gözlemler yapıldığında görülüyor ki kısa süreli bir değişim, Ay’ın standart dairesine kıyasla azıcık daha doğuyu ya da batıyı, azıcık daha kuzeyi ya da güneyi görmemize izin veriyor.
Ne var ki, bir biyografi yazarının bakış açısından bakıldığında Galileo’nun kariyerini bu kadar ilginç kılan şey elde ettiği başarılarının yanı sıra, çektiği acılar. Acılar ve zaferler her ne kadar yakından ilgili olsa da belki de bilim tarihindeki en büyük dramaya gereken dikkati vermemizin zamanı geldi.
Dünya’nın kendi ekseni etrafında döndüğünün ve Dünya’nın da tıpkı diğer gezegenler gibi Güneş’in etrafında hareket ettiğinin yazılı olduğu Kopernik’in ölümsüz çalışması ortaya çıktığında tutucular dehşete düştü. Roma Katolik Kilisesi, De Revolutionibus Orbium Coelestium adını taşıyan bu bilimsel eseri yasaklı kitaplar listesine ekledi. İncelemeden sonra ise 1615 yılında inanca ters düştüğü hükmü verildi. Birinci sınıf dayanaklar üzerindeki şüphelerle birlikte, Galileo’nun da Kopernik’in sakıncalı düşüncelerini benimsediğinden şüphe edildi. Bu sebeple 26 Şubat 1616 tarihinde Kardinal Bellarmine’nin huzuruna özel olarak çağırıldı ve beklendiği üzere, o çirkin düşünceleri öğretmesi ya da savunması gibi bir hataya düşmemesi konusunda Galileo’ya ihtar verildi. Galileo, bu üstü kapalı uyarıdan dolayı büyük bir sıkıntıya düştü. Arkadaşlarıyla Kopernik sistemini tartışma ayrıcalığından ya da tamamen ikna olduğu bu muhteşem teorinin ilkelerini öğrencilerine öğretme ayrıcalığından mahrum bırakılmasını ciddi bir mesele olarak gördü. Kardinal Bellarmine’in sözlerinde ve uyarılarında kastettiği gibi, dindar bir Katolik olduğundan, kiliseye tutkuyla bağlı olduğundan şüphe edildiğini düşünülmek ona acı verdi.
Galileo, 1616 yılında Papa V. Paulus’la görüştü. Papa, büyük gökbilimciyi cana yakın bir şekilde karşıladı ve onunla birlikte yürüyerek kırk beş dakika süren bir sohbet gerçekleştirdi. Galileo, Papa cenaplarına, onu kilisenin otoritesine karşı mahcup bırakacak girişimlerin düşmanları tarafından ortaya atıldığından yakındı, ancak Papa ona rahat olmasını söyledi. Papa, Galileo’nun dinine sıkı sıkıya bağlı olduğuna emindi ve kendisi Aziz Peter’ın koltuğunda olduğu sürece, yasaklı kitapları belirleyen senatonun Galileo’nun başına daha fazla dert olmayacağı konusunda gökbilimciyi temin etti.
V. Paulus’un 1623 yılında ölmesinden sonra Maffeo Barberini, VIII. Urbanus ismiyle Papa seçildi. Bu yeni Papa, kardinalken Galileo’nun yakın arkadaşlarından biriydi. Hatta büyük gökbilimciyi ve keşiflerini öven Latince dizeler yazmıştı. Bu sebeple Galileo’nun, biraz tedbirle, kilisenin memnuniyetsizliğine maruz kalma korkusu olmadan çalışmalarına ve yazılarına devam etme zamanının geldiğini düşünmesi kadar doğal bir şey yoktu. Hatta 1624 yılında Galileo’nun Roma’daki arkadaşlarından biri, Galileo’yu şehre davet ediyor ve şunları söylüyordu:
“Bu çok merhametli, bilgili ve muhteşem Papa’nın destekleriyle bilim gelişmeli. Gelişin, Papa hazretlerini sevindirir. Bana gelip gelmediğini ve ne zaman geleceğini sordu; kısacası, seni her zamankinden çok seviyor ve sana saygı duyuyor.”
Ziyaret gereğince yapıldı. Galileo Floransa’ya geri döndüğünde ise Papa, bir mektup yazıp çok kısa zaman önce babasının yerini alarak Toskana’nın Büyük Dükü olan genç Ferdinand’ın filozofa güzel makamlar vermesini buyurdu. Mektuptan bir bölüm ise şöyle:
“Galileo’da yalnızca edebi paye değil, aynı zamanda din sevgisi de mevcut. Ayrıca bu niteliklerinde oldukça güçlü ki zaten bunlar sayesinde papalığın sempatisini kolaylıkla kazandı. Şimdiyse terfimiz nedeniyle bizi tebrik etmek için bu şehre geldiğinde onu sevgiyle kucakladık. Onu, papalığın engin sevgisiyle birlikte sizin cömertliğinizin çağırdığı memleketine göndermek bizi üzüyor. Onun bizim için ne kadar değerli olduğunu bilesiniz diye ona bu yüce fazilet ve dindarlık referansını vermek istedik. Ayrıca babanızın cömertliğini benimseyerek, hatta onu geçerek Galileo’ya bahşedeceğiniz her ayrıcalığın, bizim memnuniyetimize katkı sağlayacağını da belirtiriz.”
