Mustafa Kundakçı

Kırgız Şiirinde Akan Su


Скачать книгу

hayatı algılama ve yaşama biçimi olarak da işlenir (http://arch.kyrlibnet.kg/uploads/KNUZHAAN-BAEVAK.2015-6.pdf, Erişim Tarihi: 16.10.2019).

      Kırgız akınlarından Esenaman Calgaş uulu (1833-1913), Ceñicok Kökö uulu (1860-1919), Togolok Moldo (1860-1942), Toktogul Satılganov (1864-1933), Barpı Alıkulov (1884-1949) gibi akınlar ‘akan su’ redifli şiirler yazan şairlerden bazılarıdır. Bu şiirlerde suyun hareket halinde verilmesi de dikkate değerdir. Daha çok ihtiyarların, hizmetlerine karşılık gençlere ettiği “Agın suuday ömürün uzun bolsun.” (Akan su gibi ömrün uzun olsun.) duasından hareketle ‘akan su’ kullanımının berekete karşılık geldiğini söylemek mümkündür. Nehirler, ırmaklar suyun hareketli halinin farklı görünüşleri olmaları bakımından ‘akan su’ temasına karşılık gelen yerlerdir. Bu tür sulardan atsız şekilde geçmek zorunda olan göçebe Kırgızlar, başlarına bir şey gelmesinden korkar. Çünkü nehirler, ırmaklar gücün sembolüdür. Bu sebeple Kırgızlar nehirlerden, ırmaklardan geçmek için özel dualar okurlar (İşcanoğlu, 2017; 298-299).

      Şiirlerde ‘akan su’ ideal bir varlığı, mekânı ve durumu ifade edecek şekilde kullanılır. Buna karşılık ‘akan su’ şiir akımın yaygınlık kazandığı dönemde Kırgız Türkleri oldukça zor durumdadır. XVIII. yüzyılın başlarında Hokand Hanlığına bağlı olan Kırgızlar, 1852 yılından başlayarak Çarlık Rusya’sının etkisine girer ve 24 yıllık bir sürecin sonunda 1876 yılında Hokand Hanlığının yine bu devlet tarafından ortadan kaldırılmasıyla Rus hâkimiyetine geçer. Çarlık Rusya özellikle 1860’lı yıllarda Rusya içlerinde yaptığı toprak reformundan sonra birçok Rus çiftçisini Türkistan coğrafyasına yönlendirir. Bu göçler sebebiyle Kırgız Türklerinin yaşadığı vatan coğrafyası da Rus çiftçiler tarafından işgal edilir. Ağırlıklı olarak hayvancılıkla uğraşan göçebe Kırgızlar, gün geçtikçe verimli otlaklarını da kaybeder. Hayat düzenleri bozulur. Rusların işgal ve asimile politikaları neticesinde her şeylerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalırlar (Roux, 2014; 407).

      Bir tür tabiat güzellemesi biçiminde Kırgız edebiyatında ‘akan su’ temalı şiirlere XIX. yüzyılın sonu XX. yüzyılın başından itibaren rastlanılmaktadır. Bu şiir akımı içerisinde yer alan birçok şair, dönemlerinde yaşanan zulümlere karşı da kayıtsız kalmazlar. Buna karşılık ‘akan su’ şiirlerinin görünen yönüyle Kırgızların o dönemde başına gelenlere hiç değinmeden sadece tabiat güzellemesi yaptığını düşünmek mümkün değildir. ‘Akan su’ akımı çevresinde oluşturulan şiirlerin, eserlerin daha çok el yazması biçiminde çoğaltıldığı ve aynı zamanda aydın kimliği de bulunan şair ve yazarlara yönelik sansürün arttığı bir dönemde, bu tür zorlukları aşma hesabıyla söylenmiş olması kuvvetle muhtemeldir. (Kundakcı, 2019: 203-218) Kırgızlarda edebî bir akım olarak ortaya çıkan ‘akan su’ motifini kullanan şairleri hayatları ve edebî kişilikleri yönüyle değerlendirmek bu motifin Kırgız kültüründe tam olarak nerede durduğunu anlamak açısından önemlidir. Ayrıca bu motifin kullanıldığı bir şiir formunun tamamını görmek de bu akımı doğru değerlendirmek açısından oldukça gereklidir

      Kırgız Şiirinde ‘Akan Su’ Şairleri ve Şiirleri

      ESENAMAN CALGAŞ UULU (1833-1913)

      Hayatı ve Kişiliği

      Yaşadığı dönemdeki önemli söz ustalarından biri olan Esenaman Calgaş Uulu’nun hayatı hakkında yazılı kaynaklarda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Şairin hayatına dair bilgiler daha çok sözlü kaynaklarda yer alan rivayetlerden ibarettir ve bu rivayetler de birbirinden farklılık gösterir. Bu rivayetler arasında en çok kabul gören Kuşçu boyunun Kırcı soyundan olan Esenaman’ın Talas’ın ‘Çatbazar’ ilçesinde 1833 yılında dünyaya geldiği ve Kara-Kol bölgesinin Kızıl-Korgon şehrinde hayatını sürdürüp 1913 yılında 80 yaşında vefat ettiği şeklindedir (Akmataliyev, 2015: 213).

