Анонимный автор

I. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi


Скачать книгу

Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresine, Türk Dünyasının tek ortak edebiyat dergisi olan “Kardeş Kalemler” dergisinden ise Genel Yayın Yönetmeni Ali Akbaş yer alıyor.

      I. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresinde eş başkanlıklarını Varlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve Yazarlar Sendikası Başkanı Enver Ercan ve Türk Edebiyatı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Beşir Ayvazoğlu’nun yapacakları “Sanat Ve Kültür İletişiminde Edebiyat Dergilerinin Rolü” konulu panelde AYB Edebiyat Akademisi Başkanı Hüseyin Özbay, Bakşeyiş Asgarov, Lütfü Şahsuvaroğlu, konuşmacı olarak katılacaklar. Edebiyat Dergisi Yayıncılığı ve Problemleri, Edebiyat Dergileri Arasında Uluslararası İşbirliği İmkanları konulu oturumlarla Kongre çalışmaları devam edecek.

      Kongremize başarılar diliyor, hepinizi saygı ile selamlıyorum.

      Derilelim, Dirilelim

ALİ AKBAŞKARDEŞ KALEMLER DERGİSİGENEL YAYIN YÖNETMENİTÜRK DÜNYASI EDEBİYAT DERGİLERİ KONGRESİ DAİMİ KOMİTESİ EŞ BAŞKANI

      Uzak yakın diyarlardan gelerek kongremizi şereflendiren kıymetli konuklarımız; Türkiye’ye hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Bilindiği gibi, “dergi” derilmek, toplanmak fiilinden türetilmiş bir kelimedir. Biz de bu gün, Kardeş Kalemler dergisi olarak böyle bir kongreyle derilip toplanalım, tanışıp konuşalım, sorunlarımızı tartışalım, yardımlaşalım dedik. Dileğimiz bu buluşmanın verimli geçmesi ve güzel gelişmelere vesile olmasıdır.

      Bu güne kadar birçok dergi çalışmasının içinde bulunmuş bir arkadaşınız olarak, şunu iyi biliyorum ki, dergi çıkarmak bir sevdadır; gönül işidir. Define arayıcılığı gibi, avcılık gibi dayanılmaz bir romantizmi vardır. Hem çok zevkli, hem de çok zor ve meşakkâtli bir iştir. Ama her ayın başında, fırından taze çıkmış bir ekmek gibi yeni sayıyı elinize aldığınızda bütün yorgunluğunuz geçer.

      İşte Kardeş Kalemler dergisi de böyle bir sevdadan doğdu. Avrasya Yazarlar Birliği’ni kurmak üzere yola çıkan iki arkadaş; yani sayın Genel Başkanımız Yakup Deliömeroğlu ve bendeniz, hemen derneğimizin yayın organı olarak bir de dergi çıkarmaya karar verdik. Kuruluşumuz sanıldığı kadar eski değil. Kardeş Kalemler dergisi, elinizde bulunan 12. sayısıyla daha yeni, bir yaşını dolduruyor. Fakat kısa zamanda Dünyada Türkçe’nin konuşulduğu birçok ülkeye ulaşmış ve oralarda güzel yankılar bırakmıştır. İşte bugün, bu salonda sizleri bir araya getiren bu KONGRE de bu gayretin ürünüdür.

      Dergimizin daha ilk sayısının takdim ederken şöyle demişim:

      “…..Her dergi mevcut yayın yelpazesi içinde bir boşluğu doldurmak ve yeni bir misyon üstlenmek için çıkar. İşte Kardeş Kalemler de böyle bir ihtiyaçtan doğdu. Yurdumuzda yayınlanan diğer dergiler, genel olarak yurtiçine hitap ederken Kardeş Kalemler, önümüzde bir sihirli sofra gibi açılan bütün Türk dünyasına, yeryüzünde Türkçe’nin konuşulduğu çok geniş bir coğrafyaya seslenecek.

      Ayrıca, asırlardır kader birliği ve tatlı bir ünsiyet peyda ettiğimiz Balkanlardan Kafkasya’ya, Cezayir’e,Tunus’a kadar uzanan bir kütür ve gönül havzasına, artık yeni kuşakların unutmaya başladığı Osmanlı coğrafyasına seslenecek ve oralardan yankılar alacaktır.

      Bunun için bir hafıza tazelememiz gerekiyor. Kafkasların, yani Kafdağları’nın ardı, bizim için daha düne kadar tam bir masal ülkesiydi. Bizler de oralardan geldiğimiz hâlde kaynağını unutan sular gibi anayurdumuzu unutmuşuz. Günümüzde uzaklara türkü yakan çok az şair ve yazar kalmış. Fakat elbirliğiyle onları da susturmak için ne lâzımsa yapmışız.

      Binlerce kilometreyi katederek tekrar doğduğu kaynaklara ulaşan somon balıkları insanoğlundan akıllı mı ne?.. Unuttuğumuz bu diyarlarda, bizimle aynı dilden, aynı dinden ve aynı soydan insanlar yaşıyor. Asırlardır bu kardeşlerimizin çilesine sağır ve duyarsız kalmışız. Oysa onlar bizim kara günümüzde “Uzaktaki Kardeşime!” diye ağıtlar yakmışlar.

