Dr. Yunus Akan

ARADIĞIN ŞEY BENİM


Скачать книгу

insanlar toplumun arasına karışmış olur.

      Çocukların kalbi boş sayfalardan oluşan bir defter gibidir. İçine ne yazılırsa insanlar onu okur. Sevgi ile doldurulursa dünya vicdanlı bir insanla karşılaşır, nefretle doldurulursa merhametsiz bir insanla karşılaşır. Çocukların maruz kaldığı veya tanık olduğu her kırıcı söz ve kötü davranış onların kalplerinde bir çatlak oluşturur ve bu çatlaklar zamanla vicdanlarını köreltir. Vicdanı körelen bir çocuk, büyüdüğünde kendisine yapılan şeylerin aynısını etrafındakilere uygular. Hatta bazıları, hiçbir şey hissetmeden ve zerre acıma duygusu olmadan en ağır şekilde zarar verir. Sırdaşım! Çocukların kalplerini sevgi ile doldurabilirsek içlerinde nefrete yer kalmaz ve iyiliklerle donanmış insanlar toplumun arasına karışmış olur. Eğer dolduramazsak masum bir çocuktan bir canavara dönüşen insanların sayısı hızla artar. Yaşadığımız dünyanın daha fazla acıyı kaldıracak gücü yok ve sevgiyle dolu kalplere çok daha fazla ihtiyacı var. Çocuklarla yakınlık kurarak, şefkat ve ilgi göstererek kalplerine sevgi aşılamak zorundayız. Yaşadığımız dünyanın cennet veya cehennem olması buna, yani sevgi dolu kalplerin sayısının artmasına bağlıdır.

      İskender Pala’nın dediği gibi: “Cennet, sevginin hüküm sürdüğü kalplerdir. Sevgisiz kalpler ise cehennemin ta kendisidir.

      Çocuk Eğitimi

      Sırdaşım! Zihinsel, duygusal, fiziksel, sosyal ve ahlaki gelişimin temelleri çocuklukta atılır.

      Marifet çocuk sahibi olmak değil onu iyi yetiştirmektir çünkü iyi yetiştirilmemiş bir çocuk kendisine, ailesine ve ülkesine zarardan başka bir şey vermez. Çocuğu iyi yetiştirebilmek için öncelikle onu huzurlu bir yuvada büyütmek gerekir çünkü huzur olmayan bir evde huzursuz bir çocuk yetişir. Tartışmaların yaşandığı bir evde oluşan negatif enerji çocuğun ruhuna işler. Böyle bir çocuk bir ömür mutsuz, doyumsuz ve gergin yaşar. Huzurlu bir yuvadan sonra çocuğun nasıl eğitildiği çok önemlidir. Çocuk eğitimi yüzde yetmiş sevgi ve yüzde otuz disiplinden oluşmalıdır. Sevgiyle çocukların kalplerine dokunulmadığı sürece onlara hiçbir şey öğretilemez. Düzenin ve disiplinin olmadığı bir yerde de iyi bir eğitimden bahsedilmesi mümkün değildir. Çocuklar, çiçeklere benzer. Bir çiçeğe çok su verirsen çürür, az su verirsen kurur. Ama düzenli aralıklarla ve ihtiyacı kadar su verirsen yeşerir. Dengeyi tutturabilmek önemlidir, yoksa aşırı sevgi görüp şımaran veya hiç sevgi görmeyip vicdanı kararan çocuklar karşımıza çıkar. Disiplin, ceza, şiddet, korku ve baskı anlamlarına asla gelmez. Disiplin çocuğun nerede, ne zaman ve neleri yapacağını veya yapamayacağını iyi bilmesidir. Disiplin, çocuğun da görüşü alınarak oluşturulan aile kurallarının içselleştirilmesidir ve hayatı kolaylaştıracak temel yaşam becerilerinin uygulanarak öğrenilmesidir. Sırdaşım! Zihinsel, duygusal, fiziksel, sosyal ve ahlaki gelişimin temelleri çocuklukta atılır. Çocuk, hayatının tamamını etkileyecek kritik bir dönemden geçer. Eğer bu kritik dönemi sağlıklı atlatırsa geleceğe daha sağlam adımlarla yürür. Bu kritik dönemde çocuğun uygun gelişim ortamında büyüyebilmesi için sevgi dolu bir aileye, yol gösteren bir rehbere ve huzurlu bir yuvaya çok ihtiyacı var. Unutma!

      Samuel Smiles’ın dediği gibi: “Her türlü gelişme ailede başlar.

      İnsanlığın Gözyaşları

      Sırdaşım! Hepimiz hep birlikte çocukların ölmediği bir dünya için bir şeyler yapmalıyız.

