dava önemliydi ama Asliye on dörtteki dava da önemliydi. Bu yüzden Nuray koşar adımlarla dilekçeyi mahkemeye yetiştirmeye çalışıyordu.
Şu merdivenlerden ağır ağır inen adamcağıza ne demeli. “Evden mi kovdular? Ne işin var sabahın bu saatinde burada?” diye sormak geçiyor içimden. Ama işi olmasa gelmezdi herhalde.
Bu yetmiş yaşını geçkin adamcağızın gençliğinde daha da gür olduğu anlaşılan saçları ve kalın kaşları bembeyazdı. Vaktiyle çok şişmanmış da sonradan zayıflamış gibi bir görüntüsü vardı. Yanaklarındaki ve gıdığındaki sarkıntılardan anlaşılıyordu. Adı Ragıp’tı. Ragıp Bey yıllarca Samanpazarı’nda manifaturacılık yapmıştı. İki oğlu iki de kızı vardı. Onların rızkını bu dükkândan çıkarmıştı, senelerce. Başlarda halinden memnundu. Sonra… Ah işte o büyük oğlu yok mu?
Oğulları liseden sonra okumamıştı. Babalarının mağazasında çalışmaya başlamışlardı. Küçük oğlundan şikâyeti yoktu, Ragıp Beyin. O akıllıydı. Babasının yanında çalışmaktan da memnundu. Ama büyük oğlu öyle değildi. Aklı fikri başka işlerdeydi. Manifaturacılıkta iş yoktu ona göre. Ne bileyim şöyle, lokantacılık veya inşaat sektörüne girmeliydi mesela. Bir defasında babasının ağzından girip burnundan çıkmış, biraz sermaye koparmıştı. Sözde, ortak lokanta işletecekti birisiyle. Ama kısa sürede batırmıştı. Suçlu ortağıydı. Derken yalvar yakar yüklü bir krediye babasını kefil etmişti. Bu defa işi yalnız yapacak, bak nasıl kazanacaktı. Altı ay sürmeden yeni işini de eline yüzüne bulaştırmıştı. Ragıp Bey kötüye gidişi tahmin etmiş olacak ki dairelerinden birini ve dükkânı küçük oğlunun üzerine geçirmek istemişti. Ama banka alacağını tahsil etmek için bütün mal varlığına tedbir koydurmuştu.
Üstelik Ragıp Beyin hayırsız büyük oğlu, eşiyle iki çocuğunu da babasının başına bırakmış, büyük iş adamı olma hayalleriyle ortadan kaybolmuştu. Bir defa Bursa’dan aramıştı eşini, bir defa da İzmir’den. Kendine yeni bir iş kurmak istiyordu ama ah şu bankalar… Nasıl da çabuk haberleşiyorlardı. Güvenilmez birisi olduğunu yaymışlardı kendi aralarında. O yüzden de bir türlü kredi bulamıyor, iş kuramıyordu.
Allah’tan, Ragıp Beyin kızlarının durumu daha iyiydi. Büyük kızı diş doktoruydu. Kendisi gibi diş doktoru olan eşiyle beraber büyükçe bir diş kliniğinde çalışıyorlardı. İyi de kazanıyorlardı. Küçük kızı da üniversiteyi bitirmişti. Ekonomi okumuştu. Bir banka şubesinde şefti. Onun eşi biraz hayırsızdı ama kızı durumu annesine ve babasına pek yansıtmıyordu. Nasıl yansıtsın ki? Onların derdi onlara yeterdi.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.