Dede Korkut

Dede Korkut'tan Seçme Hikâyeler


Скачать книгу

nasıl getirelim, senin oğlun bizim sözümüzü dinlemez, bizim sözümüzle gelmez. Kalkıp yerinden doğrul, yiğitlerini okşa beraberine al, oğluna uğra, onu da yanına alıp ava çık. Kuş uçurup av avlarken oğlunu oklayıp öldürmeye bak, eğer böyle öldürmezsen onu bir daha öldüremezsin, bunu böyle bil.” dediler.

      Serin serin tan yelleri estiğinde

      Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde

      Büyük cins atlar sahibini görüp kişnediğinde

      Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda

      Aklı karalı seçilen çağda

      Kudretli Oğuz’un gelininin, kızının bezendiği çağda

      Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca

      Bey yiğitlerin kahramanların birbirine koyulduğu çağda

      Sabahın ilk ışıklarıyla Dirse Han yerinden kalktı. Oğlancığını yanına alıp kırk yiğidiyle beraber ava çıktı.

      Av avladılar, kuş kuşladılar. O kırk namerdin birkaçı oğlanın yanına geldi:

      “Baban, dedi, geyikleri kovalasın getirsin, benim önümde tepelesin, oğlumun at koşturuşunu, kılıç çalışını, ok atışını göreyim, sevineyim, kıvanayım, güveneyim dedi.” dediler.

      Boğaç ne bilsin, geyiği kovalayıp getiriyor, babasının gözü önünde vuruyordu:

      “Babam, at koşturuşuma baksın kıvansın, ok atışıma baksın güvensin, kılıç çalışıma baksın sevinsin.” diyordu.

      O kırk namert dediler ki:

      “Dirse Han, görüyor musun oğlanı, kırda bayırda geyiği kovalıyor, senin önüne getiriyor, geyiğe atarken ok ile seni vurup öldürecek. Oğlun seni öldürmeden sen oğlunu öldürmeye bak.”

      Boğaç, geyiği kovalarken babasının önünden gelip geçiyordu. Dirse Han, kurt sinirinden yapılmış sert yayını eline aldı. Üzengiye kalkıp kuvvetle çekti, doğrultup attı. Oğlanı iki küreğinin arasından vurup çaktı. Oğlanın alca kanı fışkırdı, koynu doldu; büyük cins atının boynunu kucakladı ve yere düştü. Dirse Han istedi ki oğlancığının üstüne gürleyip düşsün. O kırk namert bırakmadı. Atının dizginini döndürdü, yurduna gelir oldu.

      Dirse Han’ın hatunu “Oğlancığımın ilk avıdır.” diye attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirdi; soylu Oğuz beylerine ziyafet vermek istedi.

      Toparlanıp yerinden kalktı, kırk ince kızı beraberine aldı; Dirse Han’a karşı vardı. Başını kaldırdı, Dirse Han’ın yüzüne baktı. Sağına soluna göz gezdirdi, oğlancığını göremedi. Kara bağrı sarsıldı; bütün yüreği oynadı; kara süzme gözleri kan yaş doldu. Çağırıp Dirse Han’a söyler, görelim bakalım ne söyler:

      Beri gel başımın bahtı, evimin tahtı

      Han babamın güveyisi

      Kadınanamın sevgisi

      Babamın, anamın verdiği

      Göz açıp da gördüğüm

      Gönül verip sevdiğim

      A Dirse Han

      Kalkarak yerinden doğruldun

      Yelesi kara cins atına sıçrayıp bindin

      Göğsü güzel koca dağa ava çıktın

      İki vardın, bir geliyorsun, yavrum hani

      Karanlık gecede bulduğum oğul hani

      Çıksın benim görür gözüm a Dirse Han

      Yaman seğriyor

      Kesilsin oğlumun emdiği süt damarım

      Yaman sızlıyor

      Sarı yılan sokmadan akça tenim kalkıp şişiyor

      Yalnızca oğul görünmüyor, bağrım yanıyor

      Kuru kuru çaylara su saldım

      Kara elbiseli dervişlere adaklar verdim

      Aç görsem doyurdum, çıplak görsem donattım

      Tepe gibi et yığdım, göl gibi kımız sağdırdım

      Dilek ile bir oğul zorla buldum

      Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana

      Karşı yatan Ala Dağ’dan bir oğul uçurdunsa

      Söyle bana

      Taşkın akan koşan sudan bir oğul akıttınsa

      Söyle bana

      Aslan ile kaplana bir oğul yedirdinse söyle bana

      Kara giyimli azgın dinli kâfirlere bir oğul aldırdınsa söyle bana

      Han babamın katına ben varayım

      Ağır hazine bol asker alayım

      Azgın dinli kâfire ben varayım

      Paralanıp cins atımdan inmeyince

      Yenim ile alca kanımı silmeyince

      Kol but olup yer üstüne düşmeyince

      Yalnız oğul yollarından dönmeyeyim

      Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana

      Kara başım kurban olsun bugün sana

      dedi ve feryat figan eyledi, ağladı. Böyle deyince Dirse Han hatununa cevap vermedi, o kırk namert karşı geldi ve:

      “Oğlun sağdır, esendir; hâlâ avdadır. Bugün yarın nerede ise gelir, korkma kaygılanma. Bey sarhoştur, cevap veremez.” dediler.

      Dirse Han’ın hatunu çekildi, geri döndü. Dayanamadı, kırk ince kızı beraberine aldı, büyük cins ata binip oğlancığını aramaya gitti. Kışları da yazları da karı buzu erimeyen Kazılık Dağı’na geldi. Alçaktan yüce yerlere koşturup çıktı. Baktı gördü ki bir derenin içine karga, kuzgun iner çıkar, konar kalkar. Büyük cins atını o tarafa çevirdi ve yürüdü.

      Meğer Sultan’ım, oğlan orada yıkılmıştı. Karga, kuzgun kan görüp oğlanın üstüne konmak isterdi. Oğlanın iki köpekceğizi vardı. Kargayı, kuzgunu kovalardı, oğlanın üstüne kondurmazdı. Oğlan orada yıkılıp kalınca boz atlı Hızır, oğlana hazır oldu, üç defa yarasını eli ile sıvazladı:

      “Korkma oğlan, sana bu yaradan ölüm yoktur, dağ çiçeği ile ananın sütü senin yarana merhemdir.” dedi ve ortadan kayboldu.

      Oğlanın anası oğlanın üstüne koşturup çıkageldi. Baktı, gördü ki oğlancığı alca kana bulanmış yatıyor. Çağırarak oğlancığına söyler, görelim Han’ım ne söyler:

      Kara çekik gözlerini uyku bürümüş aç artık

      On iki kemikçiğin harap olmuş topla artık

      Tanrı’nın verdiği tatlı canın seyranda imiş yakala artık

      Öz gövdende canın var ise oğul haber bana

      Kara başım kurban olsun oğul sana

      Akar senin suların Kazılık Dağı

      Akar iken akmaz olsun

      Biter senin otların Kazılık Dağı

      Biter iken bitmez olsun

      Koşar senin geyiklerin Kazılık Dağı

      Koşar iken koşmaz olsun taş kesilsin

      Ne bileyim oğul aslandan mı oldu

      Yoksa kaplandan mı oldu ne bileyim oğul

      Bu kazalar sana nereden geldi?

      O