at tercih edilir. Yama’nın iki köpeği vardır. Bunlar, her ne kadar Ṛigveda’da dişi köpek olarak belirtilmese de Saramā’nın çocuklarıdır. İndra’nın ise daha sonra geçen bir ilahide tuhaf öyküsü anlatılan bir maymunu vardır. Maymun Vṛşākapi, İndra’nın gözdesiydi ve İndra’nın eşinin malına zarar vermişti. Adam akıllı dövüldükten sonra sürgün edilmiştir. Ancak sonra geri dönmüştür ve İndra da günah çıkarıp arınmasını sağlamıştır. İlahi Ṛigveda’nın en belirsiz bölümlerinden birine aittir ve farklı biçimlerde yorumlanmıştır (Not 11). Hatta daha modern biçimde, bir prens ve eşi hakkındaki hiciv olarak da karşımıza çıkar.
Benzer biçimdeki bir hiciv, yağmurla uyandırılan kurbağaların inek ve uzun hayat bahşetme yeteneğine sahip olduğu ilginç bir ilahide fark edilmektedir. Kara kurbağaları kurbanın etrafında meşgul olan papazlara ve çıkardıkları ses talebe tarafından Veda’nın tekrar edilmesine benzetilir. Düşünce neşeli bir taşlama biçiminde uygulansa da son derece ciddi bir ibadet içermesi olasıdır. Çünkü kurbağalar yağmurla ilişkilendirilir ve yeni eylemleriyle suların düşmesini sağladıkları için methediliyor gibi görünmektedirler.
Buraya kadar tanrıların hayvan biçimine büründüklerini gördük. Bu yüzden daimi olmasa da arada sırada bu hayvanlarda vücut kazandıklarını söyleyebiliriz. Dolayısıyla bu bağlamda içtenlikle Ṛigveda’nın anlamını temsil eder gibi görünen sonraki ayinde, at daima ya da normal olarak kutsal değildir. Ancak at kurban etme töreninde özel bir at seçildiğinde kutsaldır ve bu sebeple tanrıyla özdeşleştirilir. Ayrıca inek ile kurbağaya (en azından yağmurlu mevsimde) doğrudan tapınma kaydedilmiştir. O halde Ve-dik dönemdeki Hintlilerin totemci olup olmadıkları sorusu ortaya çıkar. Acaba kendileriyle bir hayvan ya da saygı duyup ölümden esirgedikleri bir şey arasında kan bağı kurmuş olabilirler mi? Ve bu şeyi kan bağını yenilemek üzere sadece dinsel bir tören durumunda yemiş olabilirler mi? Ṛigveda’daki bazı kabile unvanlarının Ajas ya da “Keçiler” ve Matsyas ya da “Balıklar” gibi hayvan isimleri veyahut Şigrus ya da “At-turbu” gibi isimler oldukları gerçeğinin ima edilmesinden başka kanıtımız yoktur. Ancak bu kabilelerin isimlerini taşıyan hayvanlara ya da bitkilere tapındıklarına dair elimizde kayıt bulunmuyor. Yine kabilelerin ne ölçüde Aryan kökeninden ya da dininden olduklarını bilemiyoruz. Aryan olmayan totemci kabileler de olabilir. Çünkü bildiğimiz kadarıyla artık kabul edilen Şiva, yani fallik kült biçimiyle ilişkili başka bir tapınma, Ṛigveda döneminde uygulanmıştır fakat dinin tasvip etmediği ve düşman gözüyle baktığı kişiler tarafından (Not 12).
Ṛigveda’da tanrıların yanı sıra gerçek insanlardan öte olan bazı papazlar ya da papaz aileleri görülmektedir. Bunlar arasında önde geleni isimleri “Parlak” anlamında gelen Bhṛigulardır. Mātarişvan tarafından bulunduğunda, Agni’yi alevlendirme ve kullanımını yeryüzüne getirip yayma görevini yerine getirme rolünü üstlenirler. Onu suların içinde bulurlar. Sürtünmeyle ortaya çıkarırlar ve dua ederler. Otuz üç tanrının tamamı, Marutlar, sular ve Aşvinlerle birlikte soma içmeye çağrılırlar. İblis Makha’yı yenerler ve eski kral Sudās’ın düşmanıdırlar. Atharvan ile ilişkili olduklarından bahsedilir. Onlar gibi Atharvan da dışarı yayılan ateşin yaratılmasıyla ilişkilendirilir. Avesta’daki Āthravan “ateş-rahibi” anlamına gelir ve Ṛigveda’daki Atharvan ya da Atharvanların eski ateş rahipleri oldukları konusunda şüphe yoktur. Diğer yandan Bhṛigular ya bu tipteki rahipleri ya da muhtemelen ateşin kendisinin yıldırım yönünü temsil etmektedirler. Ateşle ilgili bir başka varlık grubu da Aṅgiraslardır. Bir unvan olarak Aṅgiras ismi Agni için kullanılır ve antik bir kâhin olarak temsil edilir. Ancak Aṅgirasların başlıca özelliği, ineklerin kazanılması görevinin başarılmasındaki paylarıdır. Bu başarıda İndra ile yakından ilişkilendirilirler. Bununla birlikte şarkılarıyla kayayı parçalayıp ışığı içeri aldıkları; böylece inekleri dışarı çıkardıkları, Vala’yı delip güneşin parlamasını sağladıkları söylenir. Agni’nin elçilerinin alevlerinin belirtilerini taşıyor gibi görünürler ancak Atharvanlar gibi ateş kültünün rahiplerinden başka bir şey olmamaları da muhtemeldir. Tıpkı Atharvanlar gibi bu kültle ilintili olan Atharvaveda’ya bağlıdırlar. Bir başka rahip ailesi olan Virūpalar (Farklı Biçimlerde Olanlar) özel bir durum haricinde pek görünmezler.
