Ahmetcan Aşiri

İdikut Roman


Скачать книгу

soru Cengizhan’ın hoşuna gitti. Oğlum doğru söylüyor der gibi İdikut’a baktı.

      Bavurçuk Art Tekin dişini sıktı ve bu soruya cevap vermedi. Kağan buna aldırmadı. O hiçbir şey duymamış gibi tanıştırmaya devam etti. Üketay ise evden sallana sallana dışarı çıktı.

      – Eğlensin, hâlâ gençtir! dedi Cengizhan oğlunun ayıbını örterek.

      – Bu, Çağatay! dedi Cengizhan, İdikut’un dikkatini çekerek,

      – Kendisi atik! Yırtıcı! Kartal! Ejderha!

      Çağatay bir şeyden incinmiş gibi yere bakarak duruyordu. Babasının kendisini böyle tarif etmesini abartılı buldu ve hiç hoşlanmadı.

      Çağatay, Cuci’ya göre biraz uzun boylu, yassı burunlu, çekik gözlü, göz kapağı badem şeklinde olan, dişleri kurt dişleri gibi keskin birisiydi. Bu dişleriyle dudaklarını hep ısırıyordu, böyle bir alışkanlığı vardı.

      O, Bavurçuk Art Tekin’e teke tek savaşmaya, intikam almaya gelmiş gibi dik dik bakıyordu. “Devletin babam hayattayken devlettir, bana kalırsa yerle bir edeceğim!” der gibi sık dişleri altındaki dudaklarını kıpırdattı. Bir saniye içinde kağanın ruh hali değişti, bambaşka bir kılığa büründü. İşte bu anda söylemese hiçbir şey olmayan, söylese İdikut’un hoşuna gidip gitmesine itibar etmeyen Çağatay övünüp durdu. Cengizhan onun böyle devam etmesini istiyordu. İdikut bunu fark etti.

      – Bu çocuklarımla bulduklarımızı beraber paylaşırız. Bunlara dünyayı da taksim edeceğim. Aldığım devletlerin toprağını bu baturlara eşit olarak taksim edeceğim. Hepsi korku nedir bilmez yiğitler! diyerek Cengizhan istila niyetini belli etmiş oldu.

      Bavurçuk Art Tekin, Tora Kaya’ya baktı ve onun yüzünün solduğunu fark etti. “Bu fikre katılmıyorum!” der gibi başını salladı o. İdikut da Cengizhan’ın bu kötü niyetinden kaygı duydu. “Dur Tora Kaya, şimdilik sabredelim, fikirleri dinleyelim. Sonra biz de kendi görüşümüzü ortaya koyarız.” der gibi esrarlı bir şekilde gülümsedi. Ancak bu iki Uygur ejderha vadisine geldiklerini, bu vadi sahibinin Cengizhan olduğunu, ondan kurtuluşun kolay olmadığını sezmişlerdi. Öyleyse onlar da kendilerini ezdirmeden “Bu görüşmeden sonra İdikut kurtulacak, geleceği güzel olacak!” diye düşünerek kendilerine moral verdiler.

      – Ama senin düşündüğün gibi değil! dedi Cengizhan, İdikut’un hissettiklerini sezmiş gibi birden,

      – Ejderha seni koruma altına alacak, benim hayatta olduğum müddetçe hiç kimse senin İdikut devletine göz dikemez!

      Cengizhan’ın her şeyi fark etme, hissetme sezgisine Bavurçuk Art Tekin hayran oldu.

      – Atalarının inşa ettiği Beşbalık, Turfan, Karağoca, Astana gibi büyük şehirlerin bir binası bile yıkılmaz. Sana söz veriyorum!

      Bu, kağanın yemini idi. Bavurçuk Art Tekin bu söze inandı.

      – Aydınlık kalbinizden yansıyan bu açık sözlerinize inanıyorum! diye mukabele etti.

      – Sen şimdi benim beşinci evladımsın! diyerek Cengizhan büyük bir sırrını açıkladı, elleriyle İdikut’un omzunu okşayıp onun yüzüne gülümseyerek baktı ve

      – İdikutlular benim beşinci ulusum! dedi.

      – Güvenilmez adamlara sözüm yok! diyerek Bavurçuk Art Tekin’in omzundan elini indirdi.

      – Sen! Sen benim evladımsın! Ciğerimsin! Çocuğumsun! diye tekrarladı.

