Dr. Yunus Akan
1986 yılında Siirt’te doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Siirt’te tamamladı. 2007 yılında Bursa Harmancık Kaymakamlığı’na Veri Hazırlama Kontrol İşletmeni olarak atandı. 2009 yılında bitirdiği Uludağ Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik eğitiminin ardından Sakarya’da psikolojik danışman olarak çalışmaya başladı.
2011 yılında Sakarya Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimini, 2018 yılında ise Mersin Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalı’nda doktora eğitimini tamamladı. 2019 yılında Muş Alparslan Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalı’na Dr. Öğretim Üyesi olarak atandı. Halen aynı üniversitede görev yapmaya devam etmektedir. Yazarın yayınlamış kitapları, makaleleri ve uluslararası kongrelerde sunduğu bildirileri vardır.
Önsöz
Her nesne ve her canlının kendinden beklenen bir yansıması, gerçekleştirmesi gereken bir görevi varken, seçme kudreti verilen bizim anlam arayışımız -kişinin tamamen “kendisi” olması sebebiyle- farklı bir yola eviriliyor. Yollarımız aynı noktaya çıksa da her birimizin yolculuğu biricik ve eşsiz bir görünüm arz ediyor.
Sonuna ulaşma gayesiyle çıkılan bu yolda nasip edilen düşüncelerin küçük bir idrakten damıtılarak mütevazı bir kâsede sunulduğu bu eserde hepimiz kendi payımıza düşeni içip kelimeleri somut formlarından çıkararak farklı boyutlara taşıyacağız.
En büyük teşekkürü, yazdıklarıma ruh katarak değerlendirecek sırdaşım ve yoldaşım okuyucuya sunarım.
“Aramakla bulunmaz, lakin bulanlar hep arayanlardır!”
Aşk – Evlilik
Aşk Mevsimlik Değil, Ömürlüktür!
Sırdaşım! Bir kalbe girebilmen ve girdikten sonra çıkabilmen kolay değildir çünkü kalp, ‘ya hep ya hiç’lerin yeridir.
Nedir Aşk? Mevsimlik açan bir çiçek mi? Aniden bastıran yağmur mu? Bulutların arasından sıyrılıp yüzünü gösteren güneş mi? Birden tatlı tatlı esmeye başlayan rüzgâr mı? Hayır, aşk bunlar değildir çünkü aşk süreklilik ister. Aşk, bir asır dimdik ayakta duran bir çınar gibidir. Aşk, denize kavuşmak ümidiyle binlerce kilometre durmadan akan bir ırmak gibidir. Aşk, her sabah bıkmadan güneşin doğmasını heyecanla bekleyen bir ayçiçeği gibidir. Aşk, ne virgüldür ne de nokta… Aşk, sonsuzluğa giden üç noktadır. Aşk, pi sayısı gibidir. Başı bellidir ama sonu gelmez. Sırdaşım! Bir kalbe girebilmen ve girdikten sonra çıkabilmen kolay değildir çünkü kalp, ‘ya hep ya hiç’lerin yeridir. Başka bir insanın kalbinde ebediyen kalacak cesaretin yoksa hiç kimsenin kalbine girmemelisin. Unutma!
Nâzım Hikmet’in dediği gibi: “Her gelen sevmez ve hiçbir seven gitmez.”
Aşk Sadakat İster!
Sırdaşım! İhanet, ihanet edenin kalbini çürütüp insanlıktan çıkaran, ihanete maruz kalanın da kalbini kanatıp perişan eden aşağılık bir davranıştır.
Bir ilişkide aşkı gönül eğlendirmekten ayıran en önemli kriter sadakattir. Seven insan sevdiğine bir ömür sadık olur çünkü büyük aşklar büyük hataları asla kabul etmez. Zaten bir aşkta büyük bir hata varsa o aşk büyük değildir. Aşkın olduğu bir ilişkide sadece sevgi egemendir ve başka arzuların hüküm sürmesi mümkün değildir. Sırdaşım! İhanet, ihanet edenin kalbini çürütüp insanlıktan çıkaran, ihanete maruz kalanın da kalbini kanatıp perişan eden aşağılık bir davranıştır.
Erich Fromm’un dediği gibi: “Seviyorsan iki şeyi asla yapma, aldatma ve ağlatma çünkü aldatmak insan onuruna, ağlatmak ise insan yüreğine yapılmış en çirkin saldırıdır.”
Aşk Bedende Değil Ruhta Yaşanır!
Sırdaşım! Bedeni değil kalbi ele geçirmeye bak çünkü bedenlerin değil gönüllerin birbirine yakın olması önemlidir.
