Akmal Miravazoğlu

Eğitimin Altın Anahtarı


Скачать книгу

Anne babasının sevgisine neden bu kadar güveniyor? Şöyle açıkladı: “Birincisi, bana karşı her zaman merhametliler. Babamla geçirdiğim en kısa zaman bile bana çok mutluluk ve özel bir keyif veriyor. Birlikte oynamayı seviyoruz, ikimiz güreş yapıyoruz. Her gün ellerini omzuma koyup beni okula kadar götürüyor, bana güvendiğini söylemeyi unutmuyor. Annem ise sık sık bana sarılır.”

      7 yaşındaki Munise’nin bünyesi zayıf ve sık sık hasta oluyor. “Annemin beni sevdiğini biliyorum. Ödevimi yapmam için gereken koşulları sağlıyor. Hep benimle doktora gider. Hasta olduğumda en sevdiğim çorbayı pişiriyor.”

      Bu, çocukların ebeveynleri ve kendileri arasında kurulan sevgi köprüsünden geçen ilişkinin boyutunu, kalitesini, ruh hâlini değerlendirebilecekleri anlamına gelir.

      Bunu çocuklarımıza soralım, bakalım ne diye cevap verirler?

      5. Aşk, ifade edilmesi, hissettirilmesi gereken bir duygudur.

      Bir hadîs-i şerifte Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

      Enes bin Mâlik’ten (r.a.) rivayet edilmiştir. “Bir kişi Peygamber’in (sallallahü aleyhi ve sellem) önündeyken birisi geçti. Adam ‘Ey Allah’ın Resulü, ben bu adamı seviyorum.’ dedi. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona ‘Bunu ona söyledin mi?’ diye sordu. Adam ‘Hayır.’ cevabını verdi. Resûlullah ‘Git ona söyle.’ buyurdu. Bunun üzerine adam o kimsenin yanına gitti ve ‘Ben seni Allah için seviyorum.’ dedi. Öteki adam da ‘Beni kendisi için sevdiğin Allah da seni sevsin.’ cevabını verdi.” (İmam Ebû Dâvûd rivayeti)

       Bir Hikâye

      Bir kadın bir ev satın almış ve yeni bir mahalleye taşınmış. Komşularla iletişim kurmak için onları evine davet edip ziyafet düzenlemeyi planlamış.

      Ziyafet için davetiyeler hazırlamış. Belirlenen gün geldiğinde sofra kurulmuş ve her şey hazırmış. Komşuları beklemeye başlamış ama kimse gelmemiş. Bekleye bekleye gün kararmış. Bu duruma üzülen kadın sebepler aramaya başlamış. “Acaba bu kadar mı hoşlarına gitmedim. Yoksa biri hakkımda kötü şeyler söyleyerek komşuları bana karşı kışkırttı mı?” düşüncesi onu rahat bırakmıyormuş. Yavaş yavaş, kadın hastalanmış ve yatalak olmuş. Gitgide hastalık daha da ilerlemiş ve kadın vefat etmiş. Çocuklar, annelerinin ölümünden sonra evi düzenlemek istemişler. Temizlik yaparken rafta davetiyeler bulmuşlar. Görüldüğü gibi davetiyeler kimsenin katılmadığı bir ziyafet için hazırlanmıştı. Rahmetli kadın başka şeylerle meşgul olup davetiyeleri dağıtmayı tamamen unutmuş.

      Bu hikâyeden anlaşılan, insan içindeki iyi duygularını başkalarına zamanında ifade etmesi gerek. Aksi takdirde bu kadının durumuna düşebilir.

      6. Sevmenin, şefkat göstermenin sebebi şartı olmamalıdır. Yani sevdiklerimizi kendimiz görmek istediğimiz gibi değil, oldukları gibi kabul etmeliyiz. Onlara nasıl davranmaları, nasıl konuşmaları, ne yapmaları konusunda sürekli eleştiride bulunmamalıyız.

      Davranışlarındaki eksiklikler ve kusurlar, onlara iyi bir örnek oluşturularak giderilmelidir. Bu sadece onları oldukları gibi kabul etmek anlamına gelir.

      Çocuklarımızı, onlar bizim çocuğumuz oldukları için seviyoruz. Bu aşkı kendimizce başka bir şeye bağlamamalıyız (beş puan alırsan severim, yaramazlık yapmazsan severim gibi).

      Unutmayın, oğul ve kızlarınız da sizi, onlara baktığınız, onları giydirdiğiniz ve ihtiyaçlarını karşıladığınız için değil, siz var olduğunuz için seviyorlar.

