Мустафа Кемаль Ататюрк

Zabit ve Kumandan - Zabit ve Kumandan ile Hasbihâl


Скачать книгу

RÜŞÜ

      Bazı kitaplar vardır zamanında dikkati çekmemiş, büyük bir okuyucu topluluğu bulamamış fakat yazıldığı günlerin önemli olaylarını bugünlere aktarmış ve bu olayların çağdaşları üzerindeki etkilerini tarihe yansıtmıştır. Öte yandan tarihe yön verecek büyük adamlara ilham kaynağı olması nedeniyle, o kişide oluşmuş fakat dışa vurulmamış duygu ve düşüncelerin açığa çıkmasına vesile olmuştur. İşte rahmetli Nuri Conker'in Zabit ve Kumandan adlı az sayfa tutan yapıca küçük, anlamca büyük kitabı, bu bahtiyarlığa ermiş eserlerden biridir.

      Atatürk’ün Zabit ve Kumandan ile Hasbihâl adlı kitabını okuyacak olan herkes, bu kitabın yazılmasına vesile olan Zabit ve Kumandan’ı okumadan geçemez.

      Kitabın tanıtılmasına geçmeden önce Nuri Conker hakkında bilgi vermek yerinde olur.

      Mehmet Nuri Conker 13 Ekim 1881’de Selanik’te doğdu. Babası Hoca Osman Efendi, annesi Zehra Hanım’dır.

      Selanik Askerî Rüştiyesinden sonra Manastır Askerî İdadisini bitirdi. 1902 yılında İstanbul Harbiye Mektebini (harp okulu) bitirerek 21 yaşında piyade teğmeni olarak kılıç taktı. Harp Akademisinde üç yıl okudu, 1905’te mümtaz yüzbaşı olarak okulu bitirdi. 1909 yılında Hareket Ordusu’na gönüllü olarak katıldı. Tabur komutanlığı görevine atanarak Selanik’ten İstanbul’a geldi. Sonra İstanbul’da Mahmut Şevket Paşa’nın yaverliğini (emir subaylığı) yaptı. 1910 yılında Arnavutluk Harekâtı’na katıldı. Aynı yıl kurmay subaylık sınavını üç yüz kişi arasında birincilikle kazanarak kurmay subay oldu. Selanik’te yeni kurulan Küçük Zabit Mektebine (Astsubay Sınıf Okulu) komutan olarak atandı. 1911’de başlayan Trablusgarp Savaşı’na da gönüllü olarak katıldı ve Umum Bingazi Kuvvetleri Erkânıharbiyesine (Bingazi Genel Kuvvetleri Kurmay Başkanlığına) reis oldu. 1912’de binbaşılığa yükseltildi. Aynı yıl başlayan Balkan Savaşı’nda Çanakkale Boğazı Mürettep Kuvvetleri1 kurmay subaylığına atandı. Bolayır’da Bulgar kurşunuyla dizinden yaralandı.2

      1913’te Alman İmparatoru Kayzer Wilhelm’in Almanya’ya tedavi için çağırdığı on iki yaralı Türk subayından birisi olarak Wiesbaden’e gitti. O yıl, Osmanlı ve Alman İmparatorlukları askerî nişanlarıyla değerlendirildi. 1913 Nisanı’nda Zabit ve Kumandan adlı kitabını yazdı.3 Mustafa Kemal, on üç ay sonra 1914 Mayıs’ında Zabit ve Kumandan ile Hasbihâl adlı söyleşi ve deneme türündeki ölmez eserini yazdı. Nuri Conker Bey 1914’te İstanbul I. Tümen Kurmay Başkanlığına atandı, sonra Balıkesir’de 24. Alay Komutanlığına atandı. Birinci Dünya Savaşı başlangıcında, bu alayı ile birlikte Çanakkale’ye gönderildi. 1915’te Anafartalar ve Conkbayırı Muharebelerine katıldı. Conkbayırı’nda ikinci kez sağ şakağından ağır bir biçimde yaralandı. Bu yaranın izini ölünceye kadar bir onur nişanı olarak taşıdı. O sırada yarbaylığa yükseltildi ve Conkbayırı’ndaki 8. Tümen Komutanı oldu. 10 Ocak 1916’da Alman hükûmetince Kurmay Yüzbaşı Nuri Bey’e Demir Salip Nişanı (Demir Haç Nişanı) verildi. Aynı yılın başlarında, tümeniyle birlikte Doğu’ya, Muş Cephesi’ne gönderildi. Yine 1916’da Alman hükûmetinin Egi Ruj Nişanı’yla onurlandırıldı. Bundan sonra da Avusturya-Macaristan Devleti’nin Meziyet-i Askeriye Salip Şeref Nişanı (Askerî Üstün Nitelikler Onur Nişanı) verildi. 1917 yılında Kafkas Muharebelerindeki hizmetlerinden dolayı Osmanlı İmparatorluğu’nun Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası (Savaş Gümüş Üstün Görev Madalyası) ile onurlandırıldı. Aynı yıl Lahey’e (Hollanda) askerî ataşe olarak gönderildi. Burada 1918’de kurmay albaylığa yükseltildi ve Hollanda Kraliçesi tarafından kendisine “Komandör” rütbesinin Kılıçlı Oranj Nase Nişanı verildi. 1920’de Kurtuluş Savaşı’mızda görev almak için Anadolu’ya geçti, Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürlüğüne atandı. Ankara Vali ve Komutanlığı da vekâleten verildi. Sonra merkezi Pozantı’da olan Adana Vali ve Komutanlığına atandı. 1921 TBMM hükûmetinin siyasal delegesi olarak Berlin’e gönderildi. Orada iki yıl bu görevi üstlendi. 1923’te TBMM II. Dönem Kütahya Milletvekili olarak meclise girdi. 1930’da kurulan Serbest Fırka’nın Kâtib-i Umumisi (genel sekreteri) oldu. 1931 seçimlerinde Gaziantep’ten milletvekili seçildi. 8 Şubat 1935’te M. Kemal Atatürk yakın dost ve arkadaşına Conkbayırı’ndaki üstün başarılarının anısı olarak “Conker” soyadını verdi. Aynı yıl TBMM Reis Vekili oldu. 11 Ocak 1937’de Ankara’da İsmet İnönü Caddesi 65 numaralı evde4 vefat etti. Atatürk’ün arzu ve emirleriyle Ankara Şehitliği’ne gömüldü. Atatürk, çok sevdiği bu arkadaşının cenaze törenine üzüntüsü nedeniyle katılamadığından çelenk göndermişti. Millet, Atatürk’ün acısına yürekten katılmış ve kendisine yüzlerce taziyet telgrafı çekmiştir.

