Hasan Yılmaz

Abbasiler ve Abbasi Halifeleri


Скачать книгу

ER

      Adını Hz. Muhammed’in (s.a.v.) amcası Abbas’tan alan Abbasiler, ilk atalarının adından dolayı Haşimîler olarak da bilinmektedir.

      Abbasiler’in yönetimi ele geçirmeleri İslam tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. Emeviler Dönemi’nin memnuniyetsiz kitleleri tarafından iktidara getirilen Abbasiler, iktidarları dönemindeki uygulamalarıyla dünya tarihini etkilemişlerdir.

      Emeviler Dönemi’nde devletin sınırları İspanya’dan Çin’e kadar geniş bir coğrafyaya ulaşmıştı. Emeviler, ele geçirdikleri topraklarda, Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Hulefa-i Raşidin Dönemi’ndeki uygulamanın aksine, Araplık unsurunu ön plana çıkardılar. Onlar, İslam’ı yaymak yerine, egemenliklerini yaymayı tercih ettiler. Böylece Hz. Muhammed’in (s.a.v.) mesajını bütün dünyaya ulaştırmayı amaçlayan İslam devletini, yavaş yavaş etnik unsura dayalı bir devlet hâline getirdiler.

      Araplar, Emeviler Dönemi’nde imtiyazlı bir sosyal sınıf hâline geldiler. Arazi vergisinden muaftılar ve garnizon şehirlerde sadece onlar silah altına alınıyorlardı. Divana kaydedilen askerlerin büyük bir kısmı Araplardan meydana geliyor, her türlü tazminat ile fethedilen bölgelerden gelen ganimet ve paradan paylarının yanı sıra ayrıca aylık ve yıllık alıyorlardı.

      Emeviler Dönemi’nde, Arap olmayan toplumlar, Müslümanlığı kabul etseler dahi ikinci sınıf insan muamelesi görüyordu. Mevali denilen bu insanlar, Araplarla eşit haklardan faydalanamıyorlardı. Müslüman olmalarına rağmen, devletin gelirlerinin arttırılması maksadıyla kendilerinden her türlü vergi -hatta gayrimüslimlerin ödedikleri bir vergi olan cizye bile- alınıyordu. Savaşlara piyade olarak katılmalarına karşılık, Arap süvarilerden daha az aylık ve ganimetten de daha az pay alıyorlardı. Emeviler’in eşitsizlik yaratan bu uygulaması sadece Ömer b. Abdülaziz döneminde terk edildi. Onun ölümünden sonra Emevi Hanedanı aynı uygulamayı devam ettirdi. İslam’ın eşitlik mesajına aykırı olan bu tutum, Emeviler’e karşı oluşan muhalefetin zeminini güçlendirdi.

      Hz. Osman’ın şehit edilmesi ile başlayan ve Hz. Hüseyin ile birlikte ailesinden 72 kişinin şehit edilmesiyle zirve noktasına ulaşan karışıklıklar, Emeviler’e duyulan kini iyice artırdı. Uzlaşma ve diyalog yerine baskı ve şiddet yöntemlerini kullanan Emevi Hanedanı, kendisine karşı oluşan muhalefetin daha da güçlenmesine yol açtı. Muhalefetin mesajlarına en fazla kulak veren eyaletler Irak ve Horasan oldu. Özellikle mevali, Şiilerin görüşleri doğrultusunda Hz. Peygamber’in neslinden gelen meşru bir halife fikrini benimsedi. Böylece mevali ile Şiiler arasında Emevi iktidarına karşı bir ittifak oluştu.

      Emeviler’e karşı oluşan ittifakın bir diğer kanadını da Hariciler teşkil etti. Hiçbir iktidara itaat etmeyen Hariciler, sürekli isyan hâlinde olmaları nedeniyle Şam’ın otoritesini büyük ölçüde sarstılar.

      Asıl Bölen Kabilecilik Oldu

      Emevi Hanedanı, Arap olmayan unsurlara karşı ayrımcılık yaptığı gibi, Araplar da kendi içlerinde kabile asabiyesinden kurtulamıyorlardı. Arap geleneklerinde, Arap kabileleri kuzey ve güney Arapları olmak üzere iki kısma ayrılıyordu. İslam’dan önce kabileler arasında, bitmeyen bir rekabet vardı. Bu rekabet, İslam dini ile birlikte uzunca bir süre kesintiye uğramıştı. Ancak devlet sınırları genişleyip yeni topraklar ele geçirilmeye başlandıktan sonra unutulmaya yüz tutan kabile asabiyesi yeniden gün yüzüne çıktı. Kuzey ve güney kabileleri arasındaki ilk gerilim Ebu Süfyan’ın oğlu ve Emevi Devleti’nin kurucusu Muaviye döneminde başladı. Devletin zayıf düştüğü dönemlerde şiddetlenen rekabet, nihayetinde Emevi Devleti’ni de yıkılışa götürdü.

      Muaviye’nin veliaht olarak tayin ettiği ve kanlı iktidar çatışmasına neden olan Yezid’in ölümünden sonra baş gösteren halifelik mücadelesinde, kabile asabiyesi iyice gün yüzüne çıktı. İslam’dan önce Yemen’den Suriye’ye göç etmesinden dolayı güney kabilesi denilen Kelb kabilesi Emevi Ailesi’nden Mervan b. Hakem’i desteklerken kuzeyin yerleşik kabilelerinden olan Kays kabilesi de Abdullah b. Zübeyr’i destekledi. Kabileler arasında rekabette Emevi Hanedanı tarafsız kalmadı. Hanedan içi iktidar çekişmesinden dolayı, hilafeti ele geçiren her halife, bir kabilenin desteğini arıyordu. Halifeler böyle davranarak bütün bir toplumun değil de bir zümrenin temsilcisi olduklarını gösteriyorlardı.

