biçimde dönen Venüs’ün “kusursuz” hareketini birleştirerek açıklandı.
Tam olarak benzer bir tutumla Batlamyus, Merkür için de düzensiz görünen bir açıklama öne sürdü. Güneş’in bir o yanında, bir diğer yanında olan ve nadir görünen bu gezegen tıpkı Venüs gibi bir çember üzerinde hareket ediyordu ki bu çemberin de merkezi Güneş’i ve Dünya’yı bağlayan bir çizgi tarafından taşınıyordu. Ancak Merkür’ün üzerinde döndüğü çember, Venüs’ün çemberine kıyasla daha küçük olmalıydı; çünkü Merkür, Venüs’e kıyasla Güneş’e hep daha yakında duruyor.
Batlamyus’un teorisine göre Mars’ın hareketi
Mars gibi bir dış gezegenin hareketleri de iki kusursuz etkinin bağlantısı kullanılarak açıklanacaktı. Yine de Mars’ın geçirdiği değişimler, Venüs’ün hareketlerinden çok farklı; bu yüzden çemberlerin oldukça farklı konumlandırılması gerekiyordu. Mars gibi bir dış gezegenin hareketlerini niteleyen gerçekleri bir düşünelim. Öncelikle Mars, gökyüzünde bir tam tur atıyor. Bu açıdan kuşkusuz Güneş veya Ay’a benzediği söylenebilir. Ancak azıcık dikkat, gezegenin hareketinde olağanüstü düzensizlikler olduğunu ortaya çıkarıyor. Genel olarak bahsedecek olursak Mars, yıldızlar arasındaki yolculuğunda batıdan doğuya doğru hızlanır; ancak bazen gözlemci bu hızın azaldığını sonraysa gezegenin sabit bir pozisyonda kaldığını görür. Birkaç gün sonra gezegenin izlediği yön tersine döner ve bu kez gezegen, doğudan batıya doğru hareket eder. En başta yavaşça hareket eder fakat sonra hızlanır, belli bır hıza ulaşmasının ardından ikinci kez sabit bir pozisyona geçer. Kısa süren bir duraksamadan sonra batıdan doğuya olan esashareketi devam eder, benzer değişim döngüsü tekrar ortaya çıkana kadar gezegen bu şekilde yol alır. Bu tür hareketler, Dünya etrafındaki tek bir çemberde meydana gelen herhangi bir kusursuz harekete göre büyük değişiklikler gösteriyordu. Burada ise yine Batlamyus’un geometri zekâsı ona, Mars’ın görünen hareketini açıklayacak, aynı zamanda da bu hareketi çok gerekli gördüğü kusursuz hareketlerle sınırlayacak bir çıkış yolu sağladı. Şekil 2’de Batlamyus’un Mars’ın hareketine ilişkin geliştirdiği teoriyi ortaya koyduk. Tıpkı önceden olduğu gibi merkezde Dünya var, Güneş ise o merkezin etrafında dairesel yörüngesi üzerinde. Şimdi, M noktasıyla işaretlenmiş yerde, Dünya etrafında yer alan ve adına yörünge denen bir çemberin üzerinde düzgün bir biçimde dönen hayali bir gezegen olduğunu varsayalım. Kusursuz harekete sahip M noktası, M’le birlikte taşınan bir çemberin merkezini oluşturuyor, etrafında da Mars’ın düzgün biçimde döndüğü çember yer alıyor. Bu iki kusursuz hareketin, Mars’ın gökyüzünde gerçekleştirdiği yer değiştirmenin aynısını gerçekleştireceğini ortaya koymak ise kolay. Şekilde belirtilen pozisyonda Mars hiç şüphe yok ki gözlemciye batıdan doğuya doğru görünen bir hareket yolu izleyecek. Gezegen R pozisyonu gibi bir pozisyona döndüğünde, tıpkı okun gösterdiği gibi, bu kez hareket eden çemberdeki dönüşü dolayısıyla doğudan batıya doğru hareket ediyormuş gibi görünecek. Öte yandan tüm çember, tam tersi yönde ileri taşınacak. Eğer sonraki hareket öncekinden daha yavaş olursa o zaman Mars’ın gökyüzünde izlediği hareket açıklanabilir. Bu kolların uzunlukları düzgün bir biçimde ayarlandığında gezegenlerin hareketleri tıpkı gözlemlendiği şekliyle açıklanabilir.
Batlamyus’un aşina olduğu diğer dış gezegenler, Jüpiter ve Satürn de Mars’ın karakteristik hareketiyle aynı hareketleri sergiliyorlar. Batlamyus, her gezegenin kendi çemberinde kusursuz bir dönüşe, her çemberin de merkezde bulunan Dünya etrafında kusursuz bir harekete sahip olduğunu öne sürerek tüm bu hareketleri açıklamada başarılı oldu.