      Nuri Conker, Atatürk’le Selanik’te aynı mahallede büyümüşler; Selanik Askerî Rüştiyesinde, Manastır Askerî İdadisinde İstanbul’da Harbiye Mektebinde, Harp Akademisinde, Selanik’te III. Ordu’da, Hareket Ordusu’nda, Arnavutluk Harekâtı’nda; Afrika’da Trablusgarp, Bingazi ve Tobruk Muharebelerinde; Çanakkale’de Anafartalar ve Conkbayırı Muharebelerinde (Conkbayırı’nda Mustafa Kemal’in, göğsündeki saate şarapnel parçası isabet ettiğinde Nuri Bey onun yanındaydı.) Doğu’da Muş Cephesi’nde, Kurtuluş Savaşı’nda daima beraber bulunmuşlar, birlikte savaşmışlar ve arkadaşlıklarını aralıksız sürdürmüşlerdir.

      Cumhuriyet Dönemi’nde ve tüm inkılap görüşmeleri ve toplantılarında; Çankaya’da, Yalova’da ve Dolmabahçe’de, bütün yurt gezilerinde her zaman Atatürk’ün beraberinde bulunmuştur. Atatürk, Nuri Conker’in arkadaşlığını daima aramış, kendisini sevmiş ve bu iki dost birbirlerine her zaman bağlı kalmışlardır. Atatürk, sofrasında ona her vakit özel bir dikkatle yer vermiş, eski arkadaşı Nuri Conker’le şakalaşmaktan ve onunla konuşmaktan zevk almıştır. Bunu, Atatürk’ü tanımak ve çevresinde bulunmak bahtiyarlığına ermiş olanlar pek iyi bilirler.

      Ayrıca bugün birer tarihî belge değeri kazanmış olan Atatürk’ün mektuplarında Nuri Conker’e yazdığı mektuplarından başka öteki arkadaşlarına yazdığı mektuplarında da adı sık geçer.5

      Mustafa Kemal, 4 Ekim 1327’de (1911) Rus vapuruyla Trablusgarp’a giderken Urla’da (İzmir) rahmetli Salih (Bozok) Bey’e yazdığı mektupta iki yakınından söz eder. Birisi annesi, ikincisi arkadaşı Nuri Conker’dir. Mektubunda, onun için şöyle der:6

      Salihçiğim,

      Başka kâğıdım yok. Nuri’ye ayrıca mektup yazamayacağım. İstersen bu mektubumu aynen gönder veyahut bir bahisle mektup yaz ve o kıymetli kardeşimize de ki: Benim için hatırası kalp ve vicdanımdan bir an çıkmayan bir öz kardeş varsa Nuri’dir. Bu muzlim seferi, bu karanlık yolculuğu onunla yapmak isterdim. Allah nasip ederse saha-i mücade-latta (savaş alanlarında) birleşiriz eğer mukadderse ahirette buluşuruz.

      Şimdi ahirette buluşan bu iki yakın arkadaş, o zaman Trablusgarp’ta vatan savunmasında birleşmişlerdi.7 Mustafa Kemal bütün mektuplarında Nuri Conker’e Azizim Nuri, Kardeşim Nuri, başkalarına yazdığı mektuplarda Bizim Nuri ya da Nuri diye hitap etmiştir.

      Nuri Conker, elli beş yaş gibi genç denebilecek yaşta öldüğü zaman, Atatürk’ün bu sevgili arkadaşını kaybetmekten duyduğu elemi, o sırada Cenevre’de öğrenim gören Sayın Afet’e (Şimdi Sayın Prof. Dr. Afet İnan) yazdığı 16 Ocak 1937 tarihli mektuptan da açıkça anlıyoruz.

      Hatay üzüntüsüne, Conker’in ölümü acısı karıştı; bu acının açtığı yaranın derinliğini tahmin edersin… der.

      Doğum yeri ve yılı bile aynı olan bu iki arkadaşın vatan ve millet sevgileri, askerlik sanatına karşı bağlılıkları da aynıdır.

      Nuri Conker bu kitabıyla bize, Balkan yenilgisiyle Rumeli’nin nasıl kaybedildiğini ve nasıl derin bir millî acıya kapıldığını fakat bu korkunç olaya ve kayba rağmen tıpkı Mustafa Kemal gibi bu bozgundan dolayı Türk milletinden ve Türk ordusundan umudunu kesmediğini gösterir.

      Bu kitap, yarım yüzyılı aşkın bir süre geçmiş olmasından dolayı meslek bilgisi ve özellikle anlatım açısından eskimiştir. Fakat vatan savunması, millete karşı görev duygusu