bayılırdı ve Circus Maximus’ta milyonlarca sikke tutan masraflı ziyafetler verirdi. Şarkı söyleme takıntısı olduğundan kurşundan yapılmış bir tabağı göğsünde tutmanın ya da bir şırıngayla kendini zorla kusturmanın sesine iyi geleceğine inanıyordu. Yeteneklerini sergilemek için halkın önünde sahneye çıkardı.
Neron’un en kötü anılan halka açık gösterisi M.S. 64 yılının 19 Temmuz’unda gerçekleşti. O gün Roma’da altı gün yedi gece sürecek olan ve şehrin %10’unu harabeye çevirecek bir yangın çıktı. Yüzlerce vatandaş, malını mülkünü kurtarmak için koşuştururken ezilerek öldü. Neron’un sahne elbiseleri içerisinde “Sack of Illium” (Truva’nın Yağmalanması) şiirini okuyarak yangını seyrettiği söylenir. Cassius Dio, Neron’un geniş inşa planlarını gerçekleştirebilmek için yangın emrini kendisinin verdiğini iddia eder. Suçlamalardan kurtulmak için suçu Roma’daki Hıristiyanların üstüne atan Neron, onları köpeklerin önüne atarak veya diri diri yakıp meşale olarak kullanarak acımasızca cezalandırmıştır.
Tacitus’a göreyse yangın tamamen bir kazaydı ve Neron o esnada 50 km uzaktaki Antium’daydı. Bu durum olası olsa da Neron’un sonrasındaki eylemleri affedilir gibi değildi. Bir diğer adı “Altın Ev” (Domus Aurea) olan yeni yapılacak devasa sarayını finanse edebilmek için imparatorluğun her yerinden ağır vergiler topladı. Bina altınla kaplıydı ve sedef gibi değerli taşlarla süslüydü, girişi de yaklaşık 40 metre uzunluktaki bir Neron heykelini alacak kadar büyüktü.
Sonunda Neron’un politikaları isyanlara neden oldu. M.S. 68’de vilayet yöneticisi olan Galba, imparatorluğunu ilan etti. Neron’un destekçileri ona hemen sırtını döndü ve senato kendisini halk düşmanı ilan etmeye hazırlanırken Neron Roma’yı terk etti. Neron intihar etmek yerine sekreterini, kendisini bıçaklayarak öldürmesi için ikna etti.
En geniş sınırlarına ulaştığında Roma İmparatorluğu
M.S. 79 yılında Vezüv yanardağı taş, kül, duman, erimiş kayalar ve ponzataşı karışımı bir bulut püskürterek patladı. İlk patlamanın ardından volkanik akıntılar, Pompei ve Harkuleneum şehirlerini yok etti, kaçmak için geç kalan tüm canlıları da diri diri lavların altına gömdü. Napoli Körfezi’nde meydana gelen bir tsunami dalgası balık ve diğer deniz canlıların karaya vurmasına neden oldu. Her yeri, sadece alevlerle ve şimşeklerle bölünen “kapkara ve dehşet verici” bir bulut kaplamıştı. Tahliyeyi organize etmeye çalışırken dumandan boğulan doğa bilimci Büyük Plinius’un da aralarında bulunduğu 16 bin kişi patlamada hayatını kaybetti. Üç ay sonra Pompei altı metrelik ponzataşı ve kül tabakasının altına gömülmüş durumdaydı ve tamamıyla tekrar gün yüzüne çıkması ancak 18. yüzyılda gerçekleşti.
DONG ZHOU
Han Hanedanı’ndan gelen Çin imparatoru Ling M.S. 189’da yaşamını yitirdi. Bunun üzerine başkent Luoyang, oğlu ve varisi olan İmparator Shao’yu etkileri altına almak isteyen saray gruplarının çatışmaları nedeniyle karıştı. Nüfuzlu bir savaş beyi olan Dong Zhou, bunu fırsat bilerek şehre girip kontrolü ele aldı. M.S. 190 yılında Shao’yu tahtından indirip onun yerine sekiz yaşındaki kardeşi İmparator Xian’ı tahta çıkardı. Dong bu şekilde devletin başına fiilen geçmiş oldu.
Dong’u indirmek için bir ittifak kuruldu, fakat ittifak güçleri Luoyang’a ulaşana kadar Dong’un ordusu başkenti yerle bir edip Chang’an’a taşınmıştı bile. Dong’a esir düşenleri korkunç cezalar bekliyordu. Tercih ettiği işkence şekillerinden biri kurbanı yağa batırılmış giysilere sarıp ateşe atmaktı. Atılan çığlıkların tadını çıkarmak için ise kafalarını dışarıda bıraktırıyordu. Dong bir de eğlence olsun diye düşmanlarına işkence ettiği büyük ziyafetler veriyordu. Ziyafetlerde kurbanların kolları ve bacakları koparılıyor, gözleri oyuluyor, çığlık atmasınlar diye de dilleri koparılıyordu. En son diri diri kızgın yağda pişiriliyorlardı.
