muhteşem bir azimle kimya deneyleriyle uğraştığını da görüyoruz. İlk başta bu, gökbilime olan bağlılığıyla uyumsuzmuş gibi görünebilir. Ama o zamanlarda farklı bilimler, birbirlerine esrarengiz bağlarla bağlanmış gibi görünüyordu. Simyacılar ve astrologlar, birkaç gezegenin belli metallerle gizemli bağları olduğunu öne sürüyordu. Dolayısıyla Tycho’nun, gökbilimle ilgili çalışma programına metallerin özelliklerini içeren bir çalışma eklemesi de çok sürpriz bir gelişme değil.
Uraniborg ve çevresi
Gözlemevinin planı
Ancak 1572’de gerçekleşen bir olay, Tycho’nun gökbilimsel uğraşlarını hepten alevlendirdi ve onu hayatının çalışmasını gerçekleştirmeye itti. O yıl 11 Kasım’da, laboratuvarında gün boyu çalıştıktan sonra akşam yemeği için eve dönüyordu ki kafasını gökyüzüne doğru kaldırdığında yepyeni, muhteşem bir yıldız gördü. Bu yıldız, Kraliçe Takımyıldızı’nda (Cassiopeia) bulunuyordu ve daha önce gökyüzünün o kısmına baktığında orada kesinlikle parlak bir yıldız yoktu. Bu olay o kadar şaşırtıcıydı ki duyularına güvenmekte güçlük çekti. Bir çeşit halüsinasyona maruz kaldığını düşündü. Bu sebeple ona eşlik eden hizmetçilerini çağırıp parmağıyla gösterdiği yerde parlak bir cisim görüp göremediklerini sordu. Kesinlikle görebiliyorlardı, böylece Tycho o muhteşem cismin kendi hayal ürünü olmadığına ikna oldu. Karşısında gerçek bir gökcismi duruyordu, emsalsiz bir parlaklıkla birden ortaya çıkmıştı. Gökyüzünü dikkatli bir biçimde izleyebildiğimiz günümüzde, yeni yıldızların ortaya çıkmasına alışkınız. Fakat gökyüzünde beliren hiçbir yeni yıldızın, 1572’de ortaya çıkan yıldız tarafından sergilenen göz alıcılığa ulaşamadığına inanılıyor.
Bu cismin gökbilim için değeri, başta pek anlaşılmayabilir. Tycho’nun yeni bir yıldız keşfettiği bir bakıma doğru, ancak aynı oranda doğru olan bir şey daha var: Diğer bir bakış açısına göre de bu yıldız, Tycho’yu keşfetti. Eğer tam zamanında gerçekleşen bu görünme olayı olmasaydı Tycho’nun nihai olarak karar kıldığından çok daha az yararlı olacağı bir bilim dalına yönelme olasılığı çok fazlaydı.
Uraniborg Gözlemevi, Hven Adası
Tycho, o unutulmaz akşamda eve ulaşınca yeni yıldızın yerini ölçmek için devasa kuadrantını kullandı. Gözlemleri doğrudan cismin uzaklığını bulmaya yönelikti. Yıldız, bize çevresindekilerden çok daha yakınsa bu parlak cismin uzaklığının kısa süre içinde bulunabileceğini tahmin etti, çünkü etrafındaki noktalara olan uzaklığında gözle görülür bir değişiklik gerçekleşecekti. Çok geçmeden bu yeni yıldızın bize Ay’dan daha uzak olduğunu buldu; çünkü görünen konumu, etrafındaki yıldızlarla kıyaslandığında, yirmi saatlik zaman aralıklarında gözle görülür derecede değişmiyordu. Yıldız, gündüz vakti görünebilecek kadar parlak olduğundan bu tür gözlemler gerçekleştirmek mümkündü. Böylece Tycho kesin olarak yıldızın bizden çok uzakta olduğunu, öyle ki Dünya’nın çapının bile yıldızın uzaklığına kıyasla çok önemsiz kaldığını gösterdi. Aynı cisim üzerinde çalışan diğer birçok gözlemcinin, yeni yıldızın Ay mesafesinde bulunduğu, hatta daha yakın olduğu sonucuna vararak büyük bir hataya düştüğünü göz önüne aldığımızda Tycho’nun konuya ilişkin başarısı daha da takdire şayan bir hal alıyor. Hatta Tycho’nun teleskopun henüz icat edilmediği günlerde bu cisme ilişkin keşfedilebilecek her şeyi keşfettiğini söyleyebiliriz. O, yalnızca yıldızın uzaklığının ölçüm için çok fazla olduğunu kanıtlamakla kalmadı, aynı zamanda gökyüzünde görünen bir hareketi olmadığını da gösterdi. Parlaklığında gerçekleşen ardışık değişiklerin yanı sıra parlaklığındaki değişimlerle birlikte gelen ton dalgalanmalarını da kaydetti.
