iptidai cemiyetlerdeki dinî tasniflerle içtimai teşkilatı karşılaştırarak, birincilerin ikincilerden doğduğunu ispat etmiştir.
Dört unsurun temsil ettiği mabutlara, Orhun Kitabesi’nde Yer-Sular adı veriliyor. Radloff’a göre, Altay Türklerinde 17 had vardır. Bunların en merkezde bulunanı Ugan adını taşıyor. Ugan’ın iki oğlu vardır ki birisi Demir Han, diğeri Su Han’dır.23 İki unsurun mabutluğunu bu isimlerde görüyoruz. Bidayette Ağaç Han ile Od Han’ın mevcut olduğu, bu iki isimden istidlal olunabilir. Zaten Yer-Suların bidayette dört iken sonradan üçe, daha sonra sekize ve en sonra da on yediye nasıl çıktığını sebepleriyle beraber göreceğiz. Chavannes diyor ki; bu dörtlü tasnif, Türklerde başka, Çinlilerde başka türlüdür. Çünkü evvela, Çinlilerde unsurların sayısı beş olduğu hâlde, Türklerde dörttür. Saniyen Çinlilerde garbın unsuru maden olduğu hâlde Türklerde rüzgârdır. Türklerin dört unsuru, Hintlilerin unsurlar tasnifine de benzemez. Çünkü Hintlilerde ağaç unsuru yerine toprak unsuru vardır. O hâlde bu unsurlar manzumesi halis Türk manzumesidir.
Bu tasnifte Türklerin dört hayvanı da Çinlilerin hayvanlarından başkadır. Türklerce
O hâlde, Türklerin dörtlü tasnifi, şu veçhile icmal edilebilir:
2. TÜRK MANTIĞININ MAKULÂT-I ERBAASI
-Zihnin Müdir Umdeleri-
Yukarıki tasnifler gösteriyor ki eski Türklerce, cihetlerin, mevsimlerin ve ilahların renkleri vardı. Bu telakkinin izlerini şimdiki lisanımızda görebiliyoruz. Cihetlerin renklerini deniz adlarında görebiliriz:
Mevsimlerin rengini, karakış tabirinde görüyoruz. Milattan 199 sene evvel Hiung-Nu Türk Devleti’nin Hükümdarı Mete, Çin İmparatoru’nun karargâhını dört yüz bin süvari askerle muhasara etti. Mete bu askeri, dört livaya taksim etmişti. Her biri dört cihetten birine ikame edilmiş olan bu dört süvari livası, Türk mantığına tevfikan teşkil edilmişti:
renklerinde olmak üzere intihap edilmişlerdi.24
Yakutlarda, küçük şamanlar çoktur. Fakat baş şamanlar, her biri dört cihetten birine hâkim olmak üzere yalnız dört olabilir.25
Kutadgu Bilig dört fasia mükasemdir ki mevzuları şunlardır: Adalet, Kudret, Akıl, İtidal.
Bu dört meleke, dört şahıs vasıtasıyla temsil edilmiştir:
Kitap bu dört şahsın mübahase ve münakaşasını muhtevidir.26
Ordunun tabiyesi de bu tasnifi gösterir:
Tasavvuftaki dört kutup, dört Yer-Su’yu andırır. Eski Türklerde, büyük hükümdarların oğulları yahut kardeşleri dörttür ve bunlardan Mesela Türk Han’ın dört oğlu vardır:
1. Çigil
2. Barsacar
3. Tutuk
4. Amlak
Moğol Han’ın da dört erkek evladı vardır:
1. Kara Han
2. Or Han 3. Kür Han
4. Küz Han
Bogu Tigin’in dört kardeşi vardır ki hepsinden Beş Balık vücuda gelmiştir:
1. Or Tigin
2. Kotur Tigin
3. Yukak Tigin
4. Sungur Tigin
Bogu Tigin Menkıbesi’nin bu dinin zuhuruyla alakadar olduğunu aşağıda göreceğiz.
