Necib Âsım Yazıksız

Türk Tarihi


Скачать книгу

için kullanılan bir tabirdir. (ç.n.)

97

“Hun” adı Orhun Irmağı’na verilen isimlerden birisidir. Türk kabileleri genellikle yerleştikleri dağ, orman ve derelerin isimleriyle adlandırılırlar idi.

98

Moğolistan ile sınırdır.

99

Halkın yanlış bir söylemi olarak “İskender Seddi” olarak adlandırdıkları ve Büyük İskender veya Zülkarneyn ile hiç münasebeti bulunmayan Çin Seddi’nin inşası on senede son bulmuş ve bu uğurda 400.000 kişi telef olmuştur. Çin yapımına Tatar ve Türklerin saldırılarını önlemek için sınırda beş yüz bin asker bulundurduğu gibi dört milyon amele istihdam etmiştir. Bu büyük set Pekin’in doğusunda deniz sahilinden başlayarak Peçili eyaletini kat ettikten sonra batıya dönerek “Şansi”, “Şen-si” ve “Kansu” eyaletlerinden geçer. Seyyahların rivayetlerine göre uzunluğu iki bin beş yüz ve hatta iki bin altı yüz km. kadardır. Bazı yerleri tuğladan ve genellikle çoğu kısmı topraktan yapılmıştır. Her yerinde yan yana altı süvari geçecek kadar genişliği vardır. Bu büyük eser milattan 247 sene önce Moğol ve Mançuların Çin’i istilalarına karşı yapılmış ise de hiçbir faydası olmamıştır.

100

Şimdiki Çeçenlerin bunların torunları olması muhtemeldir.

101

Yazarın burada Türklerin kadına verdiği kıymet üzerinde dururken “şer’i şerife bağlı olanlar nezdinde bile” tabirini kullanması üzücüdür. Çünkü Müslüman olmakla birlikte alınan bazı teamüller Araplara mahsus, hatta Allah’ın Araplardan kaldırmak istediği menfi uygulamalardır.” (ç.n.)

102

Arpalık, Osmanlı’da bazı memurlara emeklilik hâlinde veya görevden ayrıldığında ödenen tahsisat olarak da kullanılır. (ç.n.)

103

Tüzikat-ı Timuri’de yedi batından evvelki bağlar tasdik edilerek Ebulgazi’nin rivayeti ile uygunluk görülür. Birinci batın atasından itibaren yedinci batına kadar büyükbabaların Moğolca isimleri şunlardır: “İçbike Eboken, Alancık, Budatur, Budakur, Murti, Dudakon.”

104

Alaş Han’ın üç oğlu vardır. Bakarıs neslinden gelenler Uluğ Cüz, Akarıs neslinden gelenler Orta Cüz, Yanarıs neslinden gelenler Küçük Cüz adıyla anılır. (ç.n.)

105

Vambery’nin Çağatay dilbilgisindeki Burak Divane’yi okumalı, s. 58-79.

106

Tarihçi İbni Haldun, Semavi dinlerin çeşitli beldelerde yayılmasını anlatır fakat karışarak da geçtiğini hikâye ederken şöyle diyor: Ve yine kuzey tarafında beşinci iklime kavuşan yedinci iklimde yerleşik Sakalibe, Efrenc taifelerinin ve Türk ve Tatar kabilelerinin bazıları beşinci iklimde yerleşik Hristiyan taifesi ile karışmaları sebebiyle Hristiyanlığı kabul etmişlerdir.

107

Şu tabirler hâlâ Asya Türkleri arasında siyasi ıstılah olarak kalmıştır: Cengiz Han zamanında Gök Moğol namıyla anıldığı gibi yine o zamanda merkez, yani Çin hükümdarı da Kin Kağan yani Sarı veya Hükümdar-ı Zerrin unvanını almıştır. Batı imparatoru yerine de şimdi Ak Kral denilen Rusya İmparatoru gelmiştir.

108

Türk yılı denilen seneler kamerî olup isimleri şunlardır: Sıçkan yılı (Sıçan), Öküz (Odı) yılı, Pars yılı, Tavşan yılı, Balık yılı, At yılı, Koyun yılı, Maymun yılı, Tavuk yılı, İt yılı, Domuz yılı.

