Ali Kafkasyalı

Samet Vurgun


Скачать книгу

gerekenlerin hatırlatılması ve unutulmaması gerekenlerin belletilmesi lâzımdı. Samet Vurgun bunu layıkıyla yapmıştır. Yazdıklarının ve söylediklerinin değerinden evvel söyleyebilmiş olmasının, yol göstermesine ilaveten yordam göstermesinin ve böylece milletin sesi, millî şair olabilmesinin değeri hem bilinmeli hem bildirilmelidir. Milletine söylemeyi başarmakla kendini vazifeli bilip hem nasıl da en güzel sözleri söylemesi bilinmeli ve bildirilmelidir. Onun yalnız sözlerinin güzelliği değil, söyleyişinin güzelliği de pek mühimdir. Güzel söz çok söylenmektedir, lakin iltifat için sözlerin süslendiği, riyakârlık için bezendiği zamanlarda milletin kulak küpesi sözleri zerger gibi işleyerek söyleyebilmenin kıymeti, sözün de zergerliğin de fevkindedir. Samet Vurgun’un fevkaladeliği, sözlerinden evvel söylemesindedir ki, onun millete ve millet için deyişi, artık lâzım olanın söylenmesinin emsalidir. Bir yapıya dayanmadan dayanabilmek için lâzım olanın.

      İlinin, değerlerini ve töresini koruması için en lâzım unsuru olan devletten yoksun kaldığı, ikinci unsuru vatanın bölünüp yüreklerin kendinden koparılan diğer yarıya hasretle dolduğu bir dönemde, üçüncü unsur olan millet, bir yandan kendini, değerlerini, töresini unutmamalı; diğer yandan vatanın bütünlüğü düşüncesini ve koparılan parçanın hasretini diri tutmalı, bir yandan da içinde bulunduğu çok kötü şartlara rağmen birkaç nesil sonra dahi olsa ilini birlemenin gereklerini yapabilmelidir. Milletin bunları yapabilmesi, ancak ona yolu ve bu yolun nasıl yürüneceğini gösteren, bazen onun sesi, bazen de sessizliği olan rehberlerle, önderlerle olabilmiştir. İşte Samet Vurgun tam da böyle bir rehber olarak, milletine hükmedenlerin hükümlerine ve hükümranlığına rağmen diyeceklerini demiştir.

      İnançsızlığın benimsendiği ve dayatıldığı bir durumda hem kendinin hem de milletinin en mühim değeri olan inancını anlatmış, adını vermeden Allah’ı millete ve hem kendinin hem de milletinin bağlılığını Allah’a bildirmiştir.

      Milletinin kadim bilgilerine, geleneklerine, göreneklerine, adetlerine, efsanelerine ve eserlerine, dayatılan ideolojinin sağlamlığına destek bahanesiyle sahip çıkmış ve yazılmasının, anlatılmasının önünü açmıştır.

      Vatan sevgisini ve vatanının güzelliklerini, Sovyetler Birliğini vatan sayan, Almanlara karşı savaşı “Büyük Vatan Muharebesi” diye adlandıran bir yönetimin dayatmaları altında bile dile getirebilmiş, milletinin zihninde gerçek vatan anlayışını canlı tutabilmiştir.

      Dilinin ve edebiyatının zenginliğini hem kendi yazarak göstermiş hem de milletinin en değerlilerini milletinin dilinden ve düşüncesinden düşmesin diye her türlü gayreti sergilemiştir.

      Sanatının, müziğinin, âşıklık geleneğinin değeri bilinsin diye hiçbir gayretten beri durmamıştır.

      Milletinin vurgunu, ilinin dili Samet Vurgun, değerlerini milletinden almış, milletini ve milletinin değerlerini değerli bilmiş hem dünyaya hem milletine kendi değerlerini bildirmiş bir millî şairdir. Dilin kendini yüreğinin süsü görüp sözlerini en sade şekilde söylemiş, süslemeye ihtiyaç duymamıştır. Bütün muğlaklaştırmalara, değersizleştirmelere ve kurgulara karşı en yüce hakikatleri, en değerli olanları en duru ve berrak şekilde söyleyip milletine kaynak olmuştur.

      3. Vurgun’un Eserlerinde Temel Ögeler

      Bir milletin kendine özgü saydığı ve sahip olmakla onu güçlü ve saygın kılan toplumsal ve kültürel öğeler olarak tarif edebildiğimiz “millet, dil, edebiyat, vatan, özgürlük, sanat, inanç gibi değerler Vurgun’un eserlerinde konu edindiği ve anlattığı esas ögelerdir. Samet Vurgun’un amacının güzel söz söylemekten ziyade, halkına kendi değerlerini anlatmak ve bu değerlere sahip çıktıkça millet olabileceği bilinciyle milletinin zihniyet inşasında ve bu zihniyet doğrultusunda hayat sürmesinde yardım etmek, böylece her türlü dayatma karşısında kendi kalabilmesini mümkün kılmak olduğu düşünüldüğünde ve görüldüğünde, onun bir şahsiyet ve şair olarak kıymeti anlaşılır.