Güzellik bir et parçasının arkasındaki ruhta gizlidir. Onu ancak Mecnun olanlar görebilir ve böylece gerçek aşkın tadına varabilir çünkü gerçek aşk bedende değil ruhta yaşanır ve bedenler çürüse bile ruhlar birbirini sevmeye devam eder. Aşkı maddede arayan gözlerse sadece bedensel isteklerin peşinde koşar. Hani derler ya, evlenmelik mi eğlenmelik mi? Oysa İnsanoğlu çok değerli bir varlıktır. Hiç kimse onu bir çekirdek gibi keyifle çıtlatıp bir kenara atamaz. Sizinle eğlenmek isteyenlere asıl komediyi öyle bir gösterin ki feleğini şaşırıp trajediden çıkamasın. Sırdaşım! Seni görünce heyecanlanmayan, gözlerinin içine dalıp gitmeyen ve seninleyken zamanın içinde kaybolmayan insanların aşkına inanma.
Sabahattin Ali’nin dediği gibi: “Sevmek ve hoşlanmak başka, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka.”
Sağlam Temeller Üzerine Yuva Kur!
Sırdaşım! Evlenmeden önce doğru eşi bulabilmen için gözlerini dört aç ama evlendikten sonra eşinin kusurlarına karşı gözlerini kapat.
Ömrün geri kalanını birlikte geçireceğin insanı doğru seçmen her şeyden önemli. Zira başarılı olabilirsin, zengin de olabilirsin ama doğru bir insanla yaşamıyorsan ne makam ne de para seni mutlu edebilir. Hatta bazı yanlış insanlar yaşama sevincini de elinden alıp götürür ve seni bu dünyaya geldiğine bin pişman eder. Hayatına girdi diye sevindiklerin için gün gelir hayatından bir an önce çıksın diye dua etmeye başlarsın. Aşk belki dış görünüşle başlar ama karakterle devam eder. İstediğin kadar dış görünüşe tutul, onda karakter yoksa ilişkinin ömrü kısa olur. Bundan dolayı bir ömürlük sevmek ve sevilmek istiyorsan gözlerine değil yüreğine dokunacak ve sana kendini iyi hissettirecek kişiyle evlen. İyi bir karakterin yanında, ortak anlayış geliştirebilmeniz için seçeceğin eşin eğitim ve kültür seviyesinin sana denk olmasına dikkat et çünkü evlilik tenis oynamaya benzer, eşler birbirine denk olursa maç güzel olur. Sırdaşım! Evlenmeden önce doğru eşi bulabilmen için gözlerini dört aç ama evlendikten sonra eşinin kusurlarına karşı gözlerini kapat. Eğer mükemmel bir eş beklentisine girersen çabuk hayal kırıklığına uğrarsın çünkü kusursuz bir eş bu dünyada yoktur. Prens ve prensesler sadece masal veya hayal dünyasında yaşar. Birbiriniz için uygunsanız başka bir şey aramaya gerek yoktur. O kadar yaşanacak güzel şey varken incir çekirdeğini doldurmayan şeylerle koca bir ömrü azap içinde geçirmeyin. Farklı bir insan olan karşındakini anlamak için çaba göster. Onun düşüncelerine ve isteklerine saygı duy. Ona güzel sözlerle ve yapıcı davranışlarla yaklaşmaya özen göster. Onu farklı sevgi dilleri ile mutlu etmeye çalış. Onun için fedakârlıklar yap, bir ilişkide fedakârlık varsa o ilişki gerçek aşka doğru ilerler. Unutma!
Nietzsche’nin dediği gibi: “Evlilik bir hapishane değil, içinde yüce şeylerin yetiştirildiği bir bahçe olmalıdır.”
İlişkide Dengeyi Sağla!
Sırdaşım! Eşinle birlikte kaliteli zaman geçirebileceğin, tatlı sohbetler yapabileceğin ve gülebileceğin ortak noktalar bulmaya çalış çünkü aynı evde birbirine yabancı gibi yaşamak insana azap verir.
Büyük bir aşkla evlenen ama istemediği halde boşanan nice çiftler var. Eşler ilişkilerini ya aşırı sevgi ve ilgi okyanusunda boğarak ya da sevgiden ve ilgiden mahrum bir umursamazlık çölünde bırakarak öldürürler. İlişkiler ateşe bezer. Ateşin içine girersen yanarsın, ondan uzakta kalırsan donarsın. Ama ateşe yaklaşırsan ısınırsın. İlişkilerde her insanın kendine göre bir mesafesi var. O mesafeye saygı duy çünkü bir kum gibi eşini çok sıkarsan parmaklarının arasından kayıp gider. Bazen yalnız mı kalmak istiyor, ona o yalnızlığı yaşat. Sen sürekli kendinle boğarsan o bir ömür yalnız kalmayı tercih eder çünkü tabiatı bu. İlişkilerde kaptaki suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardır ama suyu taşırarak kendini kabın merkezine koymak isteyen taşa asla yer yoktur. İlişkiyi tamamen ihmal etmek de olmaz, aşklar da bir fidan gibi ilgi ve bakım ister. İhmal edilen