fikirde birlik olacak. Hepimiz bu dergilerden bir birimizin ortak eserlerimizi okuyacağız. Kırgız edebiyatı, Kazak edebiyatı ve Türk edebiyatı hakkında genel bilgilere sahip olacağız. Bundan sonra hepinize başarılar dilerim bu Türk dünyası edebiyat dergilerinin ilk kongresi, ileride böyle kongreler düzenlenecek ama bizim başımızı önceden söylediğim gibi sadece kongreler değil ortak yazı dilimiz ortak edebiyatımız ortak kültürümüz medeniyetimiz tarihimiz birleştirecek. Yani aynı soydan aynı kökten geldiği, Kırgızların dediği gibi Türk atanın baldarın ortak yazı dilimiz, ortak edebiyatımız ve ortak dergilerimiz birleştirecektir. Hepinizi saygıyla selamlıyor başarılar diliyorum.
Açılış Paneli
BEŞİR AYVAZOĞLU
TÜRK EDEBİYATI DERGİSİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ
TÜRKİYE
Bu kongrede konuşulanları, burada varılan sonuçları, dostlarımız kendi memleketlerine götürecekler ve orada dergilerinde yayınlayarak bütün Türk Dünyasına duyuracaklar. Bu toplantıda alınacak sonuçlar, bu kongrenin amacı olan Türk Dünyası arasındaki iletişimi artırmayı, güçlendirmeyi Türk Dünyası Edebiyat Dergileri vasıtasıyla arzu edildiği şekilde temin edeceğini ümit ediyorum. Protokol konuşmalarında Enver Ercan’ın da söylediği gibi edebiyat dergiciliği aslında çok çileli bir iş. Bu çileyi, bu tecrübeyi çok iyi bildiğim, derinden bütün acılarıyla yaşadığım için salonumuzda hazırda bulunan edebiyat dergisi yönetmenlerinin hepsini birer kahraman olarak görüyorum. Sadece bizde değil bütün dünyada bu küreselleşme dediğimiz şey asıl manasında kültürü ve edebiyatı galiba büyük bir hızla hayatımızın dışına itiyor. Ama bundan yılgınlık duymamak, mümkün olduğu kadar ayak diremek lazımdır. Belki temayül böyle gitmez bir gün insanlar tekrar insanlık birikiminin o büyük macerasına yeniden ihtiyaç duyar ve yeniden kültürün değer kazandığı bir döneme gireriz. Yani varlığımızı, kültürümüzü, edebiyatımızı ayak direyerek en üst seviyede savunmak ve geleceğe aktarmak için gayret göstermek mecburiyetindeyiz. Başka bir seçeneğimiz olmadığı için dergi editörlerine kahraman diyorum. Bu manada kahraman olunduğu gibi bir de edebiyatın, kültürün bu kadar büyük bir ilgisizlikle karşılanması dolayısıyla gerek dergiyi çıkaran kurumların gerekse dergiyi yönetenlerin yaşadıkları sıkıntılar açısından da kahraman diyorum. Dergi çıkaran arkadaşlarımız ne demek istediğimi zannediyorum çok iyi anlıyorlar. Bugün de dün olduğu gibi dergiciliğin misyonu son derece önemlidir. Protokol konuşmalarında görüşlerini açıklayan dergi yöneticisi arkadaşların anlattıklarından benim anladığım, dergi bir ülkenin durumuna göre farklı misyonlar kazanabiliyor. Belki daha genişletmek lazım edebiyat dergisi demeyelim buna, hani Cemil Meriç hür tefekkürün kalesidir diyordu, hakikaten dergi her zaman her hal u karda gizli veya açık hür tefekkürün kalesi olmuştur. Mesela Bağdat’tan gelen dostumuz, Kırım’dan gelen hanımefendi adeta oralarda Türk kimliğini ayakta tutmak için dört elle sarıldıkları birer misyon vasıtasından söz ettiler.Yani Kerkük’te, Bağdat’ta, Kırım’da çıkan hatta bir zamanlar Azerbaycan’da, Özbekistan’da, Kırgızistan’da çıkan dergiler kültüre ve tarihe tutunarak bir toplumun kimliğini ayakta tutan misyon dergileri olarak vazife görmüşler, bu çok önemli bir şeydir. Baskılar ortadan kalktıktan sonra Azerbaycan’daki dergilerin yaşadığı gibi, Azerbaycan’dan gelen dostumuzun anlattığı gibi birden bire dergilerin sayısında bir patlama yaşanıyor, aynen bizim İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra yaşanan büyük patlama gibi. Patlama derken, Meşrutiyet ilan edilir edilmez birden bire pıtrak gibi mizah dergileri, edebiyat dergileri, bilim dergileri yüzlerce dergi çıktı. Demek ki o baskı altında insanların söyleyecekleri birikiyor. Tabii sonraları bu bir çeşit anarşiye dönüşüyor. Hürriyet ortamında herkesin fikrini söyleme heyecanı