Mustafa Kundakçı

Kırgız Şiirinde Akan Su


Скачать книгу

Kundakcı

      Kırgız Şiirinde ‘Akan Su’

      Kısaltmalar

      AKM Atatürk Kültür Merkezi

      ASKİ Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi

      C. Cilt

      çev. Çeviren

      haz. Hazırlayan

      İTOBİAD İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi

      S. Sayı

      s. sayfa

      sad. Sadeleştiren

      TDK Türk Dil Kurumu

      TDV Türkiye Diyanet Vakfı

      TTK Türk Tarih Kurumu

      vb. ve benzeri

      vd. ve diğerleri

      Takdim

      19. asır Türkistan tarihinin en karanlık ve meşum dönemidir. Bu donemi bu kadar karanlık yapan husus Türkistan’ın istilası ve yaşanan katliamlardır. Bu dönem dünyadaki bütün sömürge güçler sanki Türkistan’ın üzerine bir kara bulut gibi çökmüştür.

      Bu dönem aynı zamanda Türk’e ait, Türkistan’a ait bütün değerlerin kirletildiği, yok edilmeye çalışıldığı coğrafyaya ve coğrafyada yaşayan insanlara esaret zincirinin takıldığı dönemdir. Bu dönemin takibinde özellikle Kırgız coğrafyasında çok büyük acılar yaşanır ki bunlar katliamı aşan soykırıma varan olaylardır.

      İlmiskiy’le beraber sistematik hale getirilen asimilasyon politikaları bir taraftan da şiddet ve katliama dönüşür. İnsanlar çaresiz ne yapacaklarını bilmez durumdadırlar. Aydın insanların pek çoğu da susmak zorunda bırakılmıştır. Bu duruma seyirci kalamayan Kırgız akınları yaşanan zulmü, katliamı, soykırıma varan olayları dillerinin döndüğünce şiirle dile getirmeye çalışırlar.

      Bütün edebiyatı neredeyse şiirden ibaret olan coğrafyanın insanlarını harekete geçirebilecek tek şey akınların söyledikleri şiirlerdir. Bugün yaşanan bu acı olayların belgelerini gerçeğiyle bulmak çok zordur. Ancak bu acı olayları anlatan şiirler oldukça fazladır tam olmasa bile kısmen bu acılar şiirlerde yaşamaktadır. Kırgız edebiyatı konusunda çalışan değerli bir araştırmacı bu şiirlerden hareketle bu acıları tarihe not düşmek için bir kitap haline getirmiş ve konuyla ilgilenenlere takdim etmiştir. Verdiği emek, gösterdiği gayret için Dr. Mustafa KUNDAKCI’ya teşekkür eder böyle çalışmalarının devamını gönülden dilerim.

Prof. Dr. Hikmet KORAŞ

      Ön Söz

      İnsan, en geniş anlamıyla tabiatı kendi faydasına hazırlanan bir mekân olarak görür. Onda var olan tüm imkânların kendisine hizmet için hazırlandığını düşünür. Hayatta kalmak için bir yurt, sığınak, ev olarak da değerlendirilebilecek tabiata güvenen insan; çoğu zaman kendisini de onun dışında, karşısında değil ona ait bir şey olarak hisseder. Daha çok his ama yer yer düşünce olarak insanda biçimlenen bu hâl, edebî eserler eliyle tarif edilir. Edebiyat bu bakımdan insan ve onun ezelî yurdu tabiat arasındaki ilişkinin ifadesinde samimî bir araç olarak değerlendirilebilir.

      Edebî türler içerisinde bilhassa şiir, insan ve tabiat arasında çözüldükçe daha da karmaşık hâle gelen ilişkiyi en kısa yoldan anlatmaya heveslenir. Zira şiir nesire has hesabîlikten uzak hasbî bir tavırla bu iki unsur arasındaki alakayı sadece zihne değil kalbe dokunacak şekilde anlatma imkânına sahiptir.

      Türkistan coğrafyasında konargöçer bir hayat süren ve tabiatla iç içe yaşayan Türk toplulukları için toprağı, havası, güneşi, ormanı ile tabiat; elleri, gözleri, ayakları kadar vazgeçilmez bir uzva dönüşür. Onları bu derece etkileyen, dışlarını çepeçevre kuşattığı hâlde içlerinde de taşıdıkları tabiatı tanıma, onun sırrına erme, ona hakkı olan saygı ve sevgiyi gösterme çabasının sonucu olarak bir düşünme çeşidi de olan şiirlerinde bu konu işlenir.

      Kırgız edebiyatında XIX. yüzyılın son yarısından XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar tabiatı anlama ve anlatma maksadıyla söylenen şiirlerden bir kısmının ana konusu tabiatın dört temel unsurundan biri olan ‘su’dur. Daima hareket hâlinde olan bir millet olan Kırgızlar, suyu da hareket halinde yani ‘Akan Su’ olarak değerlendirirler. Bu konuyu şiirlerinde işleyen şairler su konusunda birçok açıdan farklı düşünmekle beraber onun dinamik ve hayatın kaynağı olduğu konusunda hemfikirdirler.

