Mukay Elebayev

Zor Zamanlar


Скачать книгу

Sovyet hükümetinin yeni yeni hüküm sürmeye başladığı 1920’li yıllarda Tolubay ve Baymurat gibi kimselerin yıllarca çalışarak elde ettikleri mallarını kaybetme korkusu işlenmektedir. Yazar bu hikâyesinde kahramanlarının psikolojik derinliklerine inebilme başarısı gösterir. “Uzaktaki dağdan” adlı hikâyesinde II. Dünya savaşı sırasında cephedeki askerlere erzak temini anlatılır. Halk varını yoğunu askerlere gönderme kararı alır. “Baysal” adlı hikâyede Baysal adlı gencin akrabalarının yanında kalışı, yengesiyle sürekli kavga edişi, civar köylerde uşaklık yaparak yaşam mücadelesi veren dostları konu edilmektedir. “Yolda” adlı hikâyesinde bir tren yolculuğu anlatılır. Hikâye kahramanı bu yolculuk esnasında başına gelenleri, gördüklerini anlatır. Mukay Elebayev’in Kırgız eleştirmenlerden olumlu eleştiriler alan hikayelerinden biri de “Fırtınalı gün” adlı hikâyesidir. Yazar bu hikâyesinde o dönemin Kırgız sosyal yaşantısını ve o dönemde yaşadığı sıradan bir günü usta bir yazar titizliğiyle gözler önüne sermektedir. “Zarlık” hikâyesinde okuma ateşiyle yanıp tutuşan Zarlık adlı gencin bu amacına ulaşma gayretleri anlatılmaktadır. “Dört yolcu” adlı hikayesi de bir yolculuk hikayesidir. Kahramanlar yolda ilginç olaylarla karşılaşırlar.

      Hemen bütün hikâyelerinde yazarı görmek mümkündür. Mesela, “Fırtınalı gün” hikâyesindeki genç adam, “Son bir gün”de Kencegul, “Zor Zamanlar” adlı hikâyesinde Kabıl, “Zarlık” adlı hikâyesinde Zarlık adlı kahramanlar yazarın kendisidir. Hikâyelerindeki mekân ise yazarın çoğunlukla bizzat bulunduğu Türkistan coğrafyasına ait yerlerdir. Mukay Elebayev’in hikâyelerindeki şahıs kadrosunu çoğunlukla yazarın bizzat gördüğü ve tanıdığı sosyal hayatın içinde var olan kişiler oluşturur. Rusların evlerinde uşaklık yapan Kırgızlar, okuma arzusuyla yanıp tutuşan Kırgız gençler, yazarın dostları, devlet görevlerini yerine getirmek için yolculuk yapan kimseler, Kırgız, Rus kadın ve genç kızlar…

      Elebayev kısa ömrüne bir de roman sığdırmış bir yazardır. Üstelik bu roman Elebayev’in ve çağdaş Kırgız edebiyatının ilk romanıdır. Yazarın ilk önce Önceki Günlerde daha sonra O Günlerde adını vermek istediği Uzak Yol17, 1936 yılında Semerkant şehrinde yayınlanmıştır. Mukay Elebayev Uzak Yol’u yazmaya 1934 Ocak ayında başlamış ve 2 Kasım 1936 yılında bitirmiştir. Bu roman 1916 yılındaki Kırgız Türklerinin Rus Çarı’na karşı ayaklanışı ve akabinde halkın Çin’e göç edişi anlatılmaktadır. Bu anlatım, yazarın kendi ailesi ve yakın çevresi ekseninde dile getirilmektedir. Eser, tarihî roman hüviyetine sahiptir. Romanın olay örgüsü, konusu bizzat Kırgız hayatından alınmıştır. “Yazar romanda sadece ailesi ve kendi başına gelenleri değil, aynı zamanda o dönemde Kırgız halkının tarihi sosyal durumunu, başına gelen felaketleri, yaşadığı zorlukları realist bir anlayışla eserinde işlemiştir.”18

      Romanda hüzünlü olaylar, trajik kaderler, azap çeken insanlar ustaca anlatılmıştır. Roman yirmi yedi bölümden oluşmaktadır. Her bölüm arasında organik bağlar mevcuttur. Romanın önemli bir kısmında Isık Göl civarındaki halkın hayatı, Rusların Kırgız halkına yaptığı zulüm ve cefa tasvirlenirken, romanın diğer kısımlarında ise Rus Çarı’na ve yerli yöneticilere karşı ayaklanan Kırgız halkının yenilip Çin’e kaçışı ve Çin sınırları içinde ezilişi, bir süre sonra da memleketlerine dönen halkın “Uzak yol”unun tablosu çizilmektedir.