Papa VIII. Urbanus tarafından gerçekleştirilen bu olumlu karşılamanın ardından Galileo aynı şekilde Papalık otoritelerinin Dünya’nın durağanlığı konusundaki büyük soru hakkında da aynı şekilde tavır değişikliğine gideceğini umdu. Bu sebeple yaşamının temel çalışmasının hazırlıklarına başladı: İki Büyük Sistem Hakkında Diyalog. Bu çalışma, otoriteler tarafından teftişe sunuldu. Papa’nın kendisi, öne süreceği birkaç koşula usulünce uyulması şartıyla eserin yayımlanmasına bir itirazda bulunmayacağını belirtti. En başta, kitabın ismi o kadar dikkatli bir şekilde seçilmişti ki Kopernik’in doktrininin bir bilimsel gerçek değil, yalnızca bir varsayım olduğunu açıkça gösteriyordu. Galileo’ya ayrıca Papa’nın kendisi tarafından öne sürülmüş özel savları da kitaba dahil etmesi söylenmişti. Bu savlar, Papa hazretlerine göre, Kopernik’in yeni sistemine gayet karşıt gibi görünüyordu.
Galileo’nun Ay yüzeyi çiziminin kopyası
Diyalog’un yayımı için resmi izin Engizisyon Şefi tarafından verildi ve kitap böylece baskıya gönderildi. Bundan sonra gökbilimcinin kitabı hakkındaki kaygılarının sona erdiği düşünülebilir. Aslında henüz ciddi manada kaygı duymaya başlamamıştı bile. Kutsal Saray’ın Şefi Riccardi, birden bazı kuşkulara kapıldı ve taslak baskıdayken tekrar Galileo’ya gönderildi, böylece belirttiği iddialar tekrar incelenecekti. Görünen o ki Riccardi, baskıya gitmesi için belki de aceleyle izin verdikten sonra, meseleye gerekli özeni göstermediği kanısına varmıştı. Kitabın çıkmasındaki kayda değer gecikme bu müzakerelerin bir sonucuydu. Gelgelelim en sonunda, Haziran 1632’de, Galileo’nun muhteşem çalışması İki Büyük Sistem Hakkında Diyalog dünyaya açılmak üzere basıldı; ancak bu durum, ölümsüz yazar için endişe kaynağı oldu.
Yayımlandıktan sonra kitap çok büyük istekle okundu. Fakat Kutsal Saray’ın Şefi, kitabın basımına rıza gösterdiği için pişman olacak nedenler buldu. Bu sebeple amirane bir emirle İtalya’daki tüm kopyalara el koydurdu. Papalık tavrındaki bu ani değişikliğin ardından Toskana’nın Büyük Dük’ü, Katolik otoritelere karşı güçlü bir serzenişte bulundu. Papa’nın kendisi de çalışmanın inanca ters düşen bir içeriğe sahip olduğu inancından etkilenmiş görünüyordu. Kitap üstüne yapılan genel yorum, otoritelerin kitabın gerçek eğilimini yanlış anlaması gibi görünüyordu, oysaki vazife için görevlendirilmiş teologlar kitabı tekrar tekrar incelemişti. Büyük Dük’ün temasları sonucu Papa cevap verdi ve kitabı, içindeki her kelimeyi inceleyecek “bilgili, vakur ve aziz adamlar”ın meclisine sunmaya karar verdiğini belirtti. Papa’nın mesele üzerindeki kişisel görüşleri gösteriyordu ki onun inancına göre Diyalog, bir okuyucunun eline geçebilecek en sapkın içeriğe sahipti.
Kutsal Saray’ın Şefi, kitabın yayımı için izin verdiği için otoriteler tarafından büyük ölçüde suçlandı. O da kitabın, eline ulaşan orijinal taslağa uygun basılmadığına dair savunma yaptı. Galileo’nun kitaba, Papa’nın kendisi tarafından öne sürülen ve eski ortodoks bakış açısını savunan, uygun argümanları eklemeye dair verdiği söze bağlı kalmadığı ileri sürüldü. Bunlardan biri kuşkusuz kitaba dahil edilmiş ancak işleri Galileo’nun lehine çevireceğine, zavallı filozof için işleri daha kötü bir hale getirmişti. Papa’nın argümanını, Diyalog’taki “Simplicio2” karakteri dillendiriyordu. Galileo’nun düşmanları, Papa hazretlerinin fikrini açıklamak için böyle bir yöntem kullanılmasının, Galileo tarafından Papa’yı küçük düşürmek için kasten yapıldığını iddia ettiler. Galileo’nun