Kamer Alhanova

Çağdaş Azerbaycan Hikâye Antolojisi


Скачать книгу

line/>

      Çağdaş Azerbaycan Hikâye Antolojisi

      Takdim

      Azerbaycan son yıllarda pek çok sahada kalkınmakta ve uluslararası arenada hak ettiği yeri almak için hızla ilerlemektedir. Bunlardan kültür ve sanat alanına giren her türlü takdirin üzerindeki bazı uygulamaları sizlerle paylaşmalıyım.

      Bunlardan ilki Azerbaycan’ın Latin alfabesine geçiş sürecidir. Açıkça ifade edelim ki, Azerbaycan Latin Alfabesi, Türk dilinin yapısına en uygun alfabedir. Latin alfabesine geçmiş veya geçecek diğer Türk halkları Azerbaycan Latin Alfabesini örnek almalıdırlar. Bu durum başlı başına övgüye layık olmakla birlikte Azerbaycan’ın bu süreçteki örnek davranışı dilin yapısına en uygun alfabeyi seçmekten ibaret değildir. Azerbaycan Devleti Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in talimatıyla, alfabe değişiminden sonra Azerbaycan edebiyatının seçkin eserleri ve dünya edebiyatından Azerbaycan Türkçesine çevrilen önemli eserleri yeni alfabe ile yüksek tirajlarla bastırarak halka dağıttı. Tarih boyunca pek çok halk ve devlet kullandığı alfabeyi değiştirmiştir ama ilk kez Azerbaycan, kendi dilinin önemli eserlerini yeni alfabe ile yayınlama basiretini göstermiştir.

      Yine bu kalkınma sürecinde Azerbaycan Çeviri Merkezi’nin kurulmasını ve çalışmaları için gerekli kaynakların aktarılmasını sağlayan akıl ve iradeyi de alkışlamak gerekir. Azerbaycan edebiyatının dünyaya, dünya edebiyatının seçkin örneklerinin ise Azerbaycan’a tanıtılması konusunda çalışmalar yapan bu merkez, pek çok ülkenin düşünüp de yapamadığı önemli bir kurumdur. Nitekim elinizde bulunan iki ayrı ciltte çağdaş Azerbaycan hikaye ve şiirinin güzel örneklerini bir araya getiren kitaplar da Azerbaycan Çeviri Merkezi’nin çalışmaları sonucu Türkiye’de yayınlanmaktadır.

      Azerbaycan hikâye ve şiirini Türk okuyucusuna ulaştıracak bu antolojilerin, Türkiye’de Türkiye Türkçesinde yayınlanan ilk Azerbaycan edebî antolojileri olduğu düşünülürse, Azerbaycan Çeviri Merkezi’nin ne kadar büyük bir boşluğu doldurduğu ve onun çalışmalarına yıllardır ne kadar çok ihtiyaç duyulduğu da kendiliğinden anlaşılmış olur. “Bir millet iki devlet” dediğimiz Türkiye’de durum böyle ise varın dünyanın geri kalanını siz düşünün. Bu yüzden Avrasya Yazarlar Birliği olarak, Azerbaycan Çeviri Merkezi’nin faaliyetlerini çok önemsiyoruz ve çağdaş Azerbaycan hikâye ve şiirini Türkiye’de tanıtacak olan bu eserlerin yayınlanmasında birlikte çalışmaktan son derece memnunuz.

      Değerli Okuyucu;

      Azerbaycan için “odlar yurdu” metaforu çok sık kullanılır. Bu benzetmeyi kullananların pek çoğu hatta tümü Azerbaycan’da Ateşgâhta, yüzyıllardır kendiliğinden yeryüzüne ulaşarak yayılan doğalgaz alevlerini; Azerbaycan toprağının hemen altında, ayağınızla küçük bir çukur kazsanız doluverecekmiş kadar yakın duran dünyanın en kaliteli petrolünü dikkate alırlar. Doğrudur, Azerbaycan toprağının bu zenginlikleri, bu güzel ülkenin kaderine derin etkiler yapmıştır.

      Ama ben tüm bunların yanında odlar yurdunu, kardeş ülkemizde yanan edebiyat ve sanat ateşi olarak da anlıyorum.

      Odlar yurdu ifadesinden, Hazar Denizi’nin kenarından esen rüzgârlarla tutuşup yanan Azerbaycan insanının sıcak yüreklerini de anlamak istiyorum.

      Bu yüreklerde yanan yüksek sanat ateşini de odlar yurdunun içinde görüyorum.

      Hatta odlar yurdu haricen bakanlar için gaz ve petrol, dahilen bakanlar içinse Azerbaycan insanının içinde yanan sanat ve edebiyat ateşinin vatanı olarak anlaşılmalı diye düşünüyorum.

      Bu ifadeler, Azerbaycan ve onun kor yürekli insanları için övgü sözleri olarak değerlendirilmesin. Elbette Azerbaycan her türlü övgüyü hak eder ancak ben bu ifadeleri o maksatla söylemiyorum.

      Bu sözlerimde büyük ölçüde hakikat payı olduğu kanaatindeyim.

