Анонимный автор

Karakalpak Halk Masalları


Скачать книгу

mıyız? Hiçbirimiz bunun bir yolunu bulamadık, demiş. Delikanlı, bunun üzerine:

      – Ben onun yolunu biliyorum. Sizler şimdi atlarınıza binip beni takip edin. Ben sizi doğru onun sarayına götürüp hepinizi tek tek içeri sokacağım, demiş. Hepsini peşine takıp zengin adamın sarayına gelmişler. Delikanlı o saraya girecek bir delik biliyormuş. O delikten içeri girdikten az sonra:

      – Ben sarayın her yerini dolaştım, herkes derin uykuda. Haydi, tek tek içeri girin, demiş delikanlı. Kılıcını da eline alıp beklemeye başlamış. Çocuğun gözünü hırs bürümüş. Her şeyden habersiz olan devler teker teker içeri girdikçe delikanlı, kellelerini kılıçla koparmış gövdelerini kimseye göstermeden bir kenara toplamış. Kırk haydutun kırkını da öldürmüş ve kendisi sarayın içinde dolaşmaya başlamış. Delikanlı dolaşırken yüzleri ay gibi parlayan bakmaya doyulmayan tüyden tapaılmış yatakların üstünde yatan zengin adamın üç kızını görmüş. Delikanlı, ilk önce en büyüğünün küpesini alıp sen büyük ağabeyimin olacaksın, ortancasının kolyesini alıp sen ortanca ağabeyimin olacaksın, en küçüğünün yanına gidip parmağındaki altın yüzüğünü alıp sen benim olacaksın, demiş ve sonra ağabeylerinin yanına gitmiş. Sabah onları uykularından uyandırmış ve bu üç kızın ülkesine doğru yola çıkmışlar.

      Sonrasını kızların babasından dinleyelim. Zengin adam sabah erken kalkıp sarayına geldiğinde yerde kelleleri ve üst üste yığılmış gövdeleri görünce korkudan ödü kopmuş. Soruşturduğunda bunların ülkeyi soyup soğana çeviren kırk haydut olduğunu öğrenmiş. Bunları hangi kahraman öldürdü acaba diyerek sevinçle evine koşarak gelmiş. Durumu halka haber etmek için “Haydutları öldüren ortaya çıkarsa onun her dileğini yerine getireceğim.” diye ilan verdirmiş. O sırada üç kardeş zengin adamın evinin yanındaki bir evde oturup geçen gece başlarından geçen olayları birbirlerine anlatmışlar. İşaret olsun diye yanlarına aldıklarını da birbirlerine göstermişler. Sohbet eden kardeşlerin konuştuklarını zenginin adamın hizmetçileri duymuşlar. Hemen zengin adamın yanına gidip durumu anlatarak müjde istemişler. Zengin adam hemen üç kardeşin yanına varmış. Onlara:

      – Sizler gerçek kahramanlarsınız. Ne dilerseniz her dileğinizi yerine getireceğim, demiş ve onları evine götürmüş. Yiğitlerin dileği üzerine üç kızını bu üç delikanlıya vermiş. Onlara mal mülk ve değerli hediyeler vererek ülkelerine göndermiş. Üç kardeş ülkelerine gidip düğün yapmışlar ve muratlarına ermişler.

      ASAN GENJE

      Çok eskiden bir padişah varmış. Bu padişahın üç oğlu varmış. Büyüğünün adı Esen, ortancasının adı Üsen, en küçüğünün adı da Asan Genje’ymiş. Padişahın çocukları büyümüşler büluğa ermişler. Padişah, çocuklarının yanına adm vererek büyüğünü kuş avlamaya, ortancasını halktan vergi toplamaya, küçüğünü de hayvanları gütmeye gönderiyormuş. Padişah kendi kendine “Çocuklarım büyüdü, artık bunları evlendirsem. Üç kızı olan bir padişahla dünür olsam.” diyormuş. Padişah bir gün yanına vezirini alarak başka ülkelerdeki padişahların kızlarına bakmaya gitmiş. Padişahın arzuladığı gibi olmamış. Bazı padişahların iki kızı varmış, bazılarının üç kızı varmış ama biri ölmüş. Her gittiği yerde durum aynıymış. İstediğini bulamayan padişah üzüntüyle dönerken önüne yaşlı bir kadın çıkmış:

      – Evladım, bizim eve buyurup bir şeyler yiyin, demiş. Padişah çok şaşırmış. Yoldan geçen tanımadığı inasanları niçin evine davet ediyor acaba diye düşünmüş.

