Mustafa Kundakçı

Kırgız Şiirinde Akan Su


Скачать книгу

üzere değişiklikler olur. Özellikle vücudun maddî ve manevî kirlerden su aracılığıyla temizlenmesi önemli bir zorunluluk haline gelir. Çünkü imanın yarısının temizlik olduğu gerçeğinden hareketle ibadetin başlangıcı olan suyla abdest alma davranışı, insanlara hem vücut temizliği hem dolaşım aksaklıklarının giderilmesi ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi açısından çok faydalı olur (Nurbaki, 1983: 24-26).

      Kırgız Kültüründe Su

      Her dinde ve kültürde olduğu gibi Kırgızlarda da suyun çok büyük bir ehemmiyeti vardır. Kırgızlarda eski ya da yeni inanç biçimlerinin hemen hepsinde su çok kutsal bir varlık olarak kabul edilir. Kırgızlar Türkleri için su yaşamın kaynağı ve canlılığın sembolüdür. Kırgızların tabiatla olan yakın ilişkileri yer-su inancının onlar üzerinde etkili olmasını sağlar. Bu inancın geleneklerine, göreneklerine ve bütün yaşantılarına teorik ve pratik anlamda kuvvetli bir biçimde yansıdığı görülmektedir. Kırgız halkı öteden beri suya karşı dikkatli ve saygılı davranırlar. Suyu kirletmemeye özen gösteren Kırgızlar, kirletenleri de sert bir şekilde eleştirirler. Suya asla taş atmazlar ve tükürmezler. Kırgızlarda suyun önemi ve kutsiyeti geçmişten günümüze şiir söyleyen pek çok akının eserlerine de konu olur (Erdem, 2000: 153-155).

      Asıl bolson gündey bol

      Aalamga carık nur bergen

      Asil olsan güneş gibi ol

      Hepsini yıkayıp temizleyen

      Cakşı bolson cerdey bol

      Baarın çıdap götörgön

      Taza bolson suuday bol

      Baarın cuup getirgen

      İyi olsan yer gibi ol

      Hepsini kaldırıp götüren

      Temiz olsan su gibi ol

      Âleme ışık, nur veren

(Alimbekov, 1996: 60)

      Kırgız inanışlarında su ile hamilelik arasında güçlü bir bağ vardır. Çocuğu olmayan kadınlar kutsal su kaynaklarına, pınarlara giderek orada kurban keser. O pınarın suyundan içen çocuksuz kadınlar, o suyla banyo yapar ve bir gece orada konaklar. Bir gece kutsal sayılan pınarın başında geceleyen kadın güneş doğmadan ve kimse görmeden pınarın suyundan üç defa içer. Bu uygulamanın onların hamile kalmasına olumlu etki edeceğine inanılır. Bu inanış Kırgızların Meşhur destanı Manas’ta da kendisini göstermektedir. Yakup Han on dört yıl boyunca doğum yapmayan Cıyırdı Hatun’a kızarak, kısırlık sebebi olarak pınar başlarında gecelememesini gerekçe gösterir (Ögel, 1989: 67). Ayrıca Kırgızlarda uzun yolculuktan dönenler, hapisten kurtulanlar evlerine geldikten sonra anneleri, hanımları veya aile büyükleri tarafından başlarına su dökülerek muhtemel belalardan arındırılırlar.

      Kırgızlar ülkelerinde bulunan bazı göl, nehir, pınar ve kaplıcaları da kutsal kabul ederler. Bununla ilgili Kırgız toprakları içerisinde halkla bütünleşen ve birçok efsaneye konu olan yerlerden biri de Türklerin ana yurdu kabul edilen Isık Göl’dür. Kırgızlar bu kutsal gölün etrafını yurt edinirler. Suları sıcak olduğu için bu göle ‘Isık Göl’ denilmektedir (Erdoğan, 2007: 171-172).

      Oş şehri içerisinden geçen ‘Ak Buura’ nehri de Oş’ta yaşayan Kırgız Türkleri tarafından kutsal kabul edilir. Bu suyun Süleyman Peygamber tarafından Oş şehrine getirildiği, maddî ve manevî şifa kaynağı olduğu rivayet edilir. Ayrıca Süleyman dağı eteğindeki Nevaî parkındaki su kaynağı halk tarafından ikinci zemzem olarak nitelendirilir (Erdem, 2000: 172-176). Ayrıca Abşır Ata Şelalesi ve Celalabad Kaplıcaları da diğer su kaynaklarına benzeyen sebeplerle kutsal kabul edilir. Eyüp Peygamberin bu bölgede yaşadığına inanan bölge halkına göre Celalabad kaplıca suyu onun döneminden kalma bir sudur. Eyüp peygamber bu su vesilesiyle hastalıklardan kurtulur (Erdem, 2000: 180).