zamanla diniyor ve belli düşünce akımlarının dergileri öne çıkmaya başlıyor. Meşrutiyetten sonra yüzlerce dergi çıkmıştır dedim, dikkatinizi çekmiştir; ama o tarihten sonra üç ana düşünceyi temsil eden dergiler uzun ömürlü oldu. Batıcılığın dergisi olan “İctihat” Dergisi, Türkçülerin dergisi olan “Türk Yurdu” dergisi, İslamcıların Dergisi olan “Sebilürreşad” Dergisi. Bugün, bu dergilerin farklılaşarak çeşitlenerek uzantıları yaşıyor. Hakikaten hürriyet ortamının olduğu ülkelerde daima söyleyecek farklı şeyleri olan küçük ve büyük gruplar olabiliyor. Söyleyecek farklı bir şeyi olan üç kişi bir araya geliyorlar, bir dergi çıkarıveriyorlar. Belki söyleyecekleri üç sayılıktır, beş sayılıktır ama onu söylüyorlar ve dergi üç-beş sayıdan sonra çıkmıyor. Bunun söylenmesi de çok önemli gibi geliyor bana. Derginin bu manada tefekkürün çeşitlenmesi, itirazların rahatlıkla seslendirilmesi, farklı fikirlerin ortaya konulması açısından da son derece önemli bir misyon icra ettiğini düşünüyorum. Ama bazı dergiler var ki hakikaten onlar ana eğilimleri temsil ediyor mesela benim şu anda Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığım Türk Edebiyatı Dergisi bir ana çizginin dergisidir. Mesela, Varlık Dergisi başka bir ana düşüncenin çizgisidir. Dikkatinizi çekmiştir bu dergiler uzun ömürlüdür. Varlık ilk sayısını 1933 yılında neşretmiştir değil mi?
Evet, 1933 yılından beri sürekli çıkıyor. Varlık Dergisi yaklaşık1100 küsür sayısını çıkarttı, 1200’e yaklaştı. Türk Edebiyatı dergisi 1971 yılından beri çıkıyor, 410. sayıyı yayınladı 411’inci sayıyı hazırlıyoruz, Ocak ayında çıkaracağız inşallah. Aslında bunlar misyon dergileridir, avangart olamazlar, oturmuş, durmuş edebiyatı ve kültürü temsil ederler. Bunların yanında bunlara itiraz eden, bunların sınırlarına nüfuz edemeyen gençler de itirazlarını seslendirmek için edebiyat dergileri çıkarırlar. Bunlar edebi hayata canlılılık kazandırır. Bu edebiyat dergilerinin taşrada da benzerleri vardır, edebiyat dergileri her biri bir ocaktır. O edebiyat dergilerinden sivrilen bazı isimler yavaş yavaş bu büyük ana düşünce damarlarını temsil eden dergilere girmeye başlarlar. Dergiler hakikaten fikrin, düşüncenin, edebiyatın ocağıdır. Orda edebiyatçı yetişir, şair, romancı yetişir, eleştirmen yetişir. Ama tabii bu dergilerden öne çıkan isimler olur. Geriye doğru dergilere baktığınız zaman binlerce isim görürsünüz, demek ki edebiyat dergileri aynı zamanda bir çeşit elek vazifesi görüyor, yani eleyerek geleceğe kalabilecek isimleri ön plana çıkarıyor. Dergi eleğinden geçmeden ön plana çıkmak biraz zor gibi geliyor bana. Dergilerin bu misyonunu iyi kullanarak Türk Dünyası’nda çıkan dergiler arasında bu manada iletişimi iyi sağlamak, haberleştirmeyi gerçekleştirmenin önemini ve bunun çok zor bir şey olduğunu biliyorum. Çok zor şartlarda çıkan dergilerin bunu yapması zor, o halde bunu bir müessesenin yapması lazım. Avrasya Yazarlar Birliği buna talip olmuş görünüyor. Umarım bizim tek tek dergiler olarak yapamayacağımız bu büyük işi, Avrasya Yazarlar Birliği asıl manasında bir kurum haline, bir merkez haline gelerek sağlar. Bir iletişim ağı kurar. Biz Avrasya Yazarlar Birliği odağında bütün Türk Dünyasının edebiyat dergileriyle iletişim kurup bilgi, yazı, hikâye, şiir alışverişinde bulunabiliriz. Yani bunu bir kurumun, bir ekibin kolaylaştırması lazım, bunun başka bir yolu yok gibi geliyor. Ben sözü uzattım. Sözü eş başkan Varlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Enver Ercan’a bırakıyorum.
ENVER ERCAN
VARLIK DERGİSİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ
TÜRKİYE
Beşir Ağabey Türkiye’de dergiciliğin, dergilerin varoluş sebepleri, hayatlarını ve serüvenlerini özetleyerek anlattı. Söylediklerine aynen ben de katılıyorum. Ben onun söylediklerine küçük birkaç ekleme yapmak istiyorum. Evet dergiler dediğiniz gibi edebiyatın, kültürün, san’atın