bir denizim ki aşkım sabahtır,
Seni düşünürüm, sevgilim, yine.
Benim dalgalarım hatıralardır,
Bırak da yetişsin kalbinin sahillerine.
Gerçek bir aşk ki büyük bir hüner,
Coşar umman gibi taze arzular.
Benim dalgalarım hatıralardır,
Orada tufan da var, burulgan4 da var.
Denizim, aşkımdan kaçmak boşuna,
Ben ki atlarım çölü, çimeni.
Benim dalgalarım, hatıralardır,
Gece de gündüz de bulacak seni.
İstersin rüyana gelirim senin,
gelirim deniz gibi.
Yüzüne inciler çilerim senin,
çilerim deniz gibi.
Yoluna şafaklar serperim bazen
serperim deniz gibi.
İstersen yüzünden öperim bazen,
öperim deniz gibi.
Adını kalbimin sahillerine
yazarım deniz gibi,
Susarım deniz gibi,
Susarım deniz gibi.
Dünyada sükûnet aramadım ben,
Güneş gibi parla,
Sabah gibi gel.
Gökler gibi rüyama gelmek istesen,
Sen aylı yıldızlı gökler gibi gel.
Atla kucağından gür tufanların,
Bakayım akşamdan sabaha kadar.
Atla beyaz yoluyla mehtapların,
Parlasın her yıldız hatıra gibi.
Gel, kış gecesinde,
yaz sabahında,
Denizi göklerden ayırmak olmaz!
Sen görüş yerini şimşeklerle yaz!
Ben gerek nağme gibi seni dinleyeyim,
Sen benim aşkımla, yüreğimlesin.
Ne kadar gökler var, ben seninleyim,
Ne kadar deniz var, sen benimlesin.
BAHTIYAR VAHAPZADE
(1925-2009)
Halk Şairi, tiyatro yazarı, bilim adamı, edebiyatçı ve ünlü toplum adamı. Yetmişten fazla şiir kitabının, iki monografinin, on bir bilimsel kitabın, yüzlerce makalenin, bu bağlamda tarihi ve çağdaş konularda yazılmış yirmiden fazla kapsamlı uzun şiirlerin yazarıdır. Eserleri İngiliz, Fransız, Alman, Fars, Türk, Polonya, İspanyol, Macar, Romanya ve eski Sovyet cumhuriyetlerinin tüm halklarının dillerine çevrildi. 1945 yılından Azerbaycan Yazarlar Birliği üyesi olmuş, profesör doktor unvanı sahibi, Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi Üyesi, Azerbaycan Sanat Adamıdır. SSCB Devlet Ödülü, Romanya’nın edebiyat alanında Komandor yüksek ödülünü aldı.
ŞEHİTLER
Katil kurşununa kurban giderken
Gözünü yarına dikti şehitler.
Üç renkli bayrağı öz kanlarıyla
Vatan toprağına çekti şehitler.
Zalim övünmesin zulümleriyle
Bin bir ihtirası, bin bir şerriyle
Hakikat uğruna ölümleriyle
Ölümü kâmına çekti şehitler.
O cumartesi gecesi, o katil günü
Mümküne çevirdik çok namümkünü
Halkın kalbindeki korku mülkünü
O gece yıkıp söktü şehitler.
Tarihi yaşatıp dileğimizde
Bir yumruğa dönüştük o gece biz de
Yıkıp köleliği yüreğimizde
Cesaret mülkünü yaptı şehitler.
Onlar susturulan hakkı söyletir
Karaca toprağı kıymetlendirir
Donan vicdanları gayretlendirir
Oysa el gayreti çekti şehitler.
Biliriz bu bela ne ilkti, ne son
Ölürken uğruma bu ana yurdun
Kuzu cildindeki o koca kutrun
Doğru düz resmini çekti şehitler.
İnsan insan olur hünerleriyle
Millet millet olur hayrı şerriyle
Toprağın bağrına cesetleriyle
Özgürlük tohumu dikti şehitler.
BİLEBİLDİĞİN KADAR
Çal dünyadan hoş günü
Çalabildiğin kadar.
Vereceksin, unutma,
Alabildiğin kadar
Kuzu gibi melersin,
Bin bin arzu dilersin,
Sen boşalabilirsin,
Dolabildiğin kadar.
İdrak yolu korkulu.
Gülünden çoktur çalı.
Gideceksin bu yolu
Gidebildiğin kadar.
Neye gerek gileyler5,
Bu çabalar, bu seyler6,
Bildiklerin de yeter,
Zaten bildiğin kadar.
Bu dünyanın bin yönü,
Bin rengi, bin oyunu,
Algılarsan sen onu
Bilebildiğin kadar.
Sevinç dağına çıksan,
Sanma dertten uzaksın.
Bir gün ağlayacaksın,
Gülebildiğin kadar.
ÖMÜR
Derler ya, çok azmış yüz yıl, elli yıl,
İnsana bir ömür kifayet değil.
Daha ısıtmamış öz yerimizi
Ölüm cellat olup haklar bizi.
Derler ya, tatlıdır tadı dünyanın,
Keşke iki olaydı ömrü insanın.
N’ola, çalışsaydık ömrün birinde,
Sonra eğlenirdik biz diğerinde.
Herkes ömrüne bir türlü bakmış,
Herkes bu dünyayı bir türlü anlar.
Cihanda ya neden zevk alacakmış
Zahmetin kendinden zevk almayanlar?
Yüz yüz ömür bile azdır doğrusu
Bir ömrü