elde ettiklerine muhakkak şahit olmuşsunuzdur. Birbiriyle anlaşamayan, hatta daha ileriye gidip birbirine zarar verecek hale gelen kardeşlerin ise nasıl bölünüp parçalandıklarına ve çok zor durumlara düştüklerine de şahit olmuşsunuzdur. Sırdaşım! Kardeş ne düşmanındır ne de rakibin. Kardeş bir yabancı değil, kanından kan, canından candır. Kardeşin yıllarca aynı tabağa kaşık attığın, aynı odayı paylaştığın, aynı ekmeği bölüştüğün kader arkadaşındır. Kardeşliğin özündeki bu birliktelik ancak bedenler mezara girince son bulur. Eğer bu birliktelik bozulmuşsa, sizler kardeşliğin özüne ihanet ediyorsunuzdur. Durup nerde yanlış yaptığınızı düşünmeniz ve kendinize çekidüzen vermeniz gerekir. Unutma! Kardeşler olarak ne kadar birlik olursanız o kadar güçlü, ne kadar ayrı olursanız o kadar zayıf olursunuz.
Malcolm X’in dediği gibi: “Gücünüzü hırlaşmak için değil, birleşmek için kullanmalısınız.”
Arkadaş – Dost
Arkadaşlarını Doğru Seç!
Sırdaşım! İyilikler iradeni, kötülükler ise nefsini besler. Hangi tarafı beslersen o tarafa akmaya başlarsın.
Bütün insanlar iyi değildir. Zor hayat koşulları, ilgisizlik ve kötü çevre gibi sebepler yüzünden bazı insanlar insanlıktan çıkabilmektedir. Dünyada her gün işlenen cinayetler, farklı farklı suçlar ve yapılan ahlaksızlıklar iyi insanların yanında kötülerin de olduğunu açıkça göstermektedir. Dünya var olduğu günden beri hep iki grubunun savaşına tanık olmuştur, iyi olan Habiller ile kötü olan Kabillerin. İnsan doğduğu andan itibaren beslendiği kaynaklara göre yavaş yavaş tarafını seçmeye başlar. Bir insanın kötülüğe bulaşması, iyilikle donanmasından çok daha kolay olur çünkü insanın bedeni nefsin istek ve arzuları ile donatılmıştır, sağlam irade olmadığı sürece nefse boyun eğmek kaçınılmazdır. Cinsellik ve saldırganlık gibi temel içgüdülerle hareket eden nefis, irade olmazsa insanı zamanla tecavüz ve cinayet gibi kötülükleri gaddarca işleyen bir caniye dönüştürür. Sırdaşım! İyilikler iradeni, kötülükler ise nefsini besler. Hangi tarafı beslersen o tarafa akmaya başlarsın. Bilgili ve erdemli insanlarla arkadaş ol ki iyiliklerle güçlenebilesin. Nefsin istekleri dışında bir yaşama amacı olmayan ve ahlaki temelleri zayıf insanlardan da uzak dur. İstediğin kadar bana bir şey olmaz de, yapında bu var, nefsine direnemezsin ve etkilenirsin. Farkına varmadan zamanla kötüye dönüşürsün. “Körle yatan şaşı kalkar”, “Üzüm üzüme baka baka kararır” ve “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” gibi çok sayıda söylenen söz, hayatının arkadaşlarına göre şekillendiğini açıkça gösterir. Unutma! Bazı arkadaşlar seni yüceltir bazıları da alçaltır. Bazıları iyiliğe götürür, bazıları da kötülüğe. Bazıları iki dünyanı cennete çevirir bazıları da cehenneme. Bundan dolayı arkadaşlarını özenle seç.
Mevlana’nın dediği gibi: “Kimle gezdiğine, kimle arkadaşlık ettiğine dikkat et çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.”
Gerçek Dost Kimdir?
Sırdaşım! Kiminle dost olacağına dikkat et, çünkü her insan, dost olabilecek karaktere sahip değildir.