      Modern edebiyatımızda yazarlarımız, şairlerimiz, ressamlarımız eserlerinde hep başka kültürlerin motiflerini kullanıyorlar. Onların şuuraltını asırlardır başka medeniyetlerin destanlarından, mitolojilerinden alınan misaller ve motifler süslüyor. Promete, Sisifos, Narses, Penelop, Oidipus gibi yüzlerce motif ve kahraman hep Yunan mitolojisinden alınmış. Bizim masallarımız, destanlarımız, menkîbelerimiz, efsanelerimiz yok mu?

      Elbette her millet, büyük insanlık ailesinin bir üyesidir; birbirinden alacağı çok şeyler var. Ve içe kapanmak bir ilkelliktir. Bin yıldır yurt edindiğimiz Anadolu’daki eski medeniyetler de bir zenginlik olarak bizim kültür mirasımıza yansıyacaktır. Ama bir tufeyli durumuna düşmemek için bizim de bu ziyafet sofrasına koyacağımız bir şeylerimiz olmalı… Deli Dumrul, Tepegöz, Köroğlu, Keloğlan, Battal Gazi, Küçük Şehzade, Mankurt, Köskaman, Üçler, Yediler, evliya menkıbeleri gibi konular kaç sanatçının eserini süslemiştir bu güne kadar?..

      Tam bir hafıza kaybıdır bu; Alev Alatlı’nın deyimiyle bir afazidir… Ama öyle üstünü kapatmakla kaybolmuyor kültür mirası. Behçet Necatiğil’in de belirttiği üzere bir bumerang gibi ne kadar uzağa atarsan at, geri gelip buluyor seni. Yani koca mâzi, eteğimizden çekerek tekrar kendini hatırlatıyor bize.

      Mesnevî’siyle dünyayı sarsan Mevlânâ’da, Yunus’ta, Fuzûlî’de, Şeyh Gâlip’te böyle bir acziyet ve kompleks yoktu. İşte bizim örneğimiz daha çok onlar olmalı. İnsan, dünyayı tanımaya önce kendisinden başlar. Eskisi olmayanın yenisi olmaz. Biz de folklorumuzdan ve klasiklerimizden motifler alarak bunları yeni formlar ve yeni bir estetikle tekrar yorumlamalıyız.

      Yazmayan kalem, düşünmeyen zihin ve sevmeyen gönül de kullanılmayan aletler gibi paslanır. Gelin yine bir dergi etrafında derilelim, dirilelim.” demişim.

      Muhterem arkadaşlar;

      Sevgili kalem ve kelâm sahibi dostlar. İstiyoruz ki sık sık bir araya gelelim. Bir araya gelerek konuşalım, tanışalım, yardımlaşalım. Fikirde, sanatta yoğunlaşarak bir estetiği birlikte yoğuralım. Taklide düşmeden, papağanlaşmadan, fakat içe de kapanmadan, özentisiz, samîmî, kendi medeniyetimizin sesi olan içli türküler söyleyelim. Bu yıl, burada birincisini gerçekleştirdiğimiz kardeş dergiler kongresi, her yıl bir başka Türk yurdunda toplanarak devam etsin. Bu etkinliğimizi sanatın çeşitli dallarında düzenleyeceğimiz yarışmalarla ve şiveler arası çevirilerle zenginleştirelim.

      Kitaplar da güzeldir ama dergiler daha canlı, daha heyecanlıdır. Okurken adeta nabız atışlarını duyarsınız. Onun için ben, kitapları konserveye, dergileri ise dalından yeni kopmuş bir meyveye, bir çiçeğe benzetiyorum. Ayrıca, birçok kitap, daha doğmadan önce şiir, hikâye, makale olarak dergilerde tefrika edilir. Bu hâliyle dergiler, kitapların da anasıdır. Böylece dergiler, sanat ocağını hep harlı tutarlar. Tarihte birçok siyasî ve edebî akım hep dergi çevrelerinde doğmuştur.

      Her ülkenin sosyal ve kültürel hayatında büyük rol oynayan dergiler vardır. Bizde de Servet-i Fünûn, Genç Kalemler, Sebilürreşat, Sırat-i Nüstakim, Dergâh, Kadro, Türk Yurdu, Aydınlık, Varlık, Hisar, Ötüken, Büyük Doğu, Türk Edebiyatı, Diriliş ve Haraket gibi dergiler hemen akla gelenler arasındadır.

      Kıymetli düşünürlerimizden Cemil Meriç, dergiler için “Hür tefekkürün kalesi,” diyor bir yazısında. Dergiler; samîmî, sancılı, hummalı bir arayışın sözcüsü olduğunca güzeldir. Nice amatör dergi etrafında toplanan genç kalemler, bir simitle demli çayların içildiği uykusuz gecelerde yapılan sohbetler ve yoğun tartışmalarla, okuyucularından önce kendilerini yetiştirirler.Yarının büyük şairleri, romancıları,