Анонимный автор

Kardeş Sesler 2015


Скачать книгу

lambrilere dayanarak yürüdü. Bölmeye girdi. Gaz lambasını kenara koydu, odunları yoklamaya başladı. Eline geçen odunda yaşlık hissetmişti. Ellerini gözünün önüne getirdi, ıslaktı.. Kulağının arkasına bir soğuk dokunmuştu. Şıp… Birden önüne bir damla daha düştü. Doğrulup lambayı koyduğu yerden aldı, tavana baktı. Dam akıyordu, hem de birkaç yerden.

      Hava yağıyor olmalıydı. “Normal” diye mırıldandı kendi kendine, “Kasım ayına geldik”. Odunlar ıslanmış olmalıydı. “Bu odunlar yanmaz ki, ah Süleyman Çavuşum ah. O kadar dedim “Camiye gitme evde kıl, sonra hastalanırsın, gerekirse bende gitmem evde cemaat oluruz” diye. Dinlemez ki, hep kafasının dikine dikine gider. Al işte hastalanıverdi ansızın. Ben demiştim, ama nafile, hastalanmanın sırası mıydı?”

      Gece yarısı kendi evine de gidemezdi ki. Bir yorgan daha buldu. Palto, çul ne varsa getirip üstüne koydu. Yorganın kenarlarını yastıklara sıkıştırdı. Yine de içine sinmedi Ahmet Çavuş’un. Lambaya baktı alev ifil ifil titriyordu. Çocukken beraber yattıkları aklına geldi. “Altmış küsur yıl sonra yeniden ha” deyip dikdörtgen yorganları uzunlamasına çevirdi. Lambanın zembereğini kısık şekle gelecek şekilde çevirdi. Başucuna koyup, arkadaşının yatağına yatıverdi.

      Horozların sesleri ile hasta yatmakta olan Süleyman Çavuş gözlerini araladı. Her tarafı tutulmuş olmalıydı. Kendini bağlanmış şekilde hissediyordu. Yorganı sağından çekmeye çalıştı, gelmedi. Ayaklarını zorla kıpırdatmaya çalıştı, sanki bir yere bağlıydılar. Pencerenin kenarcığından sabah güneşi evin içine vuruyor taze bir hayat müjdeliyordu insanlara. Zorla soluna döndü. Gözleri Ahmet Çavuş’un boynuyla karşılaştı. Kafasını çevirdi emin olmak için. Başka yerlere baktı sonra yeniden soluna döndü. Ahmet yanında yatmaktaydı. İçini sıcak bir his doldurdu. Acemilikte Erzurumlu komutanının sözünü hatırladı. “Kayserili, kazanacaksan insan kazan. Para kazanırsan bir gün kaybedersin. Dost kazanırsan hep kazanan sen olursun” Alnından öpsem diye geçirdi aklından. Yok ya olur mu öyle şey yaşlı başlı oturaklı adamlarız artık. Yerinden yavaşça doğruldu. O an arkadaşının belinin açık olduğunu gördü. Üstü elbiseler çullar ile doldurulmuş ağır mı ağır yorganların kendi tarafından bir parça çekerek arkadaşı tarafına geçirmek istedi. O an uyandı Ahmet Çavuş. İki çocukluk arkadaşın gözleri birbiri ile buluştu.

      Her ikisi de birbirine minnetle saygıyla bakıyordu. Yavaşça doğruldular. Bir ressam gelse her ikisini de delikanlı olarak resmetse ancak birbirine sarılmak üzere olan insanlar olarak yorumlanabilirdi bu manzara. Nasıl yorumlanmasın ki! Beraber büyümüşler, aynı zamanda askere gitmişler, her ikisi de askerde çavuş olmuş, hatta aynı gün aynı evin kızları ile evlenmişler bacanak da olmuşlardı.

      Süleyman Çavuş’un eşi doğumda çocuğu ile beraber ölmüştü. O zamandan bu yana hiç evlenmemişti, hep yalnızdı. Ahmet Çavuş ise geçen ay kaybetmişti yoldaşını. Ahmet Çavuş yaşça birkaç yıl büyük olmasına rağmen, daha genç duruyordu. Askerlikleri aynı yerde değildi ama birbirlerine saygılı davranmak istediklerinden “çavuşum” diye hitap ediyorlardı.