Günümüzde, Tycho’nun yeni yıldız için yaptığı tamamen bilimsel gözlemlerin, büyük gökbilimcinin kendi gözünde bile büyük bir astrolojik önem taşıdığını öğrenmek tuhaf. Dr. Dreyer’dan öğrendiğimize göre Tycho şöyle düşünüyordu: “Yıldız, en başta Venüs ve Jüpiter gibiydi, bu yüzden ilk etkileri hoş olacak; ancak sonra Mars’a benzemeye başladı, sıradaki gelecek dönem ise savaşlar, kargaşa, esaret, prenslerin ölümü, şehirlerin düşüşü, gökten yağan ateşli meteorlar ve kuraklık, veba ve zehirli yılanlar içerecek. Son olarak yıldız Satürn’e benzedi, bu yüzden en sonunda sefalet, ölüm, hapis ve tüm diğer belalar gelecek!” Bu tür düşünceler tüm dünyada yaygındı. O zaman diliminde yaşayan bilgin insanlar için bile bu tür görünümler korkunç olaylara işaret ediyordu. O günlerde benimsenen başat teorilerden birine göre 1572’nin yeni yıldızı, tıpkı Bethlehem Yıldızı’nın İsa’nın ilk gelişini haber vermesi gibi, İsa’nın ikinci gelişini ve dünyanın sonunu haber veriyordu.
Tycho’nun bu konu üzerindeki araştırmaları, onun bir yazar olarak ilk kez karşımıza çıkmasına vesile oldu. Bununla beraber kitabının yayımlanması bir süre için arkadaşlarının yakınmaları yüzünden ertelendi, çünkü arkadaşlarına göre asil bir adamın kitap yazmaya tenezzül etmesi onur kırıcıydı. Neyse ki Tycho, arkadaşlarının bu görüşlerine göğüs gerecek kadar kararlıydı. Kitap çıktı ve aynı kalemden çıkan önemli gökbilim çalışmalarının ilki oldu.
Tycho’nun Prag’taki mezar taşı üzerindeki işleme
Asil Danimarkalının şöhreti artık her yere yayılmıştı, Danimarka Kralı ondan anayurduna dönmesini ve Kopenhag Üniversitesi’nde gökbilim dersleri vermesini rica etti. Tycho, biraz gönülsüz de olsa kabul etti. Ayrıca buradaki açılış konuşması da korunuyor. Bu konuşmada, tutkulu bir dille, göksel olguların ilginçliği ve güzelliği üzerinde duruyor. Bilgimizi genişletmek için gökcisimlerinin devamlı ve sistematik bir şekilde gözlemlenmesinin mecburi gerekliliğine işaret ediyor. Bilimin toplum yararına uygulanması için çağrıda bulunuyor, çünkü zamanı ölçemeyen hangi uygar medeniyet var olmayı başarabilmiş ki? Bu güzel cisimlerin üzerinde çalışmanın “zihni, dünyevi ve önemsiz şeylerden kurtarıp göklere yükselttiğini” ileri sürüyor; sonra da “gökbilimin özel bir kullanımıyla, göklerdeki hareketlerden insan kaderine ilişkin sonuçlar çıkarılabileceğini” temenni ederek konuşmasını sonlandırıyor.
Tycho’nun duvar dörtlüsü, Uraniborg
Yine 1572’de gerçekleşen ilginç bir olay, Tycho’nun dikkatini gökbilimle ilgili konulardan uzaklaştırdı. Tycho, âşık oldu. İlgi duyduğu genç kız sıradan bir aileden geliyordu. Yüce ve çok saygın aile arkadaşları yine araya girip Tycho’yu, asil bir adam için uygun görmedikleri bu eşten vazgeçirmek için uğraştılar. Gelgelelim Tycho hiçbir konuda geri adım atmıyordu. Kendi sınıfına mensup asil kadınlardan biriyle evlenmeme sebebinin, o sıralarda bilime adamak istediği şeylerin zengin bir hanımefendinin istekleri tarafından yiyip bitirileceği korkusu olduğu da öne sürülüyor. Her ne olursa olsun, Tycho’nun mutlu bir birlikteliğe ve çocuklu geniş bir aileye sahip olduğu görülüyor; ancak çocuklarının hiçbirinde babaları Tycho’nun yeteneklerinden eser yoktu.
Tycho’nun Almanya’da bilimle uğraşan birçok arkadaşı vardı, bu kişiler onun işlerini el üstünde tutuyorlardı. Orada gördüğü muamele Tycho için Danimarka’da gördüğünden çok daha cesaretlendiriciydi. O da bu yüzden Basel’e göç edip kalıcı olarak orada yaşamayı kafasında kurdu. Bu niyetin söylentisi, iyi kalpli Danimarka Kralı II. Frederik’e ulaştı. Frederik, Tycho’yu