      Azerbaycan Türkçesinin edebî dil olarak işlenip Türklüğün boynuna bir gerdanlık gibi asılması Fuzulî’nin şiirleri ile başlamıştır. Bu ifade bile tek başına biraz önce söylediklerimizi haklı çıkarmaya yeter aslında. Fuzulî’nin şiirlerinin genel Türk edebiyatı içindeki yerini hatırlatmaya bilmem gerek var mı? Fuzulî, pek çok yönü ile Türk edebiyatının dünya şiirinde, hiçbir başka dilin şairinden geride kalmadan temsilciliğini yapacak bir zirvemizdir.

      Fuzulî’nin Azerbaycan Türkçesinin edebî dilinin kuruluşundaki bu hâli, pek çok sanat dalında da gözlenir. Örneğin şarkın ilk opera bestecisi dâhi Üzeyir Hacıbeyli’nin sanat hayatına girişi de benzer tarzdadır. İlk kez opera bestelenen topraklarda Üzeyir Hacıbeyli öyle eserlerle girer ki sahneye, onu şaşkınlıkla ve hayranlıkla izlemekten başka elinizden bir şey gelmez.

      Edebiyata, sanata dâhiler hediye etmekte en mahir halktır Azerbaycan halkı; en mümbit topraktır Azerbaycan toprağı. Bir sahada birden fazla dâhiyi yetiştirip dünyaya hediye etmek ancak Azerbaycan’ın başaracağı bir iştir.

      Dâhi yetiştirmekle halkın nüfusunun çokluğu arasındaki ilişkiyi, Kazak kardeşlerimiz “Yüzden yürik, binden tulpar çıkar.” atasözü ile anlatır. Tulpar, Köroğlu’nun kıratı gibi gerektiğinde uçabilen atlardır. Azerbaycan, insanlık ailesi içindeki nispetine göre pek çok tulparı, sanat dâhisini dünyaya kazandırmıştır. Belki dünyada halkının nüfusuna göre dâhi sanatçı yetiştirme oranı en yüksek toplumlardan birisi, hatta en başta geleni Azerbaycan’dır diye düşünüyorum.

      İşte bu yüzden Azerbaycan haricen bakanlar için gaz ve petrolden gelen alevli ateşlerin yurdu, batınen bakanlar içinse dâhi sanatçıların korlu yüreklerinden oluşan odlar yurdudur.

      İki ayrı cilt halinde yayınlanan Çağdaş Azerbaycan Şiir ve Hikaye Antolojisi kitapları bu korlu yüreklerin eserlerini, Türkiye Türkçesinde okuyucuya ulaştırıyor.

      Edebî eserler, bir ülkeyi ve toplumu tanımak ve tanıtmak için, çoğu kere, o topraklara yapılacak seyahatlerden daha etkili olabilirler. Türk okuyucusu bu eserleri okudukça kardeş Azerbaycan’ı ve halkını daha yakından tanıyacak, tanıdıkça daha çok sevecektir.

      Çağdaş Azerbaycan Şiir ve Hikaye Antolojisi eserlerinin Türkiye’de yayınlanmasını sağlayan Azerbaycan Çeviri Merkezi’ne ve onun değerli başkanı yazar, dramaturg sayın Afak Mesud’a ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

      Bu iki güzel eserin yayınlanması için Avrasya Yazarlar Birliği ve Azerbaycan Çeviri Merkezi arasında başlayan verimli işbirliğinin gelecekte de devam edeceği ümidiyle, okuyacağınız eserlerin iki halkın dostluk ve kardeşliğinin pekişmesine katkı sağlaması dileklerimi sunuyorum.

Yakup ÖmeroğluAvrasya Yazarlar Birliği Başkanı

      İSMAİL ŞIHLI

      (1919-1995)

      Azerbaycan halk yazarı, değerli sanat adamı. M. F. Ahundov Edebî Ödülünü kazanmıştır. “Kerç Sularında”, “Dağlar Sesleniyor”, “Ayrılan Yollar”, “Deli Kür”, “Benim Rakibim”, “Anıya Dönüşmüş Yıllar”, “Beni Kaybetmeyin”, “Savaş Yolları” ve başka kitapların yazarı olmuştur. Eserleri İngiliz, Fransız, Alman, Rus ve eski Sovyetlere bağlı birçok dillere çevrilmiştir. Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin Birinci Kâtibi (1981-1987) ve SSCB Yazarlar Birliği’nin Kâtibi (1981-1987) görevlerinde bulunmuştur. “Kızıl Emek Bayrağı” (1979) rozeti ve Azerbaycan SSC Ali Sovyeti’nin ödüllerini almıştır. “Deli Kür” romanı Devlet Ödülü ile değerlendirilmiştir.

      Namert Mermisi

      Arkadaşım Hüseyin Arif’e

      Niftali muhtar atın yönünü değiştiğinde eyeri almak, daha öncesinde olduğu gibi çeşme suyu ile atın belinin terini yıkamak istedi, ama sonra vazgeçti. Atı olduğu gibi, biraz da yakına, çeşmenin alt tarafına bağladı. Hava sıcaktı, at kan ter içindeydi, ama çaresi yoktu. Daha önce atını nerede olsa bağlardı, çabuk terlemesine de izin vermezdi.

      Eyerini; at nefes alsın, istediğinde ot yesin, istediğinde şaha kalksın diye alırdı. Siyah gözlü atın parlayan tenine, kız telleri gibi yumuşacık kuyruğuna bakmaya doyamayan Niftali çoğu zaman atı sakinleştirerek beline kalkar, direkt Kür sahiline inerek onu yıkar, çoğu zaman da diğer