      –Uyandın mı Çavuşum?

      –Uyandım da seni de uyandırdım baksana. Çok rahatsız ettim mi seni?

      Dedi Süleyman Çavuş.

      –Olur, mu çavuşum? Rahatsızlık ne demek? Hem ben alışkınım senin hastalıklarına..

      –Ne demek o bakayım. Çıkar şu ağzındaki baklayı

      Gülüşüyorlar birbirlerine takılıyorlardı ihtiyarlar. Ahmet Çavuş devam etti.

      –Unuttun mu küçükken de yataklara düşmüş, beni günlerce başında bekletmiştin.

      –Unutur muyum Çavuşum unutur muyum? Ama o hastalık üzüntüden idi be? Bu farklı o farklı.

      Yaşlı çınar birbirlerine anlamlı-anlamlı baktılar. Ahmet Çavuş ağır-ağır yerinden kalktı. Sırrı yine söyleyememişti. “Kahvaltıdan sonra söylerim” dedi içinden. Perdeleri kaldırıp, üstteki çiviye bağladı, pencereyi hafiften açtı. Dağ çayı yapmak ve kahvaltı yapmak için odadan ambara doğru yürüdü. “Yine geçirdik sabah namazını. Allahım ne olacak bu yaşta benim halim?” diye düşünerek çay tomurcuklarını sıyırdı. Süleyman çavuş sadece tomurcuklarını seviyordu.

      Yavaş adımlarla kümese girdi. Tavukların sepetine baktı. Bir tane yumurta görünüyordu. Fol mu diye alıp kulağına doğru tutup salladı. Ses gelmiyordu. Fol yumurta değildi. Kümesten eve geri geldi. Tahta sahanlıktan bir tava aldı.

      Tahtadan yapılma kahvaltı sinisini yuvarlayarak getirdi. Arkadaşından ses gelmiyordu. “ Yeniden uyumuştur” diye düşündü. Sacayağının üstünden yumurta tavasını aldı. Kahvaltıyı hazırlamıştı. Süleyman Çavuş’un başına geldi. Süleyman Çavuş’un yüzünde tatlı bir gülümseme hareketsiz yatıyordu. Ahmet Çavuş’un gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı.

      Sır öbür tarafa kalmıştı.

      (Avrasya Yazarlar Birliği, Edebiyat Akademisi Hikâye Atölyesi,25.04.2015)

      DARI AMBARI

      -Annen baban ayrı mı yaşıyorlar delikanlı?

      –Yoo, hiç ayrılmadılar ki…

      İsteksizce cevapladım. Ailemi, aile sırlarımı tanımadığım adamlara anlatmaya mecbur muyum? Daktiloma eğilip işime koyuldum. İyi ki gitmişim şu daktilo öğreten Meslek Lisesi’ne. Gitmemiş olsaydım şu koca şehirde ne yapacaktım?

      O zaman neden geldin buraya? Korktuğun kaçtığın biri mi var?

      Adamın susacağı yoktu. İlla konuşturacaktı beni. Belki güvenmiyordur insanlara da o yüzden böyle saçma sorular soruyordur diye kendimi yatıştırmaya çalıştım. Gerçekten de ben niye gelmiştim bu koca şehre? İşlerim kötü gidip batınca, memlekete gün doğmuştu. Artık; salı günleri, ilçe sinemasının kadınlar matinesinde konuşulacak biri vardı. Elimi harama değmediğim halde kim bilir hakkımda neler söylüyorlardı? Konu komşudan hısım akrabadan uzak olmak için atmıştım kendimi buralara. Dükkânı Kalfaya devretmiştim. Verdiğim haftalıkları biriktirmiş, küçük bir birikim oluşturmuştu, onu verebildi ancak. Bekleseydim yüksek paralara devredebilirdim. Beklemedim, Kalfayı tercih ettim, çünkü o, arkamdan kötü laf etmeyeceğinden emin olduğum, beni anlayan, temiz bir çocuktu. Başka iş bulamaz da amelelik yaparsam diye lastik ayakkabılarımı, kalın kumaştan elbisemi ve diğer giyeceklerimi bir valize doldurmuş, gelmiştim.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/4QBaRXhpZgAATU0AKgAAAAgABQMBAAUAAAABAAAASgMDA