      Samet Vurgun’un sözlerinin güzelliği, işlediği konuların ehemmiyetiyle ve bu mühim konuları ele alma şuuruyla birleşince harikulade oluverir. Bu harikuladelik, onu sadece güzel şiirleri olan bir şair olmaktan öteye, ilinin dili olmaya taşımış ve millî şair eylemiştir.

      3.1. Millet

      Mǝnsub olduğu xalqın varlığı ilǝ fǝxr etmǝyǝn, onun eşqini müqǝddǝs bir mǝşǝl kimi öz qǝlbindǝ yandırmayan bir insan, öz vǝtǝndaşlıq haqqını dǝrk edǝ bilmez, ona vǝtǝnpǝrvǝr demek dǝ gülünc olar.

–Samet Vurgun -

      Yaşadığı dövrdən asılı olmayaraq hər bir sənətkarda milli qürur hisi ilə döyünən qəlb olmalıdır. Milli qürur hissi olmayan yerdə ümumiyyətlə heç bir yaradıcılıq təsəvvür etmək mümkün deyildir…

–Samet Vurgun -

      Samet Vurgun 1935 yılının ilk günlerinde yazdığı “Füzulinin Dərdi” (Vurğun, 2005: I/185) şiirinin dördüncü hanesinde, halkının soyuna işaret eder:

      Nǝ odlar görmüsǝn bilsǝn,

      Əzǝldǝn aşiq oldun sǝn,

      Böyük ruhunla bir Türksǝn,

      Muradın şemi yanmazmı?

      Vurgun, bir makalesinde, hangi zaman diliminde yaşarsa yaşasın sanatçının millî gurur duygusuyla çarpan kalbi olmalıdır. Millî gurur hissi olmayan yerde genellikle hiçbir yaratıcılık düşünülemez (Vurğun, 2005: V/197), der.

      Vurgun, insanların mutlaka mensup olduğu halkı sevmesi gerektiğine ve diğer halkları sevmenin, anlamanın yolunun da kendi halkını sevmekten geçtiğine inanarak şöyle yazar:

      “Öz doğma xalqını anlayan, onu sevən, o xalqdaki qəhrəmanlıq, fədakarlıq, yüksək əməllər və bütün insani sifətləri dərk edən bir gənc başqa xalqları da sevəcək, anlayacaqdır. Çünki o insani sifətlər bütün xalqlara mexsusdur.” (Vurğun, 2005: V/147)

      “Milli Vüqar və Genclik” adlı makalesine “Vǝtǝnpǝrvǝrlik dediyimiz zaman, onun ruhunu tǝşkil edǝn mühüm hisslǝrdǝn biri, bǝlkǝ ǝn çox ömür sürǝni milli vüqar hissidir.” cümlesiyle başlayan Vurgun, şöyle devam eder: “Mensub olduğu xalqın varlığı ile fəxr etməyən, onun eşqini müqəddəs bir məşəl kimi öz qəlbinde yandırmayan bir insan, öz vətəndaşlıq haqqını dərk edə bilməz1, ona vətənpərvər demək də gülünç olar.” (Vurğun, 2005: V/146)

      Ona göre, idealist bir vatan evladı, kendi halkına ne kadar iyi hizmet ederse aynı zamanda bütün insanlığa da hizmet etmiş olur. Bununla da milletinin dünya tarihinde daha büyük şöhret kazanmasını daha büyük hürmet görmesini sağlar. Vurgun bu hususta şöye der:

      “Əsrimizin gənc insanı bütün dünyanı, bütün bəşəriyyəti dərk etmək üçün yaşadığı torpağı, mənsub olduğu xalqı dərk etməli, yalnız bu yolda da insanlıq dərəcəsinə yüksəlməli, bütün xalqların mənəvi həyatının inkişafında iştirak etməlidir.” (Vurğun, 2005: V/147)

      Vurgun, başka bir makalesinde ünlü Rus yazarı Belinski’nin “Mən rus xalqını qəlbdən sevirəm və bu xalq kütləsi içərisində ən kiçik bir qum zərrəsi olmağı özüm üçün namus və şərəf hesab edirəm.” sözünü kendi düşüncesine dayanak yapar. Onun da kendisi gibi düşündüğünü söyler ve şu cümleyi ekler: “Hər xalq öz varlığı ilə bəşər həyatının müəyyən bir cəhətini ifadə edir.” (Vurğun, 2005: V/209)

* * *

      Vurgun,