      İki bölüm olarak hazırlanan bu çalışmanın ilk bölümünde tabiatın bir parçası olan ‘su’ unsurunun evrensel ölçekten başlayarak Türkler ve en sınırlı hâliyle Kırgız Türklerinin mitolojisinde ve kültüründeki yeri üzerinde durulmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise Kırgız edebiyatında tabiatı anlama çabası içerisindeki beş şairin bir akım hâlinde işlediği ‘Akan Su’ başlıklı şiirlerde bu tabiat unsuruna bakışları irdelenmeye çalışılır. Bu irdelemeye esas olmak üzere şairlerin ‘Akan Su’ konusunu işledikleri şiirleri onların biyografileri ve sanat anlayışları eşliğinde verilmektedir.

      Bu çalışmayla amaçlanan artık Asya’nın ortasında bir meçhule dönüştürülen ana yurdumuzda sadece etnik olarak değil, tarih, kültür ve anlayış bakımından pek çok ortak noktamız bulunan Kırgız Türklerinin tabiata bakışını biçimleyen dinamikleri anlamaktır. Esasen sadece o gün değil bugün de kendisini tabiattan çok ayrı düşünmeyen Türk toplumunun ‘su’ unsurunu dönemin en ünlü şairlerinin başat konularından biri hâline getirmesi, lirizmden felsefeye kadar uzanan bir yelpazede bu kavramı anlamaya çalışması şaşırtıcı değildir. Son tahlilde şiirlerin çoğunda kişileştirilerek verilen su üzerinden o günün insanına ve toplumuna dönük bir durum değerlendirmesi yapan şairlerin gözünden olan biteni anlamak ve anlatmak en temel çabamızdır.

      Kitabı hazırlamamda yardım ve desteklerini esirgemeyen saygıdeğer hocam Prof. Dr. Abdıldacan AKMATALİYEV’e, Türk dünyası kültürünü tanımaya, tanıtmaya yönelik görüş ve yönlendirmeleriyle samimi teşviklerini sürekli yanımda hissettiğim çok kıymetli hocalarım Prof. Dr. Ekrem ARIKOĞLU ve Prof. Dr. Hikmet KORAŞ’a, araştırmalarım sırasında fikir ve tavsiyeleriyle katkıda bulunan Doç. Dr. Enver KAPAĞAN ve Doç. Dr. Cıldız İSMAİLOVA’ya, kitabın düzeltmelerinde değerli katkılarını esirgemeyen Öğr. Gör. Yılmaz BACAKLI’ya, kitabın yayınlanmasında gösterdiği ilgi ve alakadan dolayı Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Doç. Dr. Yakup ÖMEROĞLU ve Bengü Yayınevi çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Dr. Mustafa KUNDAKCI

      I. BÖLÜM

      GİRİŞ

      Tabiatta insanoğlu için vazgeçilmez unsurların başında su gelir. Kâinatın yaratılışındaki oluşumu sağlayan ve “anâsır-ı erbaa” olarak adlandırılan hava, su, toprak ve ateş gibi öğelerin en önemli unsurlarından biri de sudur. İnsanlık tarihinin her döneminde vazgeçilmez bir ihtiyaç olan su, canlıların varlıklarını devam ettirebilmeleri için hayati bir yaşam kaynağıdır. Dünyanın dörtte üçü sularla kaplı olduğu gibi İnsan vücudunun da dörtte üçünü su oluşturur. Bu hakikatten yola çıkarak yaratılışın özünün su olduğunu söylemek mümkündür. Su, her şeyin kaynağı olması ve tüm canlılar için hayati önem arz etmesi hasebiyle bütün dinlerde ve kültürlerde kutsal kabul edilir. Su; özellikle şifa, bereket, sonsuzluk, güç ve kuvvet kaynağı olarak milletlerin mitoloji, destan, hikâye, masal, şiir ve birçok sözlü ve yazılı edebi ürünlerinin en temel konuları ve motifleri arasında yer alır.

      Su insanlar için ayrıca temizliği sembolize eden hem maddi hem de manevi bir arınma aracıdır. Vücudun veya belli uzuvların suyla yıkanmasıyla fiziksel temizlenme sağlanır. Ayrıca bazı dinlerde bir kısım uzuvların suyla yıkanması fiziksel temizlenmenin yanı sıra manevî arınmayı da sağlayıcı bir ibadet olarak kabul edilir. Suyun farklı özellikleri bilinmekle beraber çeşitli kültürlerde ve dinlerde suyun daha çok temizleyici ve arındırıcı özelliği üzerinde durulmaktadır (Akman, 2002: 2-3).

      Bütün bir varoluşun kaynağı olması yönüyle büyük bir değere sahip olan su, tabiatı