Remis Aymet

Tuzaktaki Özgürlük


Скачать книгу

ayakla

      Kanlı ufka yürüyenler

      Geç sınırları,

      Geç sen,

      Geç geri adım atma!

      KALBİM

      Göğsümden çıkarcasına

      Vuruyorsun kalbim.

      Yürüyorum uzatıp ellerimi

      Sevdaya doğru

      Of çekerek

      Kapısını kapatıyor ufuk

      Bakıyorum göğün yüzüne

      Merhamet dilenerek

      Uzaklaşıyor ufuk

      Bu sevda bir tuzak

      Çevirmiş etrafımı

      Gönüllüyüm tutsaklığa

      Göğsümden çıkarcasına

      Vuruyorsun kalbim.

      Yürüyorum uzatıp ellerimi

      Sevdaya doğru

      Kalbimi sıkıştıran kadim gerçek

      Yürüyorum sevdaya doğru.

      OCAK

      İki bin birinci yıl.

      Ocak ayı.

      Gerçek mi bu yoksa rüya mı?

      Hayat adlı kutsal savaşta

      Çırpınan son günüm mü?

      Unutulan yere yağmur yağar,

      Son kez ağlıyor mu gök?

      Zaman dağları aşar da

      O vakit gelir mi?

      Kış mı bahar mı dünyada?

      İki bin bir mi?

      Aylardan ocak mı?

      Her şey geldi geçiyor da

      Ben duruyorum halâ

      Kaderlerin yokuş kıyısında.

      Duruyorum.

      Saçlarımı yıkıyor yağmur

      Baharların ülkesinde

      Yalnız turna sesi mi?

      Tepelerin gölgesi mi?

      Bu yüzüme vuran

      Sayıklıyor muyum?

      Bilmiyorum

      Asrın başı mı?

      Asrın ahiri mi?

      Bu insanların anlatacağı

      Benim öyküm mü?

      İki bin birin ocak ayı çırpınıyor bende,

      Ateş ile

      Ben bağlıyorum şiir sözü ile.

      İnat ile

      RİTM

      Ah ritm,

      Ah kafiye

      Dur.

      Sabret.

      Fikir sürmem kısa.

      Ben şiir değilim.

      Yine de

      Ritim!

                         Ritim!

                                                  Yüreğim

      Bugün ufuklar günlenmiş

      Yürekler birbirine düğümlenmiş

      Ezilmiş büzülmüş ayrılık

      Ben şair değilim.

      Yine de

      Ritim!

                         Ritim!

                                                  Yüreğim

      UYANIŞ

      Şehir uyuyor.

      Gecenin karasını örtüp omzuna.

      Bu kış gününde

      Yasin okuyup eren cana,

      Dünyayı gece bekliyor

      Ay şahit sevgili

      Ettiğim yeminlere

      Öldüm de dirildim

      Endişeli yüreğimle

      Karabasanlar uyandırdı

      İçi sarı dolu odalarda

      Ve de

      Gecenin bir yarısında

      Ayrılık kim bilir hangi sevgilide

      Şehir uyandı şafakla

      Kucak dolusu papatya

      Ulaştı mı sana

      Yapraklarından yol yaptım

      Seviyor sevmiyor diye

      Gün şahit sevgili

      Seni sevdiğime

      Sen de sevdin mi beni?

      Yalandan da olsa

      Sevdim de.

      PENCERE

      “Açın pencereleri,

      Pencereniz varsa!..

M. Aglam”

      Pencereler var

      Açılmıyorlar;

      Kafesli pencereler.

      Paslı tellere çivilenmiş

      Açılmayacaklar

      Yanıldı işte tüm falcılar

      Geçti artık candan

      Gönlümün ateşine

      Eklenmekte alev alev

      Solgun zamanlardan

      Uzaklara bak halkım

      Gürleyen uzun geceler

      Yüreğimde kaç ateş yakıyor?

      Kafesli pencerelerde yansıyanlar

      Bakıyorum yırtıcılar gibi

      Daha ne kadar sınanırım

      Dursun tecrübeler

      Düşsün üzerime kafesler

      Aydınlık hayalleri yerle bir ederek.

      Kapanıyor gönül pencereleri

      Avrupa’ya pencere oyarak…

      TUZAKTAKİ ALEV

      Ah çırpınıyor alev!

      Tuzaktaki alev!

      Uçurumdaki alev,

      Çiğniyor zincirini o,

      Talep ediyor şarkısını

      Çırpınıyor

      Durgunlaşıyor.

      Yaşanmaz talepsiz,

      Yaşanmaz savaşsız,

      Kanı çekilmiş firavunlar ülkesinde

      Binlerin gözü bizde

      Biz kendimiz de

      Tuzaktaki alev benzerinde.

      VAKİT

      Aç hadi aç yelkenleri

      Zamanı