Büyük bir belirsizlik içeren ve Agni'yle ilintili olan figür, Atharvan’ın oğlu ve Agni’nin üreticisi Dadhyaňç’tır (Süt-Kesen). Aşvinler kendisine bir at başı vermişler ve o da bununla onlara Tvaşṭṛi’nin çayırlarının yerini göstermiştir. Yine İndra’nın dağlarda gizli at başını ararken onu Şaryaṇāvant’ta bulduğundan ve Dadhyaňç’ın kemikleriyle doksan dokuz Vṛitra’yı öldürdüğünden bahsedilir. Dadhyaňç somanın gücüyle inek ahırlarını açar ve İndra ona inek ahırlarını verir. Kendisi ismindeki kesilmiş süt kinayesinden dolayı soma olarak yorumlanır. Bu durum onu yine Dadhikrā ile ilişkilendirir. Ancak daha makul bir görüş, hızı atın başıyla simgelenen yıldırımın bir biçimi olduğudur. Bu arada gök gürültüsü onun sesi, yıldırım ise kemikleridir. Bununla birlikte efsanesi, önemi hakkında net bir görüş elde edemeyeceğimiz kadar bölük pörçüktür. Başka bir kâhin olan Atri ise kendisini serinletici bir esintiyle iyileştiren Aşvinler tarafından derin bir kuyuda yanmaktan kurtarılmasıyla ünlüdür. Lakin kendisi de güneşi Asura, Svarbhānu tarafından gizlendiğinde kurtarıp gökyüzüne yerleştirdiği için büyük bir başarı elde etmiştir. Aynı kahramanlık bir aile olarak Atrilere de tahsis edilmiştir. Atriler sık sık kendilerinden bahseden Ṛigveda’nın beşinci kitabının geleneksel yazarıdırlar. İsimleri “yiyen” anlamına gelir ve bir zamanlar Agni’ye ait olmuş olabilir. Muhtemelen Agni, kaybetmiş olduğu görme yetisini geri kazandığı Aşvinlerin bir çırağı olan kör kâhin Kaṇva kılığında gizlenmektedir.
İndra’nın da Daşagvas ve Navagvas isimli kâhinleriyle mitlere özgü bağıntıları vardır. İndra’ya ineklerin geri kazanılmasında yardım etmişlerdir. İsimleri bu meşhur başarıda sırasıyla on ve dokuz ineği kazandıkları anlamına gelir. Buna rağmen Şuşna ile mücadelelerinde sürekli kendisine yardımcı olan Kutsa ile arkadaşlığı daha meşhurdur. İndra onun için tekerleğini kopararak güneşi durdurma kahramanlığını gösterip tekerleği sürmesi için Kutsa’ya vermiştir. Mit oldukça ilginçtir ve İndra’nın çarpışmada yardım ettiği özel bir kahramanla arkadaşlığı sayesinde insanlar için güneşi kazanmasına dair hikâyeyle karıştırılır. Yine de diğer paragraflarda Kutsal İndra’ya karşı düşman olarak görünmektedir. Kıtlık iblisi olarak Şuşna ile savaşta İndra Kāvya Uşanâs’ın da yardımını almışlardır. Kāvya Uşanâs benzer şekilde Vṛitra’yı öldürmesi için ona yıldırım yapmıştır.
Ölen insanların ilki olan Yama’nın (tıpkı kendisi gibi Vivasvant’ın oğlu) aksine yaşayan insanların ilki olarak göze çarpan Manu’nun bağımsız bir konumu vardır. Mükemmel anlamda ilk kurban veren, Agni ile Soma kültünün yaratıcısıdır ve aslında Soma ona bir kuş tarafından getirilmiştir. Tıpkı ilk kurban veren kavramını şekillendirdiği gibi, törende başlıca rol oynayan yedi rahip grubu da kutsal olarak isimlendirilen ve tanrılarla özdeşleştirilen yedi kâhinle temsil edilir.
İyiliksever olarak tapınılan tanrıların ve ruhların karşısında iblisler ordusu ya da çoğu zaman tek başına hem tanrılara hem de insanlara düşman olan ruhlar bulunur. Tanrılar bu ruhları, kendi yararlarından daha çok insanlar için mağlup eder. Asuralar, Ṛigveda döneminden önce Hint mitolojisinin tamamında iblislerin isimlendirilme şekline bakacak olursak, en eski dönemde henüz böyle bir konuma ulaşmamışlardı. Asura burada normalde