Namık Kemal

Zavallı Çocuk


Скачать книгу

masraflarını görecekti ve hükûmetin Mısır işinde tuttuğu yola karşı yazılar yazdıracaktı. Ziya Bey daha önce de bulunduğu Kıbrıs’a mutasarrıf olarak bile gitmek istemiyordu. Bir arzuhâlinde kendisinin bu ilk Kıbrıs mutasarrıflığından şu yolda yakınıyordu: “Kıbrıs’ın malum olan vehamet-i havasından nâşi oraya gider gitmez sıtmaya müptela oldum ve bu illeti muahharen iki sene daha çektim. Ve o sebeple bir bendezadeleri telef oldu ve pederim derd-ü kederle menzulen vefat etti”.

      Bundan ötürü gerek Kemal gerek Ziya Bey (Paşa) İstanbul’da Mustafa Fazıl Paşa’nın işlerine bakan bir yabancının yol göstermesiyle gizlice Avrupa’ya gitmek üzere yola çıktılar (17 Mart 1867).

       Kemal Avrupa’da (1867-1870): Kemal Avrupa’ya gittikten sonra hayatı dolaşmalarla geçti. Kendisiyle Avrupa’ya kaçmış olanlar, politika yüzünden sığınmış bulunduklarından sık sık tedirgin ediliyorlardı. 1868 Haziran’ında Londra’da Ziya Bey’le birlikte Hürriyet gazetesini çıkarmaya başladılar. Fakat biraz sonra ayrılmak zorunda kaldılar. Mustafa Fazıl Paşa, Abdülaziz’in Avrupa’ya yaptığı bir yolculuk sonunda kendisinin memlekete dönmesi iznini almış ve Avrupa’ya getirttiği insanlara, ilkin vadettiği yardımı kesmişti. Bu, sıkıntı verecek bir hâldi. Ailelerinin yardımının, kendilerini yabancı memlekette yaşatacak bir hâlde olmadığı muhakkaktı. 1870 Fransa-Prusya muharebesinin başlaması, durumlarını daha sıkıntılı bir hâle soktu. Ziya Bey Hürriyet gazetesindeki bir yazı yüzünden Londra’dan ayrılmak zorunda kalarak Cenevre’ye çekilmiş ve gazeteyi orada çıkarmaya devam etmişti. Namık Kemal de İstanbul’a dönebileceği hakkında aldığı söz üzerine Paris’ten kalkarak İstanbul’a döndü.

       Kemal ve İbret gazetesi 5 (1870-1873): Kemal Avrupa’dan memlekete döndükten sonra bir zaman sakin bir hâlde kaldı. Bu durgunluk bir görünüştü. Gençlerden bir kısmıyla toplanıp konuştuğu muhakkaktı. Ahmet Mithat, Menfa adlı eserinde Kemal’in siyasî ve içtimai denecek şekildeki bu konuşmalarından birini anlatır. Gazetelerden de Diyojen gazetesine ara sıra yazılar yazıyordu. Diyojen bir mizah gazetesi olmakla beraber o devrin birçok siyasi gazetesinden daha esaslı bir surette olayları inceliyor ve eleştiriyordu. Sadrazam Ali Paşa’nın ölümüne kadar gazeteler, birkaç tane yenisinin çıkarılmasına izin verilmekle birlikte, sıkı bir baskı altındaydılar. Ali Paşa’nın 1 Eylül 1871’de ölmesi üzerine yerine sadrazam olan Mahmut Nedim Paşa zamanı ise idarece çok karışık bir devirdir. On bir ay sürmüş olan bu zaman içinde yapılan işlerin dedikodusu yıllarca sürmüş, çok tehlikeli sonuçlar göstermişti. Bu devre içinde Diyojen’in ve dolayısıyla Kemal ve arkadaşlarının yaptıkları mücadele, ayrı ve dikkatle incelenmeye değer bir konudur. Bununla beraber Kemal ve Ali Paşa’nın ölümü üzerine Avrupa’dan memlekete dönmüş olan bazı arkadaşlarında bir gazete çıkarmak fikri uyanmıştır. Uzun uzadıya çalışmalardan sonra daha önce çıkmış olup birkaç kere hükûmetçe kapattırılmış olan İbret adındaki gazeteyi yeni baştan çıkarmak üzere izin aldılar. 13 Haziran 1872’de bunu yayımlamaya başladılar. 9 Temmuz’da çıkarılan 19. sayıda gazete hükûmetçe kapatıldı. Yazarlarından bir kısmı İstanbul dışında memurluklara gönderildi. Temmuzun sonunda Mahmut Nedim Paşa sadrazamlıktan uzaklaştırıldı, yerine Mithat Paşa sadrazam oldu. Fakat Kemal eylülde yine Gelibolu’ya gitti. İbret gazetesine de yeniden çıkarılma izni verildi.