      – Haydi, gidelim, demiş padişah. Yaşlı kadının evine gelmişler. Yaşlı kadının evi padişahların sarayından da ihtişamlıymış. Yaşlı kadın vezirle padişahın önlerine yemek getirmiş. Onlar otururlarken yaşlı kadın yine yoldan geçen başka bir padişahı vezirleri ve askerleriyle birlikte evine davet etmiş. Padişahları çok güzel ağırlamış. Tan atıp sabah olunca padişahlar gitmek için yaşlı kadından izin istemişler.

      Son gelen padişah yaşlı kadına:

      – Benden ne dilersin, demiş. Yaşlı kadın:

      – Hiçbir dileğim yok. Sizlerin hayır dualarınızı almak istedim, demiş.

      Padişah dua etmiş ve yaşlı kadına bir tepsi altın vermiş.

      İlk gelen padişah Harezm padişahıymış. Yaşlı kadına:

      – Ne dilersen dile vereceğim, demiş. Yaşlı kadın ona:

      – Sizin üç çocuğunuz var. Benim ise hiç çocuğum yok. Bana iki büyük çocuğunu veya küçük çocuğunu ver. Benim sizden dileğim budur, demiş.

      Padişah düşünmüş taşınmış, kendi kendine, “Çocuklarımı vermeyeyim desem, ne dilersen dile vereceğim diye söz verdim. Verdiğim sözü tutmamazlık etmeyeyim. En iyisi iki çocuğu vermek yerine küçük Asan’ı vereyim.” diye düşünmüş.

      – Tamam, küçük oğlumu sana verdim, senin olsun. Size onu göndereceğim, diye söz vermiş.

      İki padişah yolun bir kısmını beraber gitmişler. Yolda giderlerken birbirlerine ülkelerinden niçin çıktıklarını sormuşlar. Üç kızı olan padişah da üç oğlu olan bir padişah bulup onunla dünür olmak için yola çıkmış. Onlar yolda ekmek bölüp dünür olmuşlar ve ülkelerine dönmüşler.

      Harezm padişahı ülkesine geldikten sonra çocuklarını çağırtmış. Büyük çocuğu Esen ve ortancası Üsen çağrıya uyup gelmişler. Küçük oğlu Asan Genje ise babasının gönderdiği adama:

      – Gelmeyeceğim, demiş ve adamı geri göndermiş.

      Padişah sinirlenmiş ve bu sefer en yakın gördüğü vezirini göndermiş. Asan Genje bu vezirin söylediklerine de kulak asmamış. Padişah daha da çok sinirlenmiş. Sonunda kendisi Asan Genje’nin yanına gitmiş. Padişah vardığında Asan Genje yanındaki yiğitleri ile yaşlı kadının evine gitmeye hazırlanıyormuş. Padişah gelir gelmez:

      – Çağırdığım halde gelmediğin için sana ölüm cezası verdim, demiş ve kılıcını alarak oğlunun üzerine doğru koşmuş. Bunun üzerine Asan Genje:

      – Durun, benim birkaç sözüm var. Ondan sonra öldürseniz de razıyım, demiş. Padişah kılıcıyla hazır bekliyormuş:

      – Ne söyleyeceksen çabuk söyle, demiş.

      – Artık hem senin çocuğun hem de bu padişahlığa tabi değilim. Çünkü sen beni başka ülkedeki yaşlı bir kadına çocuk olarak verdin. Onun için çağırdığında gelmedim, demiş.

      Padişah “vah!” deyip küçük oğlunun haklı olduğunu anlamış ve pişman olmuş. Çocuğuna olan biten her şeyi anlatıp:

      – Hayırlı yolculuklar, evladım diyerek Asan Genje’yi yaşlı kadının evine göndermiş.

      Asan Genje yanına kimseyi almadan tek başına yaşlı kadının evine doğru yola çıkmış. Beş altı gün yol gittikten sonra yaşlı kadının evine varmış. Yaşlı kadın da Asan Genje ne zaman gelecek diye yolunu gözlüyormuş. Asan Genje atından inmeden yaşlı kadına:

      – Haydi, ne iş buyuruyorsunuz söyleyin. Ben bir emek vermeden sizin çocuğunuz olamam, demiş Yaşlı kadın yalvarsa da Asan Genje atından inmemiş. Yaşlı kadının başka çaresi kalmayınca Asan Genje’ye:

      – Rum padişahının Miskal Peri adında kızı var. Onu bana getireceksin, demiş. Asan Genje yaşlı kadın ile vedalaşmış ve Rum padişahının ülkesine doğru yola çıkmış. Zorlukları aşa aşa yoluna devam etmiş. Yolda başına çeşitli olaylar gelmiş.

      Bir