayın.

KİBİR VAKA ANALİZİ

      Carol’ın ne kadar zeki olduğunu hemen fark ettim, zihni pırıl pırıldı ve dikkatliydi. On dokuz yaşındaydı, liseden yeni mezun olmuştu; harika notlar ve birden fazla AP dersi almıştı. Şimdi üniversiteye kaydolmuştu. Fark ettiğim ikinci şey, ona basit bir soru sorduğumda hep annesi Jennifer’a dönmesiydi. Jennifer, kızı gittiği bu özel ve prestijli üniversitede lise sonrası yaşama uyum sağlamakta zorluk çektiği için bana gelmişti.

      “Üniversite yurdunu neden sevmiyorsun?” diye sordum Carol’a.

      “Aslında bilmiyorum,” dedi Carol hafifçe.

      “Sadece ona çok bunaltıcı geliyor,” dedi annesi.

      “Ah. Özellikle bunaltıcı gelen ne?” diye sordum Carol’a.

      Carol doğru yanıtı ararmış gibi annesine baktı.

      “Pek çok şey var,” dedi annesi.

      Yeniden Carol’a, “Birini söylesene,” dedim. “Sadece fikrim olsun diye.”

      “Şey, çamaşır meselesi var,” diye araya giriverdi annesi.

      “Çamaşır meselesi mi?” diye sordum. “Carol, belki bunu bana sen anlatabilirsin,” dedim, annesinin soruyu kızının yanıtlamasına izin vermesi gerektiğine dair imada bulunmaya çalışarak.

      “Sadece çok keşmekeş içinde,” dedi imayı anlamayan annesi.

      “Carol, nasıl çamaşır yıkanacağı sana hiç öğretildi mi?” diye sordum.

      Carol annesine baktı.

      Annesi başını sağa sola salladı. “Okulda iyi notlar almakla fazla meşguldü,” dedi asabi asabi gülerek.

      Bir süre sonra, Carol’la konuşmak için annesinin aynı odada olmaması gerektiğini fark ettim. Annesi yanımızda yokken nihayet onu konuşturabilince anladım ki artık üniversiteye giden Carol karar verme konusunda tamamen felce uğramıştı. “Kararsız” tabiri bunu anlatmanın kıyısından bile geçmiyordu. Carol en basit, en küçük kararı bile kendi başına veremiyordu.

      Sebebi de neydi biliyor musunuz? Çünkü karar vermesi hiç gerekmemişti. Annesi bunu her zaman onun yerine yapmıştı.

      Jennifer’ı suçlamıyorum. Küçük bir kızken ailesi ülkedeki istikrarsızlık ve şiddetten kaçmış, Vietnamlı bir göçmendi. Ve ailesinin tüm malını mülkünü nasıl kaybettiğini, San Francisco Körfez Bölgesi gibi verimli bir fırsatlar vadisinde bile yeni bir hayat kurmak için ne kadar çok çalıştığını anlatmasını dinleyince Jennifer’ın korkularıyla empati kurdum.

      Jennifer kötü bir şey yaşanmasın diye aile yaşamının her yönünü kontrol etmeye çalışıyordu. Bunu on sekiz yıl yapmak da (ve gayet iyi yaptığını ekleyebilirim) derin ve istenmeyen sonuçlara sebep olmuştu. Kızı Carol sorun çözmekten ya da en basit başarısızlık duygusunu bile hazmetmekten acizdi.

      Bu koruma balonu Carol’ın anlayabildiği tek yaşam alanına dönüşmüştü. Ve gerçek dünya devreye girdiğinde –her zaman da girer– Carol hazırlıksızdı.

TEVAZU VAKA ANALİZİ

      Alkolik anne babaya sahip pek çok yetişkin gibi Erick de büyürken, hayatının bazı kısımlarını elinden geldiğince kontrol etmek için savaşmayı öğrenmişti. Bu onun savunma mekanizmasıydı.

      Dolayısıyla çocukları olduğunda Erick’in, hiçbir şeyin onlara zarar vermemesini garanti etmek için deli gibi savaşması gayet mantıklıydı. Bu onun kendi kendini atadığı bir görevdi.

      On iki yaşındaki kızına nadir bir kanser türü teşhisi konunca Erick ne yapacağını şaşırdı. Her ne kadar kızı tamamen iyileşmiş olsa da bu teşhisin kalıcı etkisi Erick’i derinden sarstı. Olup bitenleri anlama girişimiyle danışmanlık hizmeti aldı ve bunun onda çığır açıcı bir etkisi oldu.

      “Danışmanım bir noktada, babamın beni rahatlattığı bir zamanı anlatmamı istedi,” dedi Erick bana. “Babamın arabasıyla basketbol antrenmanlarına ve arkadaşlarımın evlerine götürmesinden bahsetmeye başladım ve danışmanım beni durdurup şöyle dedi: ‘Babanın ihtiyaçlarını karşıladığı zamanları kastetmedim. Seni rahatlattığı zamanı anlatmanı istedim.’ İşte o zaman bunun hiç olmadığını fark ettim. Bir kez bile. Sonra da tam olarak aynı tuzağa düştüğümü anladım. Çocuklarımı korumakla ve sorunlarını çözmekle o kadar meşguldüm ki onları hiç rahatlatmamış ya da kayıplarını, başarısızlıklarını ya da acılarını atlatmalarına yardım etmemiştim.”

      Erick nihayet bu işlev bozukluğunun, her ne kadar güçlü bir ilgi ve derin bir acıdan kaynaklansa da aslında amacına zarar verdiğini fark etti.

      Ona faydası dokunan şeyin, kızının üniversite