Suymurık Padişah’a başından geçen olayları bir bir anlatmış. Suymurık Padişah:
– Geldiğin çok iyi oldu. Öyleyse benim çocuğum ol, demiş. Jansap:
– Tamam, olur, baba, deyip onun çocuğu olmuş. Birkaç gün geçtikten sonra Suymurık Padişah:
– Jansap evladım! Artık peri kuş ve yılanların gitme zamanı. Ben gidip bir yere sırık çakacağım. O sırığa kuşlar, yılanlar, periler toplaşıp konacaklar. Onları sayacağım, eksik mi fazla mı bakıp kanatlarına mühür basacağım. Üç gün gelemem demiş. Sen bağları gez dolaş. Bağda bir fıskiye var. Sakın kapısını açma, çocuğum, demiş ve gitmiş.
Jansap, babası gittikten sonra her yeri dolaşmış. Babam fıskiyeye gitme demişti, onu da göreyim. Belki değerli şeyler vardır, demiş. Varıp fıskiyenin kapısını açmış. Tam o sırada fıskiyenin etrafında çiçekler açılmış, bülbüller ötüşüyormuş. Burası ne güzel bir yermiş deyip, çiçeklerin arasında yatmış.
Biraz yattıktan sonra üç güvercin gelip havuzun kenarına konmuş. Güvercinler pırpır ederek silkinmişler ve üçü de ay gibi ağzı, güneş gibi gözü olan birer peri kızına dönüşmüler. En büyüğü:
– Burada insan kokusu var, havuza girmeyelim, demiş.
Küçüğü:
– Girersek ne olacak. Olsa olsa insanoğlu bizleri yakalar, demiş.
Kızlar elbiselerini çıkarıp havuza girmişler. Jansap, en küçük kızı görüp âşık olmuş. Jansap, küçük kızın güvercin elbisesini eline alıp göğsüne basmış. İki kız uçarak kaçmışlar.
– Küçük kız, elimi tuttun. Artık ben seninim, demiş Jansap’a.
– Jansap da iyi o zaman diyerek kızın elini bırakmış. Hemen kız güvercin elbisesini giymiş ve uçmuş. Jansap da eve dönmüş ve kızın âşkıyla göğsünü serin yere dayayıp yatmış. Aradan üç gün geçtikten sonra Suymurık Padişah gelmiş. Oğlunun hasta olduğunu görmüş. Ve:
– Fıskiyeye mi gittin, diye sormuş.
– Evet, gittim, demiş Jansap.
– Kızı yakaladın mı, diye sormuş.
– Evet yakaladım. Ben senin oldum deyince bıraktım.
– Zararı yok. O gördüğün üç kız, güvercin olarak gelecek yıl baharda da gelirler. Acele etme evladım, demiş.
Jansap babasının tesellisiyle yattığı yerden kalkmış. Aradan altı ay geçmiş. Bir gün babası:
– Evladım bundan sonra görürsen kaçırma. Gelip don değiştirdiğinde âşık olduğun kızı yakala ve vallahi billahisine inanma. Süleyman peygamber çarpsın diyene kadar inanma. Yine de elbisesini eline verme, alıp buraya getir, demiş.
– Tamam, baba, demiş. Daha önceki yere varıp yine çiçeklerin arasına yatmış. Biraz sonra üç güvercin de gelmiş. Gelir gelmez:
– Yine insan kokusu var, demiş küçüğü:
– En kötü ihtimal bizi yakalar. Ne diye korkalım, diyerek kızlar suda yıkanmaya başlamışlar. Jansap, kızların güvercin elbiselerini yere bırakmalarıyla birlikte hemen koşmuş ve küçük kızın elbisesini eline alarak göğsüne basmış. İki kız sudan çıkıp uçarak gitmişler.
– Ben senin olacağım söz, elbisemi ver, demiş kız.
– Sana bir şartla elbiseni veririm, demiş Jansap.
– Vallahi billahi dedim ya, demiş kız.
– Hayır! Süleyman peygamber çarpsın, gitmeyeceğim diye söyle, demiş Jansap.