Kâtip Çelebi merhumun Takvimü’t-Tevârih’inde Türk Tarihi hakkında verilen bilgiler faydası olduğundan buraya eklendi: Doğu tarafının bilginleri yani Çin, Hıtay, Moğol ve Çağatay ahalisi âlemin başlangıcına yöneldiklerinden tarih öncesidir. Onlar zannederler ki âlemin ömrü 360 (ven=van) ve her ven on bin yıl ve her on iki yıl bir devir ola. Ve her yılı bir hayvana nispet ederler. O hayvan o yılın talihidir. Galiba onda geçmiş olan ömür, anılan hayvanın tabiatının gereği üzere olur derler. Ayların isimleri Türk dili ile buna göre adlandırılmıştır. Âram ay, ikinci ay, üçüncü ay, dördüncü ay, beşinci ay, altıncı ay, yedinci ay, sekizinci ay, dokuzuncu ay, onuncu ay, on birinci ay (bir yirminç ay), onikinci ay (çakşaput=oruç ayı) ve senenin ilk ayının başlangıcı daima güneşin ayla ayın ikinci on gününde, zeval öncesine içtima vaktinde yani güneş, ay ve dünyanın aynı hizaya geldiği vakittedir. Bayramları dahi o gündür. Ve bu günün tanına itibar olunur. Sair ayların başlangıcında burçların ortalarında, güneş, ay ve dünya aynı hizaya geldiğinde adı geçen tarihin ayları kamerî ve yılı şemsî olmak lazımdır. Çünkü yılın başlangıcı dolunaya, ictimaya bağlıdır. Bu takdirce yılda on bir gün fazladan, iki veya üç senede bir ay fazla olur. Ona “beşon ay” derler.

109

Tarih bin yetmiş dört ve tavşan yılında ve mübarek ramazan ayında darü’l fenadan, darü’l bekaya göç etti. (Şecere-i Türkî), s.173.

110

Altay putperestlerinden Teleütlerin duası.

111

Avrupa Rusyası’nda Viyatka, Perm, Kazan, Sibirsk, Orenburg, vilayetlerinde yerleşik ve “Finova” ırkından bir kavimdir. Ziraat ve arıcılıkla geçinirler.

112

Bunlara ait tarihî olaylar bilahare görülecektir.

113

Kağan veya halkın tahrifi ile Hak(ğ)an sonra (ğ)nin düşmesi ile (Khan), (Han) hep bir kelimedir. Çince “Huhan” suretinde yazılmıştır.

114

Çincesinde babası “Kutluk” diye zikredilmiştir.

115

On Uygur boyundan Mengü Tatı adlı kişiyi getirdiler. “Gün İrkin” lakap koydular. Bu ikisinin oğlanları yüz yıl kadar dura koydular. Ondan sonra dahi bir Uygur oldu. On Uygur’a her kim baş olsa (İl İlter) dediler. Dokuz Uygur’a her kim baş olsa (Gün İrkin) dediler. Çok yıllar duranların adını şöyle derler idi” Ondan sonra her kim duruverse (İdi Kut) dediler. İdinin manasın her kim bilir? Derler ki sütünü tadan bilir (Şecere-i Türkîs s. 25) İşte görülüyor ki hicrî 11. Asırda bu kitabı telif eden Ebulgazi Bahadır Han Uygur’un (İdi Kut)una milleti ihya eden manasında (İl İlter) diyor. (Tukyu)da bu manadadır.

116

Oğuz beyleri, ahali, işitiniz! Yukarıda bulunan Tanrı ezmediği, aşağıda bulunan yer patlamadığı hâlde, Ey Türk milleti nizamınızı kim bozabilir?

117

Macaristan hükûmetini oluşturan (Arpad) dahi memleketini toprak ve su adına sahiplenmiştir.

118

Doğru olmamak, askerî nizama riayet etmemek demektir.

119

Kendi kendine hükûmete malik idim, hükûmetin azameti (Amat, Uygurcada çok değerli kaftan manasında olup dolayısıyla azamet ve rütbe manasına gelir. Fakat Türk dilinin diğer şubelerinde şimdi manasına gelen “amatı” kelimesiyle de benzerliği var.) nerededir? Kime hâkimiyet kazandırayım? Böyle diyor idi. Başlı başına Hakan’a sahip bir millet idim, Hakan’ım nerededir? Hangi hakana işimi gücümü sarf edeceğim? Böyle diyor idi.

120

Şad dışarıda bulunan Türk beyleri manasında olmak gerektir. Osmanlıcada vaktiyle devlet adamlarının tellalı makamında bulunan memurlara şadi denilirdi.

Yabgu; Uygur, Çağatay ve Osmanlıcada müşterek olup bina ve tanzim etmek manasında olan “yab” kelimesinden alınmıştır. “Yabgu” bunun türemiş hâlidir. Şad, Türkler arasında iki büyük rütbe ismidir. Vaktiyle mevcut olan rütbe isimleriyle bu gün tertip edilen rütbe silsilesi biri doğu, diğeri batı olmak üzere Türk hükûmetinde iki şad rütbesi bulunduğu görülür. Görünüşe bakılırsa Çinliler yabguyu “yepu” ve “şa