      Emevi Devleti’nin bir insan ömrü kadar kısa bir sürede yıkılmasının nedenlerinden biri de aile içindeki rekabettir. II. Velid’in halifelikten indirilmesi, aile içi çekişmenin en somut göstergesi olmuştur. Bu olayla birlikte, Suriye ikiye bölünmüştür. Bölünmeden dolayı son halife II. Mervan, başkent Şam’ı terk ederek devletin merkezini Harran’a taşımıştır.

      Abbasiler’in Karşı Propagandası Yankı Buldu

      Abbasi Ailesi tarafından yürütülen karşı propaganda, Emevi Hanedanı’nın yarattığı olumsuzluklardan kaynaklanan memnuniyetsizliğin halkta yankı bulmasına yol açmıştır. Ülke genelinde yaygın olan memnuniyetsizliği lehlerine çevirmeyi başaran Abbasiler, oluşan tepkiyi bir dalgaya çevirip Şam yönetimini ele geçirmeyi başarmışlardır.

      Hz. Peygamber’in amcası Abbas ve onun oğlu Abdullah, sakin kişilikleri ile bilinen kimselerdi. Özellikle Abdullah ilimle meşgul olan bir kişiydi. Abdullah’ın oğlu Ali de babasının yolunu takip etmesine karşılık Emevi Halifesi I. Velid’in baskılarından kurtulmak için 714 yılında Şam’ı terk ederek hac yolu üzerinde bulunan Humeyme’ye gitmek zorunda kalmıştı. Onun Şam’ı terk etmesiyle birlikte Abbasi Ailesi de muhalif söylemlerini başlattı.

      Esasında, Horasan’da Abbasi Ailesi’nin propagandasından etkilenmeye hazır bir kitle vardı. Zira Kerbela Olayı’ndan sonra Şiilerin Horasan’daki faaliyetleri hızlanmıştı. Aynı dönemde Şiiler, Hz. Ali’nin Havle isimli eşinden olan Muhammed b. Hanefiyye’nin oğlu Ebu Haşim’e biat etmişti. Ali’nin Şam’ı terk etmesi üzerine Ebu Haşim de Humeyme’ye giderek Abbasiler ile temasa geçti. Böylece Abbasi Ailesi ile Şiilerin teması başlamış oldu.

      Abbasiler’in yer altı faaliyetlerine 718 yılında başladılar. Abbasi hareketini on iki nakîb ve bunlara bağlı yetmiş dâî büyük bir gizlilik içinde yürütüyordu. Kufe merkezli yürütülen faaliyetler nedeniyle Şam yönetimi Abbasi Ailesi üzerindeki baskısını artırdı. Bu nedenle Abbasiler, propagandalarını Horasan’da yoğunlaştırdılar.

      Abbasi propagandistlerin halkı en çok etkileyeni Merv’de faaliyet gösteren Hidaş idi. Fikrini fanatikçe savunan Hidaş, yaptığı konuşmalarla geniş kalabalıklarda coşku yaratabiliyordu. Nitekim 736 yılında topladığı kalabalıkla büyük bir isyan başlattı. Ancak başarıya ulaşmayan bu isyan sonunda yakalanarak idam edildi.

      Abbasi nakîb ve dâîleri kendilerini, Allah tarafından istenilen değişikliğin aracıları olarak tanıtıyorlardı. Kendilerinin Hakk’ın temsilcisi olduklarını ve batıla karşı mücadele ettiklerini söylüyorlardı. Halktan biat isterken kendileri adına değil, peygamber ailesinden ileride üzerinde ittifak edilecek bir şahıs adına istiyorlardı.

      Abbasi Ailesi’nin lideri Muhammed b. Ali, 26 Ağustos 743 tarihinde Humeyme’de öldü. Yerine oğlu İbrahim geçti. İbrahim b. Muhammed, babasının ölümünün ardından faaliyetlerini Horasan üzerine yoğunlaştırdı. Kendi vekili olarak da Ebu Müslim Horasani’yi Horasan’a gönderdi. Türk kökenli olan Ebu Müslim, Abbasi Ailesi’ne intisap etmeden önce Kufe’de köle olarak yaşıyordu. 25 yaşındayken Abbasi hareketini yönetenlerin dikkatini çekti ve İmam İbrahim b. Muhammed’e onu kazanması tavsiye edildi. İbrahim, Ebu Müslim’i yanına alarak kendi fikirleri istikametinde yetiştirdi ve 747 yılında kendi vekili olarak Horasan’a gönderdi.

      İhtilal Hazırlıkları Başladı

      Tarihçilerin Horasan Spartaküsü dedikleri Ebu Müslim’in Horasan’a gidişiyle birlikte muhalefetin örgütlenmesi hızlandı. Aynı dönemde Emeviler Ailesi’nde hanedan içi çekişme yaşanırken Araplar da kabile taassubuyla birbirlerine düşmüşlerdi. Merv’den başlamak üzere Horasan şehirlerinde faaliyetlerini yoğunlaştıran Ebu Müslim Horasani, nihayet 15 Haziran 747 tarihinde Şii propagandistlerin önde gelenlerinden Süleyman b. Kesir’in köyü olan Sifezenç’te siyah bayrağı açtı. İsyanın merkezinde bir süre kalan Ebu Müslim, daha sonra Mahiyan’a geçti. Burada etrafına topladığı kalabalıkları silahlandıran Ebu Müslim, Emevi kuvvetleri Merv’i savunamayacak hâlde iken şehri işgal etti.

      Başlayan