Мустафа Кемаль Ататюрк

Zabit ve Kumandan - Zabit ve Kumandan ile Hasbihâl


Скачать книгу

vermiş; şanlı tarihimizden alınmış sayfaların o günkü acı durumla karşılaştırılması, ciddi bir askerin gizlemeyi başarmış olduğu hıçkırıkları, satırların arasına sokularak okuyucuya aktarılmıştır. Fakat bu acı duygular onu hiçbir zaman kötümser etmemiştir.

      Çanakkale Muharebelerinin kahramanlıklarını sayın ailesine ve biz vatandaşlarına soyadıyla miras bırakmış olan rahmetli Nuri Conker, tıpkı arkadaşı Atatürk gibi milleti zaman zaman eleştirmiş ama her zaman ona inanmış, onun geleceğinden umutlu olmuştur.

      Bu kitap okunduktan sonra, Zabit ve Kumandan ile Hasbihâl daha iyi anlaşılacaktır.

1 Temmuz 1959Hasan Âli Yücel

      MAKSADA BAŞLAMADAN ÖNCE

      Bu kitap; subayın acemi erleri temel eğitim ve öğretiminden, atış kurallarından, eğitim ve öğretim plan ve programlarının planlanmasından, bölüğün yetiştirilmesinden, taburun açılmasından, alay ve tümen manevralarından, harita okuma ve çalışmalarından, taarruz ve savunma gibi taktik konulardan söz etmeyecektir.

      Bu kitap, bir subayın bu saymış olduğum ve buna benzer vazifeleri, savaşta uygulamak ve yapmakla yükümlü olan her derece ve türdeki komuta etmeye yetkili kişilerin, zafere ulaşabilecek ve üstün gelecek biçimde vazife yapabilmeleri için kesinlikle edinilmesi kaçınılmaz nitelik ve ilmî görüşten, askerî karakter ve askerî ananelerden, askerin üstünlüklerinden, yiğitliklerinden söz edecektir.

      Bu kitapta, top ve tüfek gürültülerinin gökleri inlettiği, bu gürültülerin kulakları geçici de olsa sağır ettiği, gözleri duman kapladığı bu patlamalardan bir veya birkaçının isabetiyle olduğu yerde kalmak ihtimalinin her an var olduğu; bununla birlikte subayın en çok görmeye, işitmeye, düşünmeye, göstermekle işittirmeye ve düşündürmeye zorunlu olduğu yerde ve anda, subayın moral gücünü beslemeye yardımcı olacak nokta ve nitelikleri araştırması ve değerlendirmesi üstlenilecektir.

      Yalnız kendi silahını iyi kullanmak göreviyle savaşa katılacak olan erlerin, direnebilecek ve cesaretle savaşabilecek bir düzeyde yetiştirilmeleri için erlere aşılanacak moral gücünden söz edilecektir. Ancak astlar üzerinde bu gibi sıkıntılı anlarda etkili olabilmek, amirin etkisini sağlayabilmek için daha barış zamanında eğitilmesi ve pekiştirilmesinin yolu yöntemi de bu kitabın konusu olacaktır.

      Özetle bu kitap, subay ruh ve yüreğinin, subayda bulunması gerektiği belirtilen üstün subay karakterinin, askerlik sanatı açısından subayın en önemli ve üstün vasıflarının aynası olmaya çalışacaktır.

      Bu konuda görülecek ve söylenecek görüş ile düşünceler, savaş kurallarının yorumu demek olan talimname, yönetmelik ve yönergeler doğrultusunda ve savaş alanında geçen olaylardan, deneylerden kaynaklanır. Bundan ötürü yazdıklarım sadece şahsi görüşlerim sayılmamalıdır. Bu görüşüm bana bu araştırmayı yapmaya ve bu kitabı yazmaya cesaret verdi. Kişi hiçbir zaman yanlışlıklardan kendini kurtaramaz, bu da bana güven verdi. Yazdıklarımın yetkili kişilerce eleştirilmesini kendi adıma takdir sayarım. Tanrı’nın yardımı eksik olmasın.

      BİRİNCİ BÖLÜM

      GİRİŞ

      Önümüzde, acılarını gözümüzle gördüğümüz ve kalbimizle duyduğumuz, felaketle sonuçlanmış bir savaş vardır. Öyle bir savaş ki zarar verdiği ülkenin çocuklarından olmak itibarıyla biz askerlerin de payımıza düşen ibret dersi, yeterince uyanık bulunmak ve uyanıklığımızın aradan zaman geçtikçe artması zorunlu olduğu gibi; tarihi eskidikçe meslek adına bundan elde edeceğimiz yararların da artacağı ve kuvvet kazanacağı şüphesizdir. Zira savaşın tecrübelerinden beklenilen gerçek yararların ortaya çıkması; tamamen gerçek belgelerin ve savaş bilgilerinin sağlıklı bir biçimde toplanıp birleştirilmesine, savaşta yaptırma yetkisinde olanların (komutanların) bu fiil ve hareketten, yaşanılan dünyadan çekilmelerine (ölmelerine) bağlıdır ki bu da ancak zamanın geçmesiyle olur. Şu hâlde savaşın tarihi eskidikçe harp tarihinin askerlere fayda sağlama yönünden değerinin artmış olması tabiidir.