      Bavurçuk Art Tekin kendisinin Cengizhan’ın beşinci evladı, İdikut Devletinin ise onun beşinci devleti olacağını duyunca vücudu ürperdi. “Cengizhan bu sözünde beni koruma altına almayı kast ediyorsa ekmeğime yağ sürmüş olur. Ya böyle değil de bu fikirle beni kandırıp başka yönden başıma iş açarsa peki? Ya bu Moğol bana ve halkıma tuzak kurmuşsa? Hayır, belki böyle bir şey olmayacak. Ben ona inanmaya devam ediyorum değil mi? Kıtan’ın başı gerek dedi, getirdim. Tekrar ona neden inanmayayım? Bu Kağan öyle zorba birisi değil. O, çok zeki ve düşünen bir adam. Ona inancım tamdır.” diye düşündü.

      Cengizhan onun düşüncelere daldığını görünce bir iyilik doğduğunu hissetmiş gibi Bavurçuk’u daha sevindiren inandırıcı bir söz söyledi.

      – Tangut, Çin ve Kıtanlara hiç merhamet göstermedim. Onlar benim dostlarım değil!

      – Kanaatiniz doğru! dedi Bavurçuk Art Tekin,

      – Akibetiniz güzel olsun!

      – İşte bu kültürlü bir Uygur’un sözüdür! diye karşılık verdi Cengizhan.

      Cengizhan’ın sol tarafında Üketay, sağ tarafında Toli oturuyordu. Kapı yanında büyük hatunu Börte Hatun diz çöküp oturdu. Moğol aşçılarının elinden çıkan lezzetli yemekleri Ak Çadırın hizmetkâr kızları getirmeye başladı. Yabani ceylan gibi sahra hayvanlarının etleri büyük tabaklarda getiriliyordu. Bununla beraber kımız, ayran, peynir, mis kokulu kırmızı şarap, karpuz çekirdeklerinden yapılmış Çin şarabı, Türkistan’dan getirilmiş nar, kuru üzüm, ceviz içi, fıstık badem, kuru kavun ile hazırlanmış güzel tabaklar da göz alıcıydı.

      Ak Çadırın hemen arkasına dikilmiş has çadırdan Moğol çalgıcılarının icra ettiği hoş bir müzik sesi geliyordu.

      – Hoş geldiniz büyük zat! dedi Kağan sakin ve sabırlı bir edayla.

      – Benim Moğol’umun gönlü deniz! Sizin gibi doğru, dürüst adamları başının üstüne koyar!

      Kağan, Bavurçuk Art Tekin’in hiç tereddüt etmeden buraya gelmesine bakarak bu Uygur hakanının akıllı, ferasetli birisi olduğuna, millî hassasiyetinin yüksek olduğuna ikna oldu. İdikut şu anda bilemiyordu ki kendisine gösterilen bu itibar ve saygı boşa gitmeyecekti. Moğollar, Uygurlar vasıtasıyla büyük zaferler kazanacak ve kendisi eşi rastlanmamış kanlı facialara da şahit olacaktı.

      – Sizinle dost olmak yalnızca bu itibarınızdan dolayı değil büyük kağanım! Bizim dostluğumuz geçici bir dostluk değil belki de tarih sayfalarına geçecek büyük bir dostluk olacak! Ben böyle düşünüyorum. Uygur tarihinin yeni bir sayfasının açıldığına inanıyorum. Bu sayfayı siz yazacaksınız kağanım! Birlikte yürüyeceğimiz yollar hayırlı olsun! diyen İdikut’a

      – Bu güzel düşünceleriniz takdire şayandır İdikut!

      – Uygurlar gelecekte Moğollar için hizmet edecek! dedi İdikut onların inancını daha pekiştirip.

      – Moğollara akıllı ve marifetli Uygurlar gerek! dedi Kağan onun sözüne vurgu yaparak.

      Resmî kaideye göre ihtiram gereği İdikut Devletinden getirilen armağanların teslim töreni başladı. Bavurçuk Art Tekin, armağanların hepsini teslim etmeyi Tora Kaya’ya havale etti.

      Uygur devletinden getirilen, birkaç deveye yüklenmiş eşyalar indirildi. Tora Kaya tomarları kendisi çözdükten sonra,

      – Kutlu İdikut’um! Bavurçuk Art Tekin hazretlerinin emri üzerine Uygur memleketinden getirilen değerli hediyeleri teslim etmeme izin veriniz!

      Cengizhan, memnuniyet ifadesiyle başını salladı. Sonra teşekkürünü ifade etti.

      – Memnun oldum! diye kısa kesti sözünü. Ama hayalinde başka bir şeyler vardı. “İdikut niye kendi eliyle teslim etmedi? Kendini benden üstün görüşüne bak!” diye düşünüp Bavurçuk Art Tekin’e baktı. Onun gözü de Kağan’a düştü. Bavurçuk Art Tekin’in yüzü değişmedi. Aslında Cengizhan, bana hediye getirsin diye Atay Sali’ye bir şey söylememişti. Bu yüzden Bavurçuk Art Tekin buna pek önem vermedi. Cengizhan’ın