      Kemal’in memurluk hayatına canla başla sarıldığı, kötülediği bazı hâlleri kendi iş sahasında düzeltmeye çalıştığı görülmüştür. Fakat bunlardan en çok önem verdikleri, şahsi faaliyet ve iradenin çabuk netice verebileceği gibi şeyler olmadığından bu memurluk hayatında çok bulunamadı. İdare işlerinde bu çabayı gösterdiği gibi İbret gazetesine de düzenli olarak yazı yazıyordu. Memur olmasından dolayı yazılarına imza atamadığından başmuharrir kelimelerinin ilk harflerini, “B.M.” simgesini kullanıyordu. Hatta bundan başka, arkadaşlarından Ebüzziya Tevfik kendi başına Hadika adlı bir gazete çıkarmaya başladığından ona da yazı yardımı yapıyor, gene aynı yüzden o gazetedeki makalelerinde de Namık Kemal’in baş harfleri olan “N.K.” simgesini kullanıyordu.

      En sonunda idare işlerindeki hareket tarzından çıkan memnuniyetsizlikler, kendisinin aralık ayı ortalarında Gelibolu mutasarrıflığından ayrılmasına yol açtı. Kemal ay sonlarında İstanbul’a döndü ve bir süre sonra yine kendi imzasıyla yazılar yazmaya başladı. Kemal bu sefer İstanbul’a gelişinde arkadaşlarını tiyatro ile esaslı bir şekilde uğraşır buldu, bu ilgiyi daha canlı bir hâle getirmek üzere arkadaşlarını kendi başkanlığı altında toplar bir vaziyet aldı; tiyatro hakkında kendi de birkaç makale yazdı, piyes hazırlamaya koyuldu. Vatan Yahut Silistre bu çalışmanın bir ürünüdür. Bu piyes prova edilirken Gülnihal6 piyesini yazmaya başladı. 1 Nisan 1873 Salı günü akşamı Vatan ilk kez oynandı. İki gece sonrası için ikinci defa oynanacağı ilan edildi. İlk oyunda görülen bazı coşkunluklar ikinci oyunda bir gösteri hâlini aldı. İbret gazetesinin, bu hâli alevlendirir şekildeki yazıları da hükûmeti bir tedbir almaya zorladı.

       Kemal Magosa’da (1873-1876): 5 Nisan’da İbret gazetesi kapatıldığından, ertesi pazar günü Kemal, Nuri, Ahmet Mithat, Ebüzziya Tevfik ve talebeden Hakkı Efendi tevkif edildiler. Üç gün Zaptiye kapısında tutulduktan sonra 9 Nisan Çarşamba günü Çanakkale’ye götürülmek üzere vapura bindirildiler, oradan da ayrı vapurla Tevfik (Ebüzziya) ile Ahmet Mithat Rodos adasına, Nuri ve Hakkı Akkâ’ya, Kemal de Kıbrıs Adası’na götürüldüler.7

      Kemal, Kıbrıs Adası’nın Magosa Kalesi’nde otuz sekiz ay mahpus kaldı. Bu zaman içinde Kemal, yukarıda Ziya Bey’in bir yazısında zikrettiği, Kıbrıs gibi havasının fenalığı ile ün almış bir yerdeki kalebentlik yaşamına, ancak içindeki ateş ve çok sıkı çalışmalarıyla dayanabilmiştir. Ailesinden ve özellikle dostlarından para yardımı görüyor, o sırada daha ziyade ilgi uyandıran ve isimsiz olarak basıldığı hâlde fazla bir beğeni ile aranan eserlerinin satışıyle buradaki hayatının maddi sıkıntılarını hafifletiyordu. İstanbul ile özel aracılarla çok düzgün şekilde bir mektuplaşma düzeni kurmuştu, İstanbul’un fikir hayatını adım adım izlediğini, bu mektupların bazılarından pek iyi anlıyoruz. Yeni yetişen gençlere mektuplar yazıyor, onları yollarında cesaretle ilerlemeye isteklendiriyor, tartışmalarında onlardan yana çıkıyordu.

      İstanbul’da basılan kitaplarında, kendi adını koyamadığı için üvey dayısı Mahir Bey’in sorumluluk ve imtiyazını gösteren kayıtlar vardır. Bu şekilde Vatan Yahut Silistre’nin ikinci baskısı, Akif Bey ile Zavallı Çocuk piyeslerinin birinci ve ikinci baskıları, Gülnihal’in ilk baskısı yapılmıştır. İstanbul’dayken Vatan’ı bitirmiş ve Gülnihal’e başlamış, ötekilerini Magosa’da meydana getirmiştir.

      Kemal, eski edebiyata karşı olan en sert eleştirisini Magosa’da bulunduğu sırada yazmıştır. İrfan Paşa’nın çıkardığı küçük bir eserdeki bir fikre karşı yazdığı İrfan Paşa’ya Mektup, Hintli Şeyh İnayetullah’tan çevirmiş olduğu Bahar-i Daniş eserinin uzunca olan önsözü, Recaizade Ekrem’in tercüme ettiği Me Pirzon hakkında yazdığı eleştiri yazısı ve hele Ziya Paşa’nın bir eski yazı seçme kitabı olan Harabat için yazdığı Tahrib-i Harabat ve Takip, bu üç yıllık zamanın kitaplarıdır.

       Kemal İstanbul’da (1876-1877): Kemal Magosa’daki sürgünlük hayatından ancak Abdülaziz’in hükümdarlıktan indirilmesi (30 Mayıs 1876) üzerine kurtulabildi. Yeni Hükümdar V. Murat “Politika töhmetiyle