      Savaş, askerlik sanatının öğrenilmesine yarayan vasıtaların en mükemmeli, en gerçeğidir. Savaşa hazırlanma döneminden ibaret olan ve bundan dolayı askerlerce savaşın ateşsiz olarak devamından başka bir şey gibi sayılmaması gereken barış döneminde, çeşitli rütbelerdeki komuta yetkililerine savaş gücü, beceri ve yeteneğini kazandırmak üzere yapılmakta olan; harita üzerinde taktik meselelerin çözümü, bu maksatla atlı subay gezileri, harp oyunları8 müfreze tatbikatları, kurmay gezileri ve en sonunda büyük manevralar gerçek savaşın yapısına ve oluşumuna yaklaşma amaç ve hedeflerini sırasıyla takip etmekte iseler de bunların hiçbiri, savaşın bilinen kendine has sıkıntılarını, özellikle düşman ve ölüm tehlikeleri taşımadıklarından; savaşanları, savaşı tanımadan savaşa yaklaştırmak açısından, savaşın fiilen yapılması kadar fayda sağlayamazlar. Bunlar ne kadar olsa nitelikçe birer savaş taklidi olmaktan ileri gidemezler.

      Sefer Hizmetleri Kanunu Giriş – Madde 37:

      Pek fazla etkili ve önemli olan ve hasma üstünlük sağlanıncaya kadar göz önünde tutulması gereken düşmanın azim ve kuvveti barış dönemi eğitimlerinde var olmayıp tamamı tasarıya dayanır. Bu sebeple savaştaki olaylar ve hareketlerin çoğunlukla barış dönemi eğitimlerinde rastlanılmayan değişik şekil ve durumlar altında geçeceği hiçbir zaman gözden uzak tutulmamalıdır. Savaş, özellikle manevi gücün direnmesini, barış dönemiyle ölçülemeyecek, oranlanamayacak kadar kesin etkiler…

      Biz ise şimdi savaş eğitiminin en ciddi ve gerçeği olan bizzat aslını yapmış ve uygulamış bulunuyoruz. Bu savaşta elde edilmiş olan deneyimlere dayanarak yukarıda fayda ve öneminden kısaca söz edilen harp tarihlerini, talimnameleri ve savaş sanatına ait eserleri okuduğumuz zaman daha iyi anlayacak ve yapacağımız manevraları savaş durumlarına daha çok uydurmak ve yaklaştırmak fırsatını elde etmiş olacağız. Zamanımızda fiilî olarak savaşa katılmak hayatı boyunca her askere nasip olmaz. Hele askerlik hizmeti sırasında iki savaşta bulunabilme fırsatı pek az askere nasip olur. Savaşa hiç katılmamış olan askerlerin bu bakımdan faydalanmaları ise çeşitli savaşların tarihlerini okumaya bağlı kalır.

      Bir olayı bizzat gören ve yapanla, bunun yapılışını anlatan askerî bir kitaptan okumak arasında var olan dağlar kadar fark, savaşa katılanla, savaşı tarihinden okuyan arasında benzerlik aynı olduğundan, ordumuz subaylarının büyük bir kısmının savaşa katılmış olması dolayısıyla, bunca ateşleri kalbimizi yakmış olan bu son savaşın bize meslek açısından fayda sağlamaktan geri kalmadığı sonucuna varılır.

      Hatta Alman ordusunda savaş kabiliyetinin sürdürülmesi, korunması ve yeni bir savaşta savaş tecrübesi bulunan subaylar ve komutanlardan yoksun olmamak için kırk yılı aşan bir zamandan beri savaşmamış olan orduyu savaştırmak, harp sanatını bilen komutanların (erbab-ı harbin) zihinlerini meşgul etmektedir. Zira bundan önceki savaşı (1870) yapmış olanlar yavaş yavaş ordudan çekilerek ordunun tamamen savaşı tanımayan kişilerin elinde kalması ve bundan sonra çıkacak bir savaşı, savaşmamış olanlara yaptırmak sakıncası ortaya çıkmaktadır. Hiç unutmam, Harp Akademisi sınıflarında bir gün, o zamanlar Osmanlı Devleti hizmetinde görev yapmakta olan Ferik (Korgeneral) Von Dtifort ile harp oyunu uygularken arkadaşlardan biri, henüz muharebeyi sona erdirmiş olan bir bölüğü derhâl toplayıp başka tarafa göndermek ve orada başlamış bulunan muharebeye sokmak karar ve emrini vermek isterken Paşa, buna karşı: “Sabahtan beri yaptığı yürüyüş sonunda verdiği muharebeden sonra bu bölük artık o dediğiniz yere gidemez çünkü bu, erlere muharebe edemeyecek ve buna dayanamayacak