Ekrem Barak Arıkoğlu

Heleteli Şairler ve Şiirleri


Скачать книгу

geçti gençliğin hocam.

      Çocuklarının okumasını isterdi

      Onlar da babasını mahcup etmedi

      Torununu onlardan daha çok severdi

      Yerine hanımın seviyor hocam.

      O zamanlar bu imkânlar yoğudu

      Ne şartlarda Erzurum’da okudu

      Havası soğuktu hasta olurdu

      Gölbaşı’ndan köye yürüdü hocam.

      Kötü bir kelime çıkmaz dilinden

      Öğretmenlik iyi gelir elinden

      Beni yaraladın sen yüreğimden

      Kolumu kanadımı kırdın sen hocam.

      Kim olursa olsun torpil yapmazdı

      Dürüstlükten hiç bir zaman sapmazdı

      Tek lokmada olsa haram yemezdi

      İnsanlara örnek oldun sen hocam.

      Ormanları hayvanları severdi

      Göksu da oltayla balık avlardı

      Evinde kanarya kuşu beslerdi

      Balık da kalmadı Göksu’da hocam.

      Ekrem Hocam Ankara’dan gelirdi

      Seni, beni, Hüseyin’i alırdı

      Bizi görenlerde kardeş sanırdı

      Yarı yolda koydun bizleri hocam.

      Dağ yolunda uçurumdan korkardı

      Daha köydeyken hesap yapardı

      Giderken sol gelirken sağ yana binerdi

      Artık uçurumda kalmadı hocam.

      Yaz gelirdi çayır çimen olurdu

      Göbeleği bizden evvel bulurdu

      Bulunca dünyalar onun olurdu

      Göbelek de çıkmaz oldu hocam.

      Sensiz de biz yaylalara gidiyok

      Alma’nın döleğine çadır kuruyok

      Nereye baksak orda seni görüyok

      Her yer hatıranla dolu hocam.

      Zeynep, Fatma öğretmenlik yapıyor

      Oğlun Hakan Erzurum’da okuyor

      Hanımın da torununa bakıyor

      İçlerinde bir sen eksiksin hocam.

      Akrabalar bir araya geliyok

      Çocukların hatırını soruyok

      Ölen geri gelmez biz de biliyok

      Senin yerini dolduramak biz hocam.

      Hep beraber gittik nere gittiysek

      Sana karşı bir kabahat ettiysek

      O temiz kalbini bir gün kırdıysak

      Hakkını helal et bizlere hocam.

      Yokluğun bizlere çok zor geliyor

      Her zaman da aklımızda oluyor

      Elimizden dua etmek geliyor

      Kaderin böyleymiş neyleyim hocam.

      Seni kime sorsam “iyiydi” derler

      Mezarın üstünde açıyor güller

      “Kazada ölenler şehittir” derler

      Üç fidan bıraktın burada hocam.

      Evlat acısını kimse çekmesin

      Allah ana babasına bol sabır versin

      Mevlam mekânını cennet eylesin

      Mezarında rahat uyu sen hocam.

      Mehmet Hoca ile Ailecek Göksu kıyısında

      Mehmet Hoca ile Ata, dede yurdumuz Daz’da…

      İNCE MEMED (UFO)

      Ufo’nun (İnce Memed’in) Mezarı, Foto: Mustafa Sümen

İNCE MEMED (UFO)

      İndirdiler Heletenin düzüne

      Kellesi yokkine bakam yüzüne

      Benden selam söylen Nukrak kızına

      Neneyle neneyle Iraz neneyle

      Çık dağlar başına bana eleyle.

      Nukrağı dersen de Ofunun dağı

      Derde derman derler kartalın yağı

      Ayağına düştüm Besninin beyi

      Neneyle neneyle Iraz neneyle

      Çık dağın başına ordan elelyle

(Yaşar Kemal, İnce Memed C. 1, s. 206)

      Yukardaki şiirde “Ofu” şeklinde geçen kişi Heleteli Ufo’dur, şiir bölümleri de onun vurulmasıyla yakılan ağıttan alıntılardır. Yaşar Kemal, İnce Memed’i yazmadan önce köyümüze gelerek büyük dedem (annemin annesinin babası) Ufo’nun hikâyesini derlemiş ve bu hikâyeyi İnce Memed romanında kullanmıştır. Köyümüzde İnce Memed’in dedemiz Ufo’nun hayat hikâyesi olduğuna inanılır. Yukarıdaki şiir parçasından ve romandaki başka da tanıklardan Yaşar Kemal’in Ufo dedemizin hikâyesini bildiği ve bu hikâyeyi romanında kullandığı açıktır. Fakat “İnce Memed” sadece dedemizin romanı demek doğru olmaz. Yazar romanını çok iyi bildiği Çukurova’da yaşanmış başka pek çok olayla birlikte işleyerek edebi eseri ortaya çıkarmıştır. Yukarıdaki şiirde köyümüz “Helete” doğru olarak alınmış, köyümüzde “Mırkak” olarak teleffuz edilen Nurhak, “Nukrak” olarak yazıya geçirilmiş, Ufo’nun eşi olan “Iraz” da doğru olarak kaydedilmiştir. Burada iki beş mısra olarak verilen ağıdı aşağıda uzun şekilde vereceğiz.

      UFO’NUN SOY AĞACI

      “Ufo, Fadıma ölünce çocuklarına daha iyi bakar diye onun kız kardeşi Eşo’yu almış. Eşo çirkin olduğu için Nurhaklı Iraz’ı kaçırmış.

      Biri Nurhaklı Çil Ali’nin oğlunu vurmuş. Suçu Ufo’ya atmışlar. Mahkemeye gitmekten usanan Ufo yolda Çil Ali’yi vurup öldürmüş. Yanında çalışanı çokmuş, yanına kimse yaklaşamıyormuş. (Ninemin ve Hatice ninemin yaşlarından mukayese yoluyla yaptığım hesaplara göre Ufo 1904-1905 yıllarında öldürülmüş olmalı. EA.) Sarışın, orta boylu, bıyıklı, çok cesur bir kişiymiş. Uzaktan vurmuşlar. Kafasını kesip vücudunu yakmışlar. Kafasını müfrezeler götürmüş. Şahan gayasında kömü, büyük çadırı varmış. Mezarı (Hacıoolu’nda) Şahan’a yakın bir yerde, Nurhaklı Dallı adında biri öldürülmesine ağıt yakmış.”

      Yukarıdaki bilgileri ve şecereyi Ufon’nun torunu rahmetli Palaali’nin hanımı Ümmühanı Sümen teyzeden derledim. Günümüzde Helete’de Ufo’nun kızlarından olma pek çok torunu ve onların çocukları yaşamaktadır. Ben de onlardan biriyim.

      Ufo için başlangıçta uzun bir ağıt yakılmış, (Ümmühanı teyze bu ağıdın Nurhaklı Dallı adında biri tarafından yakıldığını söyledi.) ağıt zaman içinde çok çeşitli söyleyiş ve varyatlaşmaya uğrayarak yaygınlaşmıştır. Nurhak kitabının yazarı Ali Aksu bu varyantları eserinde vererek yorumlarını yapmaktadır. Efsaneleşmiş bir olay ve kahramanı