      Fakir bir ailede dünyaya gelen Esenaman, küçük yaşta hem annesini hem de babasını kaybeder. Dönemin pek çok şairi gibi annesiz ve babasız bir çocuk olmanın zorluklarını çeken Esenaman, Isık-Köl’de yaşayan Sarıbagış boyuna mensup dayılarının elinde büyür. Yetişkinlik döneminde Çüy bölgesine gelen Esenaman, halk arasında şair olarak tanınmaya başlayınca Talas bölgesine gider. Vefat ettiği Kızıl-Korgan bölgesine ise ömrünün son döneminde gider. Uzun bir süre aynı yerde kalmayan Çüy, Isık-Köl, Talas ve Kızıl-Korgan arasında gidip gelen şairin şiirlerinin birçoğu da bu sebeple bugüne ulaşamaz. Araştırmalardan anlaşıldığı kadarıyla Kuzey ve Güney Kırgızistan topraklarını gezerek sanatını icra eden şair, döneminin birçok itibarlı insanının karşısında şiir söyler. Bu durumu, oğlu Ümütaalı’nın babası hakkında söylediği şiirlerden anlamak mümkündür:

      Baytikke barıp ırdagan

      Kurmancan Datka sıylagan

      Cantay menen Cankaraç

      Aytsa sözün kıybagan

      Baytik’e varıp şarkı söyleyen

      Kurmancan Datka ödüllendiren

      Cantay ile Cankaraç

      Dese sözünü kesmeyen

(Akmataliyev, 2012: 215)

      Şairin ve eşinin vefatından sonra ardında kalan oğlu Ümötaalı bir akrabası tarafından Talas’a götürülür. Orada amcasının dul eşi tarafından yetiştirilen Ümötaalı, sevdiği yetim bir kızla evlendirilir. Fakat önce eşi daha sonra da Ümötaalı genç yaşta henüz çocukları olmadan ölür.

      Edebî Şahsiyeti

      Balık, Çoñdu, Sartbay ve Naymanbay adlı akınlarla aynı dönemde yaşayan Esenaman Calgaş Uulu zamanının güçlü şairlerindendir. Kırgız şiirinin önemli ismi Arstanbek’i cenaze ve düğün merasimlerinde şiir söylerken dinleme fırsatı bulan Esenaman, akınlık sanatına dair incelikleri usta çırak ilişkisi içerisinde Sokur Kalça adlı akından öğrenir. Kendisi de bu geleneği sürdürerek Kırgız şiirinin önemli isimlerinden Toktogul başta olmak üzere birçok ismi şiir kabiliyeti ile etkileyerek akınlığa başlamalarına vesile olur (Alimov, 2010: 288).

      Şairin şiirleri bir bütün olarak değil, parça parça yazıya geçirildiği için şiirlerdeki genel muhtevayı anlamak güçtür. Onun şiirlerinin geneli için bir içerik tablosu çıkarmak da yine şiirlerin bütünün bağlamından kopuk oluşu sebebiyle zordur. Ayrıca şairin özellikle övgü ve yergi şiirlerindeki samimiyetini kavramak da imkânsızdır. Çünkü şair, övgü ve yergi içerikli şiirlerinde o dönemin Solto boyu beyleri olan ve birbirlerine düşmanca tavırlar sergileyen Cangaraç ve Baytik’i çoğu zaman kendi kanaatleri ile değil onların yönlendirmeleri ile anlatır. Sığınabileceği kimsesi bulunmadığı için güç karşısında stratejik davranan Esenaman, hayatta kalabilmek için bir bey’in yanındayken onu över diğerini yerer, diğerinin yanına gittiğinde ise tam tersini yapar. Hakkında anlatılanlara göre bir müddet sonra bu durumu gizleme gereği de duymaz. Her iki beye de hayatta kalabilmek için bunu yapmak zorunda olduğunu açıkça dile getirir. Şiir söylemede hünerli oluşu, özellikle yergide ve övgüde dilinin keskin bir özellik göstermesi ve niyetini cesaretle ortaya koyup açıklaması Esenaman’ın hem hayatını kurtarmasını hem de her iki bey tarafından ödüllendirilmesini sağlar.

      Esenaman’ın bir şair olarak en iyi olduğu icralardan biri atışma sanatıdır. Hayatı boyunca birçok atışmaya katılan şair, atışmanın bütün türlerinde rakipleriyle yarışır. Atışmada iki şairin sadece söz ustalığı değil, onların ezber ve öğrenme, kabul etme ve anlama yetenekleri de sınanır. Bu şiir türünde