– Süleyman peygamber çarpsın gitmeyeceğim, demiş kız. Bunun üzerine Jansap elbisesini vermiş. Kız giyindikten sonra kızı babasının yanına götürmüş. Babası çok memnun kalmış. Kıza:
– Hem gelinim, hem kızımsın. Jansap’a gönül rızasıyla mı vardın, diye sormuş.
Kız ağlamaya başlamış.
– Kızın ağlaması, razı olması demektir, demiş padişah.
– Benim anam ve babam var. Benden başka çocukları yok. Düğünümü yapıp mürüvvetini görmeyi arzularlardı. Gidip onların rızasını alıp nikâh kıymak istiyorum. Beni evime gönder, demiş Jansap. Suymurık Padişah:
– Evine nikâh kıydırdıktan sonra gitsen olmaz mı, diye sormuş.
– Ben anamı babamı görmeden nikâh kıydırmam, demiş Jansap.
Suymurık Padişah bir devi çağırarak bunları sağ salim Jansap’ın evine götür, demiş.
– Tamam, deyip dev ikisini hemen sırtına bindirmiş ve Jansap’ın ülkesine götürüp bırakmış.
Jansap’ın anne babası çocuklarının geldiğini görüp çoktandır göremedikleri çocuklarını kucaklayarak mutluluktan havalara uçmuşlar.
Babası ile annesi Jansap’a:
– Evladım, bu zamana kadar nerelerdeydin, diye sormuşlar. Jansap başından geçen olayları bir bir anlatmış.
Peri kızıyla evlenmeyi düşünüyorum. Siz ne derseniz söz onu yapacağım, demiş.
Jansap’ın anne babası oğullarından bu sözleri duyunca kırk gün kırk gece düğün yapalım demişler.
Jansap’ın babası, zurnacı çağırmış. Hokkabaz oynatıp ipte cambaz yürütmüş. Pehlivan güreştirip at yarıştırarak düğünü başlatmış.
Jansap her gün karısıyla oyunları izlemişler.
Suymurık Padişah bir ara Jansap’a:
Peri merhametsiz olur. Her zaman perinin elbisesini kucağına basarak yat diye söylemiş. Jansap da Suymurık Padişah’ın söylediğini hergün yapmış. Bir gün Jansap oyunları izlerken yorulmuş ve uykuya dalmış. Uyuya daldığı için karısının elbisesini kucağına basamamış. O sırada peri elbisesini giyip güvercine dönüşmüş ve çatıya konarak:
– Hey Jansap, diye Jansap’ı uyandırmış.
Jansap korkuyla yerinden kalkmış. Karısının güvercin donunda çatıya konmuş olduğunu görmüş. Yârine bakarak:
– Ah sen ne yaptın? Nereye gideceksin? Senin için düğün yapıyoruz. Bu yaptığın nedir, demiş.
Kız bunun üzerine:
– Sen Suymurık Padişah’tan izin alıp anne babanın rızasını aldın. Ben anne babamın rızası olmadan sana nasıl bedenimi teslim edeceğim. Ben gidiyorum. Beni Gavharnigin adlı şehirden bulursun demiş ve uçarak gitmiş. Kız gidince Jansap hastalanıp yatağa düşmüş. Jansap’ın yanındakiler babasına:
– Çocuğunuz hastalandı, diye haber vermişler. Babası ile annesi duyar duymaz koşarak oğullarının yanına gelmişler. Anne babası çocuklarının sararıp solduğunu konuşacak halinin olmadığını görüp üzülmüşler. Annesi de babası da çocuklarını kucaklayıp ağlayarak:
– Jansap yaşıyor musun evladım, diye bağırmışlar. Bir süre sonra kendine gelen Jansap olan biteni bir bir anlatmış. Babası:
Bunun için dertlenme çocuğum. Gavharnigin adlı şehir bulunur, diyerek Jansap’ı teselli etmişler. Çevredekilere Gavharnigin adlı şehri bileniniz var mı, diye sormuşlar. Ancak bilen kimse çıkmamış. Bunun üzerine Jansap periyi aramak için yola çıkmış. Anne babası gözyaşları içinde kalıp eskisinden daha çok üzülmüşler.
Jansap