Batlamyus’un bir adım daha ileri gitmemesi bir açıdan tuhaf, bunu yaparak sistemine muhteşem bir basitlik kazandırabilirdi. Örneğin Venüs’ün hareketlerini, hareket eden çembere Güneş’in kendisini koyarak da açıklayabilirdi, böylece Venüs’ün döndüğü çemberi de genişletmiş olurdu. Aynı zamanda dış gezegenlerin katettiği çemberlerin merkezine de Güneş’i alabilirdi. Gezegen sistemi böylece; merkezde sabit bir Dünya, onun etrafında munzatam bir şekilde dönen Güneş, Güneş’in merkezde bulunduğu kendilerine ait çemberler üzerinde dönen gezegenlere sahip olurdu. Belki de Batlamyus bunu düşünemedi ya da buna karşı olan iddialarla karşılaştı. Ancak bu önemli adım Tycho tarafından atıldı. O, tüm gezegenlerin Güneş etrafındaki çemberlerde döndüğünü, tüm bu yörüngeleri sırtlayan Güneş’in de Dünya’nın etrafındaki kocaman bir çemberde döndüğünü ileri sürdü. Bu noktaya gelindikten sonra Güneş Sistemi’nin yapısı hakkındaki muhteşem gerçeklere ulaşmak yalnızca bir adım alacaktı. O son adım, Kopernik tarafından atıldı.
Kopernik
Kopernik
Vistül Nehri üzerinde yer alan ilginç kasaba Toruń, Kopernik orada 19 Şubat 1473’te doğduğunda iki yüzüncü yaşını doldurmuştu. Bu kasaba, Prusya ve Polonya arasında bir sınır oluşturuyordu ve nehrin sağladığı geniş su yolları kasabayı önemli bir ticaret merkezi haline getirmişti. Kopernik’in doğduğu zamanlardan kasabanın bir görüntüsüne bu kitapta yer verdik. Gözlem kuleleriyle donatılmış duvarlara dikkat edilmesi gerekir. Konumunun Toruń’a on beşinci asırda sağladığı stratejik önem de kayda değerdir, o kadar ki Alman idaresi son zamanlarda bu kasabayı birinci sınıf bir kale olarak seçmişti.
Buluşlarıyla Kepler ve Newton’ın öncüsü olan gökbilimci Kopernik, belli başlı erken dönem gökbilimcilerin aksine asil bir aileden gelmiyordu, çünkü babası bir tüccardı. Yine de tarihçiler, dikkat göstererek Kopernik’in amcalarından birinin bir piskopos olduğunu söylüyor. Büyük bir üne kavuşan diğer isimler için de çoğunlukla geçerli olduğu üzere onun da çocukluğu veya gençliği hakkında ilgi çekici detaylara sahip değiliz. Öyle görünüyor ki genç Nikola, ki bu vaftiz adıydı, Kraków Üniversitesi’ne gönderilecek yeterliğe sahip olduğuna kanaat getirilene kadar eğitimini evinde almış. O günlerde orada gördüğü eğitim muhtemelen oldukça basit bir eğitimdi, ancak Kopernik bu eğitimden fazlaca yararlanmış görünüyor. Kendini bilhassa tıp çalışmalarına adamıştı, çünkü hayatı boyunca bir meslek olarak bunu yapma niyetindeydi. Fakat geleceğin gökbilimcisinin eğilimleri, matematikteki yoğun çalışmasında kendini gösterdi; ayrıca kendisinden sonra gelen ünlü takipçisi Galileo gibi o da resim sanatına karşı büyük bir ilgi duyuyordu, hatta bu konuda belli bir başarı da elde etmişti.
Torun Kasabası (eski bir baskıdan)
Yirmi yedi yaşına geldiğinde Kopernik, bir hekim olma fikrinden vazgeçti, böylece kendini bilime adadı. Matematik öğretmekle meşgul oldu, hatta bu alanda belli bir üne de kavuştu. Gitgide büyüyen şöhreti piskopos amcasının dikkatini çekti ve onun önerisiyle Kopernik takdis merasimine katılarak Vistül Nehri ağzı yakınlarındaki Frauenburg Katedrali’n-de rahipliğe başladı.
Böylece Frauenburg’a giden çok yetenekli bu adam emekli oldu. Bir tür münzevi ruh haline büründü ve hayatını en önemli tasvirlerin çalışmalarına adamaya karar verdi. Tüm alelade topluluklardan kendini soyutladı ve samimiyetini yalnızca tanıdığı önemli dostlarıyla sınırladı, işe yaramayan türden herhangi bir muhabbete katılmayı reddetti. Öyle görünüyor ki resim sanatına olan yeteneği uçarı olarak görülmüştü, her ne olursa olsun üretmeye devam edip etmediğini ise bilmiyoruz. Dini görevlerini yerine getirmeye ek olarak hayatının bir kısmını yoksulların medikal ihtiyaçlarıyla ilgilenerek, bir kısmını da gökbilim ve matematik üzerinde araştırma yaparak geçiriyordu. Gökyüzünü gözlemlemek için kullandığı araçlar ekipman açısından