      Kırgız halk kültürü içerisinde su kültüyle ilgili olarak ab-ı hayat inanışı da görülür. Halk arasında ab-ı hayat suyu ile ilgili pek çok menkıbe bulunmaktadır. Manas destanında geçen rivayete göre Semetey, ak şumkarını (atmaca) bir ördek avlamak için uçurur. Ak şumkar da ölümsüzlük suyundan içmiş bir ördek avlayıp gelir. Bu ördeğin etinden Bakay, Semetey, Kanıkey, Ayçürök her beraber yer. Bu sebeple halk arasında onların ölümsüzlük kazandıkları ve uzun süre yaşadıkları, daha sonra da hepsinin sırra karıştıkları söylenmektedir. Hatta büyük manasçıların Manas söylemeye bu sırra karışan kişileri rüyalarında görmeleriyle başladıklarına inanılmaktadır (Alışbaev, 2015: 11).

      Kırgızlarda suya verilen önem ve değer; atasözleri içerisinde geçen ‘suu- ömür bulagı’ (su hayat kaynağı), ‘Suu sıylagan zor bolor, suu kordogon kor bolor.’ (Suya saygı gösteren güçlenir, suyu hor gören hor görülür.), ‘Appak bolson kuuday bol, taza bolson suuday bol.’ (Bembeyaz olacaksan kuğu gibi ol, temiz olacaksan su gibi ol.) şeklindeki veciz ifadelerden de anlaşılabilir (Alışbayev, 2015: 10).

      II. BÖLÜM

      KIRGIZ EDEBİYATINDA ‘AKAN SU’ MOTİFİ

      Kırgız Edebiyatında ‘Akan Su’ Motifi

      Edebiyatın, hangi amaçla yapılırsa yapılsın toplumu etkileyip yönlendirdiği bilinen bir gerçektir. Buna karşılık edebî eserler de içerisinde bulundukları toplumun hayatından özellikle muhteva bakımından etkilenir (Koraş, 2019: 17). Bu tespitten hareketle geçmişten bugüne süreç içerisinde sözlü ve yazılı nakil yoluyla taşınan rivayetler, masallar, hikâyeler, efsaneler, destanlar ve diğer edebî türlerde yer alan su motifi, bir edebî tür olan şiirlerde de hemen her dönemde kullanılır. İlk edebî formlardan biri olarak değerlendirilen ve insanlardan diğer sanat biçimlerine nazaran daha çok ilgi gören, şairi ile birlikte okurunu da varlığının bir parçasına dönüştüren şiirler, insanlık tarihinin başlangıcından bu yana söylenmektedir (Kundakcı-Bacaklı, 2019: 2231). Bu anlamda insan hayatının değişmez unsurlarından biri olarak değerlendirilebilecek şiirlerde hayatın devamı için vazgeçilmez olan, bu sebeple de kendisine kutsallık atfedilen su motifi, hissî ve sanatlı bir biçimde anlatılagelmektedir. Kırgız Türklerinin dünyaya bakışını da yansıtan Manas destanında merkez kahraman Manas’ın duasında yer alan: “Annesi su Kırgız’ın / Atası dağ Kırgız’ın” ifadesi de Kırgızların suya verdiği öneme işaret eder. Aynı destanda Tanrı’nın kendilerine yurt olarak Issık Göl çevresiyle Tanrı dağlarının eteklerini vermiş olmasını da bir lütuf olarak değerlendirilmesi de su motifinin Kırgız hayatındaki önemini göstermektedir (Kapağan, 2015; 29).

      Türk kültürünün ortak kültür metinlerinden Kutadgu Bilig’de Balasagunlu Yusuf Has Hacip Allah’ın ihsanı ve yüceliğinin delili olarak insanlara verdiği nimetleri sıralar. Su da Allah’a şükretmeyi gerektiren ve O’nun yüceliğine delalet eden nimetlerin en önemlilerinden biri olarak anılır:

      Tirüülördün barınan kuday uluu

      Tatıktuu bir özünö urmat kıluu

      Cerde, köktö kün körgöndün egesi

      Saga caşoo, ömür bergen dagı özü

      Tirüülörgö aç koyboston kam köröt

      Ceerine aş içeerine suu beret

      Canlıların tamamından Huda ulu

      Layıktır bir kendine hürmet etmek

      Yerde, gökte gün geçirenin sahibi

      Sana hayat, ömür veren de kendisidir

      Canlıları aç bırakmadan