Bu eski mukaddes tasnifin izleri bilhassa buradaki dört rengin tetkikinden anlaşılır. Evvela başka renklerin lisanımızda müteradifleri olmadığı hâlde, bu dört rengin kadim isimlerine sonradan müteradif ilave edilmiştir:
Mesela sarı, yeşil, mor gibi diğer renklerin, ikinci isimleri yoktur.
Saniyen, bu müteradif kelimelerin manaları arasında aşikâr bir fark vardır. Gök, kızıl, ak, kara kelimeleri, eski klişeler müstesna olmak üzere, maddi renkleri, manevi keyfiyetleri ifade ederler. Bunların müteradifleri ise maddi renkleri ifade içindir. Zaten bu dört rengin kadim isimleri, hakiki manalarını kaybederek, mecazi manalara delalet ettikleri içindir ki bu müteradiflerin teşkil ve ibdasına ihtiyaç hasıl olmuştur. Çoğu kimse bu çift kelimeleri tamamıyla müteradif sanırlar: Bu zan doğru değildir. Mesela yüzü ak tabiriyle beyaz çehreli tabiri aynı manada değildir. Nasıl ki yüzü siyah tabiriyle yüzü kara tabiri başka manalardır. Çünkü siyah çehreli bir adamın yüzü ak olabilir. Beyaz çehreli bir adamın yüzü kara olabileceği gibi.
Bu ifadelerden anlaşılıyor ki aklık manevi ve mecazi bir beyazlıktır, karalık ise manevi ve mecazi bir siyahlıktır. Fakat Karagöz, Karahisar gibi klişeler tabii müstesnadır. Çünkü bu klişeler icat edildiği zaman siyah ve beyaz kelimeleri henüz lisanımızda umumileşmemişti.
Bunun gibi Kızılelma tabiriyle kırmızı elma tabiri de aynı manada değildir. Nasıl ki mecaz olarak kızıl sosyalist denilebilir, kırmızı sosyalist denilemez. Bunlar gibi Gök Tanrı ve Gök Türk denilebilir. Mavi Tanrı ve Mavi Türk denilemez.
Bu dört renk tabiri, vaktiyle birer ayrı kutsiyetin timsalleri idiler. İlk zamanlarda aşiret, dört batna münkasımdı. Her batnın ayrı müşterek vicdanı, ayrı tesanüdü, ayrı mefkûresi vardı. Bu ayrılıkları, cihetlerden, mevsimlerden, unsurlardan, hayvanlardan, renklerden ittihaz edilen dört nevi timsallerde görüyoruz. Bu dört batından her birinin ayrı bir kutsiyeti vardı. Kutsiyetin dört nevi, bu dört çeşit timsallerden tecelli ederdi.
Batın, ailenin en eski ve büyük dairesidir. Nasıl ki aşiret de cemiyetin en eski ve en küçük dairesidir. İçtimai tekâmül bu iki daireden başlar; fakat bu daireler makus bir inkişaf takip ederler:
Bu iki şema gösteriyor ki içtimai tekâmül esnasında cemiyet, aşiretten başlayarak gittikçe tevessü ettiği hâlde, aile oktan (phratrie) başlayarak gittikçe küçülmektedir.
Bundan anlaşılıyor ki Tsinlerin dini bilhassa aile tesanüdünü vücuda getiren ve kuvvetlendiren bir dindir. Her Yer-Su, kendi batnının hususi hamisi, Rabb-i hâsıdır.
Bu din bir taraftan, aileye ve totemizme merbut olduğu hâlde, diğer cihetten de maderî nesepe müstenittir. Buna, kadın unsuruna bahşettiği imtiyazlardan dolayı kadın dini unvanı da verilebilir. Bu kadın dini sistemi, bilahare erkek dini sistemiyle birleşerek il dinini vücuda getirmiştir. İleride göreceğimiz veçhile, Avrupalıların şamanizm dedikleri din, Türklerin yalnız bu kadın dini sisteminden, yani dörtlü tasnife istinat eden Tsin dininden ibarettir.
3. TSİN DİNİNİN ESASI
Tsin