Gerçek dost mutluluğuna sevinendir. Bir şeye sahip olduğunda veya başarılı olduğunda buna yürekten sevinen bir insan gördün mü onu ömür boyu kaybetme. Bil ki aradığın dostu bulmuşsun. Gerçek dost mutsuzluğuna da üzülendir. Derdinle dertlenmeyenlerden ve sen acılar içindeyken keyifle yaşamaya devam edenlerden dost olmaz. Gerçek dost seninle birlikte kazanandır. Başarıya giden yolda yürürken karşına çıkabilecek engelleri ballandıra ballandıra anlatan kıskanç insanlardan uzak dur. Sırtından geçinmeye, sahip olduklarıyla seni ezmeye ve rakip görüp geçmeye çalışan arkadaşlarını da şöyle elinin tersiyle kenara itip yolundan çek. Yürüdüğün yol boş olsun ama temiz olsun. Gerçek dost zor durumunda sana koşandır. Düştüğünde elini uzatmayan ve tehlikeyi gördüğü an seni yarı yolda bırakan korkak, karaktersiz insanlardan dost olmaz. Gerçek dost sana zarar vermeyendir. Seni gülüp eğlendiren her insanın dost olamayacağını, ağlamaya başladığın zaman anlarsın. Gerçek dost seni anlamaya çalışandır. Sana güvenmeyen, iyi niyetini anlamayan ve hatalarını hemen yüzüne vuran insanlarla dostluk kurma. Gerçek dost, hissettirmeden arkanı kollayandır. Arkandan kuyu kazan, çıkarı için seni satan ve yeni arkadaşlara çabuk yelken açan kaypak insandan olabildiğince uzaklaş. Gerçek dost, kulakları değil yürekleri ısıtandır. Yüreğinde samimiyetini hissetmediğin insanlara her zaman yabancı gözüyle bak ve onlarla hemen dostluk kurma. Sırdaşım! Kiminle dost olacağına dikkat et çünkü her insan, dost olabilecek karaktere sahip değildir.
La Edri’nin dediği gibi: “Dost, çok ağır bir vasıftır, zamanla çok az kişiye yakıştığını anlıyorsun.”
Dostlarını İhmal Etme!
Sırdaşım! Gerçek dostlarınla geçirdiğin o güzel anlar olmadan, sahip olduğun diğer şeylerin seni yeterince mutlu etmediğini zamanla anlarsın.
Mahallede, okulda, işte, askerde ve daha nice yerde insanı yalnızlıktan kurtaran ve hayatın en güzel yıllarını ona yaşatan kişiler gerçek dostlardır. Daha sonra iş, evlilik, çoluk çocuk gibi gerekçelerle dostlar ikinci plana itilir. İnsanın yıllarca en güzel zamanlarını geçirdiği dostunu unutması çok acı vericidir. Evlenebilirsin ama evlenmek demek, dostlarını ihmal etmek demek değildir. İş güç sahibi de olabilirsin ama çalışmak demek, çok para kazanacağım derken dostlarını unutmak demek değildir. Eşin ve işin yeri ayrıdır belki ama dostların yeri bambaşkadır. Sırdaşım! Gerçek dostlarınla geçirdiğin o güzel anlar olmadan sahip olduğun diğer şeylerin seni yeterince mutlu etmediğini zamanla anlarsın. Ayrıca hiçbir şey dostlarının halini hatırını sormaya, en mutlu günlerinde sevinçlerine ortak olmaya ve zor zamanlarında onlara destek olmaya engel değildir. Dostluk, geçmişteki o güzel günlerin hatırına vefa ister.
Mevlana’nın dediği gibi: “Dostlarını daima vefa ile hatırla! Arayan sen ol, bulan sen, tanıyan sen ol, kucaklayan sen. Kula vefası olmayanın Hakka vefası olmaz.”
Komşu – Akraba
Yaşadığın Yere Dikkat Et!
Sırdaşım! Huzur ve güven içinde bir hayat yaşamak istiyorsan yaşadığın yere dikkat et. Sadece bedenini rahata erdiren değil, aynı zamanda ruhunu da doyuran yerlerde yaşamaya çalış.
Eski mahalle kültüründe komşuluğun aile ortamından bir farkı yoktu. Herkes birbirini tanır, birbiriyle yürekten selamlaşır, birbirini ziyaret eder ve birbirine yardım ederdi. O mahallelere girdiğinde çocukların birbiriyle oynadığını, kadınların birbiriyle konuştuğunu ve erkeklerin birbiriyle kaynaştığını görür, bir yuvanın sıcaklığını hissederdin. Şimdi ise her şey çok soğuk ve ruhsuz, karşına sadece beton yığınları çıkmakta ve ölü bir şehre gelmişsin gibi herkes kendi kabuğuna çekilmektedir. Apartmanlarda dört duvar arasında yaşayan milyonlarca insan, etrafındaki insanlardan habersiz bir hayat sürdürmektedir. Halbuki evlerin içine sıkışıp kalan insanlar çok yalnız. Bazılarının evleri saray bile olsa kalpleri yapayalnız bir virane, evleri büyük bile olsa kalpleri küçük, karanlık bir zindan… Kendi gölgelerinden bile habersiz insanların olduğu yerlerde yaşamak ruha işkence çektirmekten başka bir şey değildir. Sırdaşım! Huzur ve güven içinde bir hayat yaşamak istiyorsan yaşadığın yere dikkat et. Sadece bedenini rahata erdiren değil, aynı zamanda ruhunu da doyuran yerlerde yaşamaya çalış.
Abdullah bin Ömer’in dediği gibi: “Yakınında