      Dünyanın farklı yerlerinde on binlerce çocuk, her sene büyüklerin hatalarının kurbanı olarak yaşamını yitirmektedir. Onca savaş, onca kavga ne için? Daha fazla mutlu olabilmek için mi? Başkasının mutsuzluğu üzerine mutluluk kurulur mu? Birilerinin çocukları daha rahat yaşasın diye başka birilerinin çocuklarının yaşama hakkı elinden alınır mı? Hangi para, hangi mülk, hangi lüks ev veya araba bir çocuğun dökülen gözyaşına değebilir? Bir çocuğun gülen yüzü, bütün dünyaya bedeldir. Çocuğuyla huzur içinde yaşayan anneler! Çocuğunuzun tırnağına zarar gelse nasıl üzülürsünüz değil mi? Ya onlar, onlar anne değil mi? O anneler her gün gözlerinin önünde çocuklarının ölümünü mü izleyecek? Çocuklarının gülen yüzünü görmeye o annelerin de hakkı yok mu? Sırdaşım! Hepimiz hep birlikte çocukların ölmediği bir dünya için bir şeyler yapmalıyız.

      Victor Hugo’nun dediği gibi: “Hayattan vazgeçmeden önce hayatı tanımak her çocuğun hakkıdır.

      Kardeş

      Kardeşlik Duygusu Doğuştan Gelir!

      Sırdaşım! Ne oldu da çocukluğu bu kadar güzel yaşayan kardeşler büyüdüğünde birbirine kan kusturmaya başladı?

      Kardeş, en güzel zamanlarını beraber geçirdiğin insandır. Küçükken birlikte ne güzel oyunlar oynardınız. O gözünü kapatır sen saklanırdın. O ipi sallar sen zıplardın. O koşar sen yakalamaya çalışırdın. Bazen birbirinizle güreşir, dakikalarca yerde kucak kucağa yuvarlanırdınız. Aynı odada yatarken tavana bakıp birbirinize hayallerinizi anlatırdınız saatlerce. Bazen sen pilot olacağım derdin o da öğretmen. Sen şöyle bir evim olacak derdin o da şöyle bir arabam. Bazen de en gizli sırlarınızı paylaşırdınız. Okuldaki ilk kabahatinizi, ilk kavganızı, ilk aşkınızı hep birbirinize anlatıp dururdunuz. Kardeşin yanındayken sanki bir ordu arkandaymış gibi kendini güçlü hissederdin ve insanlar arasında emin adımlarla yürürdün. Kardeşine birileri zarar vermeye kalkıştığında ise karşında çok sayıda kişi bile olsa hiç düşünmeden onlara karşı gelirdin. Birbirinize güç verir, birbirinize kol kanat gererdiniz. O üzüldüğünde sen de üzülürdün, o ağladığında sen de hüngür hüngür ağlardın. Onun yokluğunda kendini çok yalnız hisseder, heyecanla eve gelmesini beklerdin. Sırdaşım! Ne oldu da çocukluğu bu kadar güzel yaşayan kardeşler büyüdüğünde birbirine kan kusturmaya başladı? Aranıza para mı girdi, mal mı girdi? Küçükken bir saç teline dünyaları feda edebileceğin kardeşini şimdi birkaç parça dünyalık şey için mi harcıyorsun? Büyüdüğü her yıl bazı insanların vicdanları neden biraz daha köreliyor? Büyümek, bazıları için neden insanlıktan çıkmak anlamına geliyor? Kardeşlik sadece çocukluk yıllarında yaşanmaz, bir ömür sürer. Aranızda ne geçmiş olursa olsun dönüp yine kardeşini kucakla, onun için gerekirse eskisi gibi dünyaları feda et. O mutlu günlerin hatırı için yap bunu çünkü o senin kardeşin. Sen yüz yaşına bile girsen o küçükken birlikte çok mutlu olduğun kardeşin…

      Benjamin Franklin’in dediği gibi: “Kardeş, her zaman kardeştir.

      Kardeşler Birbirleri İçin Her Şeyi Yapar!

      Sırdaşım! Kardeşine bir haksızlık yapıldığında sen de rahatsız oluyorsan, gerçek kardeşliği öğrenmişsin demektir.

      Bir kol ağrırsa sadece o kol acımaz, vücudun her zerresi acıyı hisseder. Kardeşlik de öyledir. Ailede bir kardeşe bir şey olsun, ona en uzak kardeş bile perişan olur çünkü arada kan bağı vardır ve insanların mayası bozulmadığı sürece de kopmaz. İnsan olarak kalabilenler kardeşinin iyiliğini ister ve onu kötülükten sakınır. Acısını azaltmaya ve mutluluğunu artırmaya çaba gösterir. Zor durumda kaldığında ise yardımına koşar ve onun için her türlü fedakârlığı yapar çünkü kardeş kötü günde ilk adımı atan, iyi günde ise diğerinin bir adım atmasını bekleyen bir ayak gibidir. Kardeş, felakette diğerinden önce, selamette ise diğerinden sonra açılan bir göz gibidir. Sırdaşım! Kardeşine bir haksızlık yapıldığında sen de rahatsız oluyorsan, gerçek kardeşliği öğrenmişsin demektir. Kardeşin acı çekiyorken