âlemde senin gibi yar yok galiba,
Sana, benden üstün sevgili bulunsa da…
Biçare âşık özlese de, sararıp solsa da,
Yar yoldan çıkıp güzel söze aldansa da,
Rıza gösterip dayanır ya, yâr davasına,
Eziyet etmesi ile yergisine tapınsa da…
Tuğır 14 Tulpar’ı 15 geçemez atak yapsa da
Tuğır Tulpar’ı geçemez atak yapsa da,
Ona da puhu tüyü, muska takılsa da…
Kızdırmadan beni, açık ara koşmaz ya,
Hevesliler, sağdan soldan sataşsa da…
İt eniği kurt avlayabilir mi, atılsa da?
Tanrı korur, var gücüyle tam vursa da…
Arsız adam, şımarıp, höykürüyor ya,
Her yerde germeye sıkıca bağlansa da…
Kudurdu çoğunluğu bırakıp azıcığı,
Şikâyetçi Rus, onların ganimet ortağı…
Bazen onu ganimete boğar, bazen bunu,
Semey’in bu kasabası, sevdi ya kovculuğu…
Kara hatuna
“Kara hatun” düşünülen kara hatun,
Kapışarak alır ya tatmin duygusun…
“Ala yazmış zengini” lafı bitmez ki,
Ne edersin Kazak’ın örfünü âdetini…
1890
Zengin azaldı
Zengin azaldı,
Yok maksadı,
Ülkede iyi kalmadı.
Eldeki erkek,
Aylaklık ederek,
Atıp ülkesini tutmadı.
Yerli, yersiz,
Söz teşbihsiz,
Baş ile ayağı, aynı sıktı.
Rus azarlayınca,
Yönetici halka,
Evden ürüyen iti andırdı.
Kendi ululara
İtibarı olmayana
Bakmadan, kendi halkına…
Sözü bağlamadan,
Mantıklıyı ayırmadan,
Yurda vurur heyecanla…
Bilemedik,
Delirmedik,
Aynı iyiye temelli…
Eline alıp,
Bela salıp,
Gözetlediği öz eli…
Saçtı malını,
Verdi varlığını,
Olduğunda yurduna.
Şefkatleşmez
Artık pişmez
Hiç benzemez dışına…
El de yaman,
Er de yaman,
Gözetlediği öz eli…
Kongre var ülkede,
Sancak düşüncede,
Şifa bulmaz ki körü-keli…
Gitti birlik,
Söndü erlik,
Artık kime yüz dönülecek?
Ülkende gerginlik,
Ateşin geçik,
Kaysa ayağın, kim gömecek?
Geçti ömrüm
Caydı gönlüm
Bu dünyanın işine…
Yaşı akran
Canı emsal olan
Dost da demiş kişiye;
“Söze ümitlense,
El gerekliyse,
Ne olacak gururun?
Niyeti şüpheli,
Aklı dalavereli,
Yurt bu mu, bulduğun?”
Çare bulamadan
Çare bulamadan,
Ateş alevi gibi
Kaygı doldu gövdeye,
Sırlaşamadan,
Söz açamadan
Kul köleye.
Boşuna utanıp,
Nafile sıkılıp,
Kimi gördüysem, ben ondan,
Yüzümü kapattım,
Çok şaştım,
Doğruca kaçtım, hemen ordan.
Uyku, yemekse
Kaldı öylece
Gereksiz iş oldu…
Öylesine yatışım,
Huzurlu kalışım
Güç oldu…
Genç yüreğim
Yandı benim
Yer bulamadan, vay halim!
Kendin o zaman
İyi yoldan
Sakin…
Genç ağacı
Yaprağı
Karışır, vursa yel.
Düştü boyun,
Doldu koyun,
Aktı sel…
Ben mağrur idim,
Gamsız idim,
Her bir şeyden gayri idim…
Tez dertlendim,
Bazen alevlendim,
Bazen buz kestim…
Geldik nice yere şimdi
Geldik nice yere şimdi,
Girmek kaldı mezara şimdi.
Kızıl dilim eklemsiz,
Sözümde yaz var sineksiz,
Dinleyicimi düşüncesiz,
Kılıp Tanrı’m vermiş idi.
Bu yaşa gelinceye kadar,
Kızgınlıktan ölünceye kadar,
Bulamadık adam olan birini
Sözümüzün peşinden gideni…
Ömrün yamacını bitirip,
Eğitimsizle didişip,
Çıktık, işbu bele şimdi.
Şimdi aheste gel, yıkılma,
Sığılmaz yere tıkılma,
Bırak