Dong M.S. 192 yılında üvey oğlu Lü Bu tarafından bıçaklanarak öldürdü. Cesedi göbeğine fitil dikilerek yakıldı ve günlerce herkesin görebilmesi için sokakta bırakıldı. Dong’un 90 yaşındaki annesi de dahil olmak üzere Dong Klanı’na ait kim varsa idam edildi.
KARDEŞ KATİLİ CARACALLA
M.S. 211 yılında İmparator Septimius Severus ölünce Roma İmparatorluğu birlikte yönetilmek üzere oğulları Caracalla ve Geta’ya kaldı. Fakat bu düzenleme bir yıl bile dayanmadı. Caracalla, kardeşi Geta’yı öldürmekte kararlıydı, ama kardeşinin korumaları önünde engeldi. Bu yüzden annesini, barışma bahanesiyle Geta’yı odasına çağırmaya ikna etti. Kurduğu tezgah başarılı oldu: Caracalla’nın adamları Geta’ya saldırdı ve kardeşi annesinin kollarında can verdi. Caracalla tek başına imparator oldu ve Geta’nın arkadaşlarını, yardımcılarını ve onunla herhangi bir bağlantısını olan herkesi temizlemek için işe koyuldu. Ölen binlerce kişinin cesetleri Roma dışında yakılmak ya da hendeklere atılmak üzere arabalara toplandı. Caracalla’nın kaprislerinin önünde hiçbir engel kalmamıştı. M.S. 213’te sefere çıkmak için başkenti terk etti.
M.S. 215’te Caracalla, onunla ilgili hicivler yapıldığına dair duyumlar aldığı için İskenderiye’ye girdi. Namını bilen ve ondan korkan bir grup vatandaş onu en iyi şekilde misafir etti. Caracalla da hiç bozuntuya vermeden şehrin tüm gençlerinin askerî hizmet için uygun olup olmadıklarını değerlendirme bahanesiyle sıraya dizilmesini istedi. Bunun üzerine askerleri, tüm gençleri katledip bütün şehri yağmaladı.
M.S 217 yılında Caracalla’nın hayatı da kanlı bir şekilde son buldu. Bir yürüyüş esnasında tuvalet ihtiyacını gidermek için durduğunda kendi koruması tarafından öldürüldü.
SINIR TANIMAYAN İMPARATOR
Vatandaşlarını Elagabalus kadar şok eden çok az hükümdar vardır. Suriye’de doğan Elagabalus, kendini El-Gebal adındaki güneş tanrısına adamış yerli bir tarikatın yüksek rütbeli rahibiydi, bu rütbe ailede soydan soya geçiyordu. Zira Roma’daki bir ayaklanma döneminde önceki imparator Septimius Severus’la akrabalığı olan büyükannesi, Roma ordusunun desteğini arkasına alarak henüz 14 yaşındayken M.S. 218 yılında Elagabalus’u imparator tahtına çıkartmayı başarmıştı. Elagabalus bir yıl sonra da Roma’ya ulaşmıştı.
Geldiği yerin örf ve âdetlerini reddeden Elagabalus, Roma kıyafetleri yerine doğuya ait kıyafetleri tercih ediyordu. Aşırı makyaj yapıp gözlerini boyuyordu. Tarihçi Edward Gibbon’ın aktardığı kadarıyla “kendini kontrolsüz bir çılgınlıkla en iğrenç zevklere kaptırmıştı”. Beş evliliğinin en skandal yaratanı, tapınaktan kaçırdığı Vesta bakiresi ile olandı. Vesta tarikatının üyeleri dini nedenlerden dolayı bekar kalmaya yeminliydi ve yeminin bozulduğu durumlarda cezası diri diri gömülmekti. Elagabalus’un yüksek yönetim mevkilerine getirdiği erkek sevgilileri de oluyordu. Fahişelik yaptığına ve ona kadın cinsel organı verebilecek bir hekimi ödüllendireceğini vaat ettiğine dair söylentiler de vardı. El-Gabel’i Roma tanrıları arasında baş tanrı ilan edip onun adına şatafatlı bir tapınak yaptırdığındaysa keyfî kararları son raddesine ulaştı.
M.S. 222 yılına gelindiğinde Elagabalus Roma halkının sabrını çoktan taşırmıştı. Sözü geçen ve aynı zamanda imparatorun elit korumaları olan Praetorian muhafızları desteklerini ondan çekip kuzeni Aleksander’i taçlandırdılar. Elagabalus ve annesi yakalanıp öldürüldükten sonra cesetleri çırılçıplak bir şekilde Roma sokaklarında sürüklendi ve kanalizasyona