il yok idi. Dört yüz yıl evveline kadar oralarda oturdular. Bu sebepten o yerlere Deşt-i Kıpçak derler.
68
Bahadır Han Uygurların menşei hakkında şu malumatı veriyor: İlin çoğu Kara Han’ın, azı Oğuz Han’ın yanına gittiler.
69
Kanglıların, Çinlilerin Kau Çang’ı olma ihtimali de hatıra gelmiştir. Gerçekten Kanklılar, Pe-Lu yani kuzeyde Beş Şehir’de oturmuşlardır. Fakat oradaki Kau Çang bir şehir ismi olup kabile adı değil idi. Stanislas Julien buna dair Jurnal Azyatika’da yazdığı bir makalede Çin müelliflerinden naklen:
70
Ebulgazi,
71
Bahadır Gazi,
72
Çinliler “Ku- lu-lu” olarak adlandırırlar.
73
Ak Hunlar Roma kaynaklarında Eftalit olarak zikredilirler. (ç.n.)
74
“Terk ve terik” kavak ağacı demektir. Terk-i Divan, Kavak Geçidi anlamına gelir.
75
Liao Çincede uzak demek olup (Liao-tug) doğunun sonu, (Liao-si) batının sonu anlamına gelir.
76
Hicrî 1. asra ait olan “Koşo Çaydam=Kocho Tsidam” kitabesinde adı geçen birçok Kırgız oymaklarından “Şah Kırgız, Batumi, Ugrı” diye vasıflanmışlardır. İşbara Kırgızlar hırsız Batımi oymağından”
77
Kayı oymağı Oğuz yani safi Türklerin en ileri gelenlerindendir. (Lehçe-i Osmani Türk kelimesi) Kanglılar, Dokuz Oğuz boylarındandır.
78
Macarcası Aruk’tur.
79
Bu eserin Arapça bir nüshası Ayasofya Kütüphanesinde bulunur.
80
(İli) Çungar lisanında (parlak, meşhur ve bilinen) demektir. (İli Göl) İli Irmağı demektir. Nehrin bu suretle isimlendirilmesine sebep şehir olmuştur. Şimdiki İli şehri 1169’da yeniden imar edilmiştir.
81
Si-liau “batı uzantısı”, Tung-liau “doğu uzantısı” demektir. Bugün Mançurya denen yerdir.
82
Bahsedilen ahval Milâdî 545 tarihine aittir.
83
Büyük memurlar: (1) Yabgu (2) Büt (3) Tegin (4) Sulıpat (5) Tudun pattır. “Büt” denilen ismi hatalı olup “şat”olması gerektiğini iddia ve Tunguzlar zamanında Türk askerlik âleminde ve en büyük rütbe (şat) ikinci “tekin” ve ondan sonra (yabgu), kut, çat, apu, sulıpat, tudun, sukin, yen, hung, nat ki-li-pat ve tangan” olduğunu beyan edilmiştir.
84
Çin tarihçisi burada hal ü vakti uygun olan Karahanlardan yani ikinci ağalardan bahsediyor. Böyle arazinin her türlü tekliften bağımsız olduğunu ve bizim ilk askerî düzenlemelerimizde görülen tımarlı sipahilere benzediğini, önemine binaen şimdiden hatırlatırız.
85
Bu dağın yeri belli değildir. Mösyö “Thomsen” Altay silsilesinin doğu kısmında olduğu görüşündedir. Hun tarihinden alınarak dünya tarihinde “İrtiş Nehri kaynağına doğru” gösterilmiş ve yine Hun tarihinden “Altay dağlarından bir kısım” denilmiştir. s. 395.
86
Bütün Altay silsilesine “Altın Dağı” adını vermek uygun değildir. Zaten bundan önce de Altay kelimesinin (yüksek orman) manasında (Ala Tayga) terkibinden değiştirilmiş olduğunu bildirmiş idik. Türk ve Moğolların merkez idare veya hanın ikamet mevkii olan yerlere hep bu ismi vermelerinden tarihçiler ve coğrafyacılar aldanmıştır: “Altın Dağ, milâdî sekizinci asırda Tukyu Türklerinin payitahtıdır. Altın Ordu (İnanç hükümdarının ordusu demektir.), Sıra Ordu (Kırmızı giysili hükümdarın ordusu) manasınadır ki on üç ve on dördüncü asırlarda Rusya Moğollarının karargâhıdır. (Altan Han) milâdî on beş, on altı ve on yedinci asırda Çin’deki Moğol hükümdarlarının düşüşünden sonra aldıkları unvandır ki (Altun Han) demektir. Hicretten bir asır önce biz insanların da Eski Türkçede (Emir Dağı) manasına gelen (Eke Dağ) terkibini Extan şeklinde (Harrison Ourus) (Altın Dağ) diye çevirerek hata yapmış olmaları muhtemeldir. Bundan dolayı coğrafyacılar çok zaman Ekdağ diye hayalî bir dağdan bahsetmişlerdir. Yahut Rumların Türkçenin mahallî konuşmalarında (yüksek) anlamına gelen (Âl) yerine (en) veya (eni) kelimesini korudukları da muhtemeldir. Altay’dan büsbütün ayrı bir Altın Dağ daha keşfedilmiştir. O da Tibet ile Lop-nur havzasının güneydoğusunda bulunarak Kaşgar ile Tibet arasında sınır oluşturuyor. Gayet yüksek olan bu dağ silsilesinde yakın zamanlara kadar bilinmeyen altın madenleri keşfedilmiştir.
87
Milâdî sekizinci asır başlarında Türklerin bir orta dönemleri var idi. Kül Tigin abidesinde Moğol tarihinde görülen köpek yılı dokuzuncu ay, algazım yılı üçüncü ay tabirleri ve benzer ifadeler bulunmuştur.
88
Stanislas Julien’in tercüme ettiği tarihten alınmıştır.
89
Osmanlılar Aka’yı ağa telaffuz ederler.
90
Vakıa suresi 35. Ayet’e atıfta bulunulmuştur. Müjdelerin verildiği ayetler sıralanır bunun ardınca da. (ç.n.)
91
Atsız, Harezm’in üçüncü emîridir.
92
Abbasî Devleti’nin