      Önemli olan çocuklarımızın bize benzeyip benzememeleri değil, topluma faydalı insan olmalarıdır. Onlara yeteneklerini ortaya çıkaracak bir ortam yaratın. Başkalarından imkânsız olanı beklemeyin! Bu dünyada kendi sorumlulukları vardır. Bu dünyaya kendi sonuçlarını çıkarmak için geldiler, sizin sonuçlarınızla yaşamak için değil. Onlar bu dünyaya kendi hayatlarını yaşamak için geldiler, sizin “benzemedi”, “istediğim gibi olmadı”klarınızı gerçekleştirmek için değil. Onlara “kendileri” olmaları için bir şans verin.

      Bir yaşındaki çocuğunuzun sizin için değerli bir eşyayı kırdığını varsayalım.

      O an aklınızdan neler geçer, nasıl hissedersiniz, nasıl davranırsınız? O eşyaya dokunmamaları gerektiğini çocuklarınızın kulaklarına küpe yaptıysanız bile onlar bunu yapacaklar.

      İlk durumda, çocuğunuzu affettiniz ve durumu olduğu gibi kabul ettiniz. “İş işten geçti.” dediniz ve boş yere öfke, hakaretlere güç harcamadınız.

      İkinci durumda, gerçeği kabul etmek istemiyorsunuz, affetmek istemiyorsunuz.

      Gözlerinizi kapatın ve hemen durumu analiz edin sonra hislerinizi karşılaştırın. Affetmenin ne olduğunu anlarsınız. Durum ne olursa olsun öyle kabul etmenin ne olduğunu anlayacak ve bunun getirdiği faydaları göreceksiniz.

      7. Kendilerini anlamayan ebeveynler, yavaş yavaş çocuklarının kölesi olurlar. Çocukların onlara olan sevgimizi “gönüllü-zorunlu” bir şey olarak görmemelerini sağlamalıyız, yoksa gitgide onların hizmetkârına dönüşürüz. Çocukların, onlara bağımlı olmadığımızı, onlarsız yaşayabileceğimizi anlaması önemlidir. “Annem ve babam yaşlanınca bize muhtaç olacak, bu yüzden bizi seviyorlar.” diye düşünmelerine izin vermeyin.

      Çocuğun anne ve babasına iyilik yapması onun kendisi için gerekir. Çünkü onun sevabı, yani “faydalı puan” çocuğun “ödül hazinesi”ne eklenir.

      Çocuklara, anne babalarına iyilik yapmanın sevap, kötülük yapmanın ise günah olduğu küçük yaşlardan itibaren öğretilmelidir. Bu çocuğun görevi, yükümlülüğü olduğu söylenmelidir. Ancak o zaman “Onlar için bunu yaptım, şunu yaptım; onlar ise…” gibi pişmanlıklara boğulmayacaksınız.

      Ömer bin Hattâb’ın (r.a.) (İmam Müslim’den) rivayet ettiği bir hadise göre:

      “Annenin kendi efendisini doğurması” kıyamet alameti olduğu söylenir. Bu hadîs-i şerif, kendini bilmeyen, kendini tanımayan anne babaların, çocuklarının karşısındaki durumunu bize açık bir şekilde anlatmaktadır.

      Çocuğu büyümüş olsa bile onun ayakkabısının bağcıklarını anne babasının bağlaması onların merhametli olduklarının göstergesi mi olur? Hayır, şefkat, çocuğun kendisine bu bağcıkları bağlamayı öğretmektir.

      Bir insanın yaşaması için ne gerektiğini düşünelim. Ya mutlu bir hayat yaşaması için? Hiç kedileri izlediniz mi? Onlar yavrularını yedirir, onlarla ilgilenir. Ayağa kalktıklarında onlara fareleri yakalamayı öğretir. Önce yavrularının oynaması, pratik yapabilmesi için fareyi yuvasına canlı getirir. Daha sonra onları bir ava götürür ve pratikte bir fareyi nasıl yakalanacağını gösterir.

      Fareleri kendi başlarına yakalayabildiklerinde onları bağımsız bir hayata gönderir. Bu değil mi kendi yavrularını sevmek?

      Aynı şekilde biz insanlar da bebeklik döneminde çocuklarımızı yetiştirir, onlara bakar sonra onlara yaşamayı öğretmeye başlarız. Hayatın yasalarını açıklarız, “fareleri yakalamanın” sırlarını öğretiriz.

      Bunları hoşgörü ve sınırsız şefkatle yaparsanız sonuç beklediğinizden daha da iyi olacaktır.

      8. Çocuklardaki bencillik ve kıskançlığı, onların kişisel niteliklerini överek ve onlara yeteneklerini