      Yazarın Tartış adlı piyesinde olay ülkenin kuzey bölgesinde geçer. Yazar bu eseriyle kanunların ve halka verilen vaatlerin sadece kağıtlarda kaldığını, gerçek hayatın tamamen başka olduğunu bütün çıplaklığıyla gözler önüne serer. Eserde Ceyren ve Kaçkın adlı kişilerin “yüksek” yöneticilere dalkavukluk ederek başında bulundukları kurumları bir hortum gibi sömürmeleri, karşı çıkacak olanları ise “halk düşmanı” veya “anti-komünist” olarak suçlamaları anlatılmaktadır. Eğitim kurumlarında ve kolhozlarda o yıllarda yönetime geçmiş birtakım gruplar arasındaki ilişkiler, aldıkları rüşvetler ve keyfi kararlarla başına buyruk bir yönetim sergileyen yöneticiler realist bir anlayışla tasvir edilir. Yazar bu eseriyle devlet kurumlarında bu kişilerin yer aldığını ve rejimin de bu kişilere yaptıklarını örtbas edebilmek için zemin hazırladığını, dolayısıyla halkın zorluk çektiğini ifade etmeye çalışmıştır. Elebayev bu eseriyle devrinin siyasî propagandalarına bakış açısını ifade etmeye çalışmış, aynı zamanda hem usta bir kalem olduğunu, hem de edebî icrasını sadece devrinin propagandalarına göre şekillendiren çağdaşı birçok yazar ve şairden tamamen ayrıldığını bir kez daha kanıtlamaktadır. Ünlü Kırgız eleştirmen Kadırgul Doutov, Mukay Elebayev’in eserleriyle ilgili şunları belirtir:

      “Edebî zevkimin henüz gelişmediği, edebiyat anlayışımın henüz şekillenmediği dönemlerde okuduğum eserleri şimdilerde yeniden okuyorum. Gerek eser ve gerekse yazarıyla ilgili önceki fikirlerimle şimdiki fikirlerim arasında hatırı sayılır bir fark var. Önceden çok beğendiğim, edebî ve estetik açıdan yüksek değer verdiğim birçok eser bugünlerde gözümde bir hiç. Tam tersine, zamanında çağdaşlarından edebî zevk ve edebiyat anlayışı olarak tamamen ayrılan yazarların olduğunu da fark ediyorum. Bu bağlamda, benim henüz farkına vardığım şey, Mu-kay Elebayev’in eşsiz sanat ve edebiyat anlayışıdır. Bunu şimdi fark ediyorum…”19

      Salican Cigitov ise Mukay Elebayev’in çağdaş Kırgız edebiyatının temelini atanlardan biri olarak edebiyat tarihinde daima var olacağını, özellikle nesir eserlerinin uzun yıllar değerini koruyacağını belirtir.20

      Hikâyeler

      ZOR ZAMANLAR

      I

      Birbiri ardınca sıralanmış ekin taşıyan at arabaları yavaş yavaş ilerliyordu. Kabıl öndeki at arabasını kullanan kişinin yanındaydı. Zaman Rus çiftçilerinin güç işlerinin kızıştığı, harman dövüldüğü, ekinlerin taşındığı yani işin had safhada olduğu zamandı. Gece gündüz yolu hiç boş bırakmayan, karşılıklı gidip gelen at arabalarının sayısı belli değildi.

      Bugün şafağa doğru Çon-Taş’tan çıkıp öğleye doğru Taldı-Suu’ya yakınlaşırken büyük bir köy kenti gördüklerinde, Kabıl:

      – Bazake, bu kent eskiden var mıydı? diye şaşkınlıkla sordu.

      Bazarbay “deh” diye bağırıp uzun dizginleri silkerek ve atları kamçılayarak hızlandı. Acelesiz bir sesle cevap verdi:

      – Buralara hep Ruslar yerleşti.

      – Ne zaman?

      – Halk buralardan göçüp gittikten sonra…

      – Bunun dışında daha nerelere yerleştiler?

      – Kürmöntü, Sarı- Bulak, İçke-Suu, Çon-Taş! Daha bir sürü.

      – Oralarda da kentler kuruldu mu?

      – Evet, hâlâ kuruluyor.

      Bu sırada ard arda sıralanmış kağnılar karşılarına çıktı. Taşınan yüke ve kanuna göre kağnıların at arabalarına yol vermesi gerekiyordu. Fakat tam tersine, onlara doğru hiç yol vermeden geldikleri için çaresiz kalan Bazarbay dizginleri çekip atları yolun bir kenarına çekti. Bazar-bay, Çin’den daha yeni dönen Kabıl’ı Tüp’de bir Rus’un evinde çalıştırmak amacıyla götürüyordu. Kabıl’ın kendisine yardım edebilecek kimi kimsesi yoktu. Bu yıl on yedi yaşına basmıştı. Bazı şeyleri fark etmeyecek